Merhabalar, nasılsınız?
ben iyiyim
oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın
iyi okumalar, sizi seviyorum
---
"Buradan manzara daha güzelmiş." Jungkook la birlikte geldiğimiz ev bir binanın on ikinci katıydı ve içerideki bir kısım tamamen cam olduğu için buradan her yer daha net görünüyordu.
Gelir gelmez banyoya girip bir güzel temizlenmiştim. Çıktığımda Jungkook un bana verdiği ona ait olan bir eşofman ve bol beyaz tişörtü giyip, o da temizlenmek için banyoya girdiğinde saçlarımı havluyla kurutmuştum.
Bir süre boyunca büyülenmiş şekilde camın dibinde durup şehri izlerken banyo kapısının açılma sesiyle Jungkook un çıktığını anlamış ve mırıldanmıştım.
Ona doğru döndüğümde altına sadece bir eşofman giydiğini, üst kısmının ise çıplak olduğunu görüp istemsizce utanmıştım. Saçlarını kurularken bana doğru adımlıyor ve gülümsüyordu.
"Beğenmene sevindim. Sonuçta artık sen de burada yaşayacaksın."
Tam dibime gelip durduğunda başımı biraz kaldırıp ona bakmıştım. "Evet, belki aylar sonra." diye üzgünce mırıldandığımda kaşlarını çatıp çenemi kavramıştı.
"O kadar uzun sürmez çalışmalar."
"Nerden biliyorsun?" diye dudaklarımı büzüp kaşlarımı çatarak homurdandığımda çatılı kaşları gevşemiş ve hafifçe gülümsemişti.
"Yapma şöyle, yemek istiyorum seni." dediği şeyle tüm kanım yanaklarımda toplanırken sıcakladığımı hissetmiştim.
"Neyi yapmayayım?" anlamadığımı belirten bir surat ifadesiyle ona baktığımda ise gülerek başını iki yana sallamış ve anlık olarak gözlerini kapatıp geri açmıştı.
Gözüme o kadar yakışıklı gelmişti ki o an, ne yapacağımı şaşırmış ve heyecanlanarak alt dudağımı kemirmeye başlamıştım.
Zaten vücuduna bakmamak için kendimi zar zor tutuyordum. Karşımda şu an bu şekilde durması hiç iyi değildi.
"Taehyung..." tekrar gözlerimin içine bakıp mırıldanmış ve elini yanağıma yaslayıp baş parmağıyla nazikçe okşamıştı.
"Hım..." diyebilmiştim sadece çünkü ses tonu yüzünden erimiştim resmen.
"Çok güzelsin." diye pat diye söylediğinde öylece kalakalmıştım. Bunu söylerken gözlerimin içine o kadar güzel bakıyordu ki insanın dili tutuluyordu. Bir şey diyemeyip sadece utangaçça bakışlarımı kaçırdığımda dudaklarımın üstünde onun dudaklarını hissetmiştim.
Karnım anında heyecanla kasıldığında gözlerimi kapatmıştım. Dudaklarını sadece uzunca bastırıp nazik bir öpücük bıraktıktan sonra yüzünü geri çekmişti.
Çekildiği anda gözlerimi yavaşça açıp yutkunarak ona baktığımda yüzünde hâlâ aptal aşık gülümsemesinin olduğunu görmüştüm.
"Yapmasana aniden şöyle şeyler." Bakışlarımı kaçırarak heyecanlı bir şekilde konuştuğumda hafifçe kıkırdamıştı. "Neden? Hoşuna gitmedi mi?"
"Ondan değil..." diye mırıldanıp yanağımın içini dişlediğimde ise, "Heyecanlandırıyor muyum seni? O yüzden mi yoksa?" demişti.
Bir şey demeyip yanağımın içini dişlemeye ve ona bakmamaya devam ettiğimde çenemi kavramış ve yüzümü kendine doğru çevirip bakışlarımızı birbirine kenetlemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20 DAYS / TAEKOOK
Fantasy"Pekala öyleyse iyi haber, bağışıklık taşıyan biri var. Kanında bu lanet virüse karşı antivirüs taşıyan biri." Binbaşı Kim konuşurken hepimiz pür dikkat onu dinliyorduk. "Kötü haber ise onu bulmak için siz görevlendirildiniz." Tüm dünya bir virüs...