12.Bölüm

19 2 0
                                    

Hastaneye çoktan varmış, DNA testinin sonuçlarını bekliyorduk. Henüz çıkmasına 1 saat vardı. Murat amca ve belki de babam olan kişi durmadan bir aşağı bir yukarı gidip geliyordu. Sedef teyze başımda tırnkalarını kemiriyordu. Normalde heyecanlandığım da ya da stres olduğumda bende tırnaklarımı kemirirdim, ama şuan Yaprak ve Toprak ellerimi tuttuğu için bunu yapamıyordum. Onların ablam olabileceği ihtimali gözüme o kadar güzel geliyordu ki. Testin pozitif çıkmasını istiyordum. Normalde bu kadar çabuk bir şeyi kabullenmezdim. Ama beni onlar bırakmamıştı. Ben kaçırılmıştım. Belki de beni yetimhaneye bırakan kişi tarafından kaçırılmıştım. Bu yüzden çabuk kabullenmiştim. Ayrıca onlarda evladını arayan iki yaralı ebeveyni de görmüştüm. Testin negatif çıkması şuan buradaki herkesi yıkardı.

Biraz sonra doktor gelip Murat amcanın eline bir kağıt bıraktı. Beklediğimiz an gelmişti. Murat amca bir kağıda birde bana baktı ağzı bir karış açılmıştı. Sedef teyze hızla Murat amcanın yanına gitti. Sonuca bakar bakmaz ağlamaya başladı. Şimdi bu mutluluk gözyaşları mıydı? Yoksa hayal kırıklığı mı? Yanıma geldi. "Kızım" Dedi ve bana sarıldı. Yaprak ve Toprak bir çığılık koydu ve hemen Murat amcanın yanına gittiler. Kağıdı ondan alıp sonuca baktılar. " Yüzde yüz uyum" Diye bağırdı Toprak. Bu arada Bende Sedef teyzeye sarıldım ve herkesin taşımayı beceremediği o tek kelimeyi söyledim. "Anne" Şimdi herkes ağlıyordu. Murat amcanın yani babamın gözünden bile bir damla yaşın aktığına yemin edebilirdim. Kalktım önce Topraktan sonucu aldım kendi gözlerimle görmek istiyordum. Baktım "yüzde yüz eşleşme" Yazısını görünce Murat amcaya döndüm. O da bana bakıyordu. Yaklaştı ve bana sarıldı. Kokumu içine çekti. "Canım kızım dedi. "Babam" Diyerek yanıtladım onu. Sonra Yaprak Toprak ve Annemde bize sarıldı. "Ailemiz tamamlandı" Dedi Babam. İlk defa mutluluktan ağlıyordum. İlk kez hayatımın kötlüğünden değil mutluluktan ağlıyordum.
O akşam yetimhaneye geç döndüm. Çünkü annem ve babamla bundan sonrasını enine boyuna düşünmüştük. Ben yazılılar bitince onların yanına geçecektim. Onlarda bu arada odamı ve diğer şeyleri halledeceklerdi. Aslında raporlu olmama rağmen okula gittim. Sınav vardı ve sonradan girmek istemiyordum.

Sonunda ağır sınavlar bitmişti. Haftaya sadece 4 tane vardı. Ve onunda iki günde yapacaklardı. Gayeyle Cumartesi günü oturup biraz konuşmaya karar vermiştik. Tapular gelmişti, ve para banka hesabına geçmişti. Bu yüzden konuşuyorduk.
"Payını şimdi mi vereyim yoksa 18ine girince mi?" Diye sordu Gaye.

- Sonra vermen daha iyi. Zaten şuan ihtiyacım yok. Diye yanıtladım.

- Evet ya unutmuşum. Doğu biliyor musun hala inanamıyorum Yaprakla Toprağın ablan olduğuna.

- Bende. Bazen rüya gibi geliyor.

- Kolej'de ikimizde görüşürüz artık ha?

- Evet ama hala senden ayrılacağım için üzgünüm. Bazen bütün bu miras meselesi olmasaydı ne olurdu diye düşünüyorum?

- Yine ikimizde giderdik. Değişen tek şey benim eşşek gibi çalışıp burs kazanma zorunluluğum olurdu sanırım.

- Haklısın. Neyse sen nerde kalacaksın.

- İşte asıl mevzu. Bu gün senle miras kalan dairelere bakacağız. Bende en uygun olanı seçeceğim. Sana uyar mı?

- Önümüzdeki hafta şansımız yok değil mi?

- Hayır önümüzdeki hafta yerleşmem gerekiyor.

- Doğru. Peki hazırlanıp çıkalım istersen daireleri çok merak ettim.

- Bir şey daha. Bize üç daire dendi. Ama iki tane de İstanbul'da var. Bu durumda sana iki daire kalıyor.

- Yuh ama. Bu kadar şey nasıl birikmiş.
  Şuan masal gibi birşeyde hissediyordum kendimi. 5 daire sayısını unuttuğum müstakil ev. Toprak parçası ve nakit. Çok olağandışı gibiydi.

GüneyDoğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin