18.Bölüm

15 2 0
                                    

  Bir saat kadar Güneyi uçurumun tepesinde bekledikten sonra gitmeye karar verdim. Aslında bana onları aramamı söylemişlerdi ama ben bu telefon nasıl kullanılır bilmediğim için yürümeye karar verdim. Tam dönüyordum ki "oooo kimleri görüyorum" diye Güneyin silüeti göründü. Olduğum yerde durup yaklaşmasını bekledim. Yanıma gelip tam karşımda durdu. Direk gözlerimin içine bakıyordu. Biraz söyleyeceklerimi düşünüp tarttıktan sonra konuşmaya başladım. " Biraz konuşmak istiyorum Güney" diyerek başladım cümleme. "Sende ben sana soru sormadıkça konuşmayacaksın. İlk sorum şöyle; sen dün Aslıyla neden konuşmak istedin? İkinci sorum şöyle; Aslıya ne söyledin?" Yüzüme baktı. "Yine ne dedi o manyak kız?" Evet tabi ki beni dinlemeyerek kendi bildiğini okuyacaktı. "Buraya Aslıyı sana şikayet etmeye gelmedim. Sadece sorularıma cevap ver." Ciddiyetimin farkına varıp konuştu. "İlk sorunun cevabı; aramızda bir şey olmadığını ona anlatmak için konuşmak istedim. İkinci soruya gelince ilk sorunun cevabıyla aynı ona aramızda bir şey olmadığını söyledim. Şimdi sen bana cevap ver. Ne dedi Aslı sana?" Cevap vermek istemiyordum. Ama verecektim. İşin içinde bende vardım ve Güney bilmeden bir şey diyemezdi. Bu yüzden Gayenin bana anlattıklarını son olayda dahil olmak üzere Güneye aktardım. Çıtını çıkarmadan dinledi. Ben bitirince de biraz düşünüp konuştu. "Cidden Doğu Aslı benim anlattıklarımı anlamak istememiş. Bunu da senden çıkarıyor." Güneyi cevabı hiç tatmin edici değildi. Bir şeyler eksikti. Bir şeyi yanlış anlatıyordu. "Bir yerde yalan söylüyorsun. Aslıya bir şey dedin. Benim hakkımda. Değil mi Güney? Ne dedin bana o lazım?" Ofladı. Nereden düştüm ben bu işe diye sorgular gibiydi."Bak Doğu onu sevmememin sebebinin senden hoşlanmam olduğunu düşünüyor. Çünkü beni, seni ormanda sırtımda gezdirirken görmüş. Buradan da seni sevdiğimi çıkarmış. Hepsi bu." Bu sefer ikna olmuştum. Ama Aslıyı nasıl ikna edecektik?  "Peki bana Aslıyı nasıl gerçeğe ikna edeceğimizi söyle." Yüzüme baktı. Bir şeyden emin olmak istiyor gibiydi. "𝙂𝙚𝙧ç𝙚𝙠 𝙗𝙪 𝙯𝙖𝙩𝙚𝙣" Kurduğu bu cümle  beynimi durdurmaya yetmişti. Şok içinde Güneye baktım. "Ne!?" Diyebildim. Bu cümle Güney'in beni sevdiğini itirafıydı çünkü. Ve ben bir hata olduğunu düşünüyordum sadece.
"Doğru duydun. Ve ben bunu Aslının yanında burada bağıra bağıra tüm Kars'a ilan ettim." Gözlerim dolmuştu. Ağlamayacaktım ama. Şaşkındım. "Yalan söylüyorsun" dedim. İnanmadım inanmak istemedim belki de. "Sen ister inan. İster inanma. Ben seni sev..."  Burada ağzını kapadım. Duymak istemiyordum. "Sakın." Dedim."Sakın o cümleyi iyice emin olmadan bana karşı kullanma." Elimi ağzından çektim. Koşarak indim aşağıya. Evin buradan yolunu biliyordum. Var gücümle koşarak ilerledim. Güney arkamdan gelmedi. En azından böyle bir durumda bana engel olmaması gerektiğini biliyodu.

  Evin bahçesine girince gözyaşlarımı kuruladım. Kimsenin sorgusuna dayanacak bir gücüm yoktu. Kapıyı annem açtı. "Kızım neden aramadan geldin." Mutlu kız gibi görünmem gerekiyordu. Sesime verebileceğim en normal tonu vererek "Ben telefon kullanmayı bilmiyorum ki" dedim. Başarılı olmuş olmalıydım. Annem gülümsedi. "Babanın unutkanlığı işte. Her neyse tam da yemeğe oturuyorduk. Gayede burada gel hadi." Anlamsız şekilde Gayenin burada olmasına sevinmiştim, hızla banyoya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp kendime normal bir görünüm vererek yemeğe oturdum. Güle eğlene yemeğimzizi yemişik. Kendimden beklenmeyecek derecede iyi rol yapıyordum. Kim bilir belki de gelişiyordum.

  Yemekten sonra Gayenin bu gün burada kalacağını öğrendim. Cidden çok sevinmiştim. Yukarı kata geçtik. Bu günlük Gaye ve ben misafir odasında kalacaktık. Sonrasını bende bilmiyordum. Yaprak ve Toprak üst kata çıkınca "gözlerinizi kapayın bakalım. Size bir sürprizimiz var" diyerek bizi bir yere çıkardı. Neresi olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu.

   Az sonra Yaprağın sesi duyuldu. "Sakince gözlerinizi açın bakalım" sakince kısmını atlayarak hızla gözlerimizi açtık. Manzara karşısında ise ağzımız da açılmıştı.
   Büyük ihtimalle çatı katı olduğunu tahmin ettiğim bu yer beyaz renkle döşenmiş küçük bir salon gibiydi. Bir köşeye L şeklinde bir oturma grubu yerleştirilmiş bir de masa konulmuştu. Oturma grubunun karşısında bir televizyon vardı. Masanın üzerinde çeşitli abur cuburlar ve iki çeşit kola bulunuyordu. Bir kaç çeşit filmde yerleştirilmişti. En çok nefesimi kesen şey ise balkondu. Küçük ve masum bir balkondu.

  Bizim etrafa bakınmamız bitince Toprak açıklama yaptı."Burası bizim genelde başbaşa kalmak ve arkadaşlarımızla pijama partisi yapmak için kullandığımız bir yer" sonra Yaprak devam etti."Bu günde sizin için kullandık. İkinizinde morali bozuk gibiydi. İyi gelir diye düşündük." Gayenin de benimde gözlerimiz dolunca Toprak " Yeter kimsenin ağlamasını çekemeyeceğim." Diyerek aldığı yastıkla bir Gayeye bir bana vurarak savaş başlatmıştı. Az sonra Toprakta ona katılmıştı. Ama bilmedikleri bişey vardı. O da ben ve Gayenin yastık savaşı uzmanı olmamızdı.
 
   Sonunda savaşı Gaye ve ben kazanmışık ama dördümüzde bitkindik. Biraz yerde yattık, ardından bir komedi filmi seçip geberene kadar gülüp abur cubur yedik. Ertesi gün ve kalan günlerde babam bize rapor yazacağı için okula gitmeyeceğimizi öğrendiğimde dünyalar bizim olmuştu. Ama toplamda 4 gün devamsızlık yapmıştım. Uzunca bir süre devamsızlık yapmamam gerekiyordu. Yeni gelen kurallardan ötürü durum buydu. Ama bana ne? Şuanı yaşamak istiyordum. Abur cuburlar filmden önce bitmişti. Yaprak sırf bu yüzden tonlarca küfür etmiş, giren ilk reklamla abur cubur alıp geri gelmişti. Yarın hepimizin iyi bir koşuya ihtiyacı vardı. Neyseki buna gerek yoktu. Yarın yatağıma yeni nevresimler ve iyi bir alışveriş yapacaktık. Gayede gelecekti. Odamın son eşyaları da bu gün gelmişti. Kalan kısmı benim zevkime göre yapmak istiyorlardı. Bu nedenle beklemişlerdi. Normalde alışveriş yapmaktan nefret ederdim. Ama böyle bir ekiple bence çok eğlenceli olacaktı. Sabahlamaya karar verdiğimiz için kütüphaneye indik. Öğrendiğim kadarıyla burası Yaprak ve Toprağın kendi kütüphanesiydi. Genellikle genç kurgu bulunuyordu. Gayeyle kütüphaneyi dolaşık. En çok okumak istediğim kitap nedense Harry Potterdı. Çok pahalı olduğu için asla satın alamamışım. Kütüphanede bulur bulmaz hemen okumaya başladım. Gaye ise şu aranın çok okunan kitaplarından olan "Yaralasar" romanına başlayacaktı. Gaye aşk içerikli kitaplara ayrıca meraklıydı. Gerçi her kitapta aşk vardı ama Gayeydi işte. Yaprak rasgele bir kitap seçip okumaya başladı. Toprak ise Harry Potterın Melez Prens kitabını okuyordu.

- Çoktan bitirdiğini düşünüyordum bu kitabı.
Diye sormadan edemedim.

- Seriyi direk bitirdim. Filmlerinde izledim. Ama beğendiğim kitapları tekrar tekrar okumayı severim. Bu kitap en sevdiğim. Senle bir ara filmleride izleriz olur mu?

- Olur.  dedim hevesle.

   Sonunda hepimiz kitap okumaya başlamıştık. Kitapta sarmıştı ama  henüz bir şey olmamıştı. Okumak istiyordum ama gözlerim kapanıyordu. Sadece ben değil diğerlerinde de durum aynıydı. "Biz sabahlama işinden vazgeçip uyusak mü artık?" Diyen Topraktı. "İç sesimi dile getirdin" diyerek onu destekledim. Ama Yaprak ve Gaye çoktan uyumuştu. Toprakla birbirimize bakıp kikirdedik. Aklımızdan aynı şeyin geçtiğini düşünüyordum. "Şu felan var mıydı burada?" Diye fikrimi belirttim. Toprak gülerek bana baktı. "Sen var ya çok fena birşeysin. Dur kitapları ellerinden alayım ıslanmasınlar" dikkatlice kitapları alıp bir kenara koyduk. Oda da iki su bardağı vardı. Yaprağı ben uyandırırken Toprakta Gayeyi uyandıracaktı. "Üç deyince" dedi Toprak. "Bir, iki, üç" suyu aynı anda Yaprak ve Gayenin yüzüne serptik. Öyle bir uyanmışlardı ki. Gülmekten karnıma ağrılar girmişti. "Allah belanızı vermesin ya!" Yaprağın tepkisi buydu. Gaye ise "Ne yapıyorsunuz ya? İnsan gibi uyandırınsana hayvanlar!" Onlar bize hakaret ederken biz hâlâ gülüyorduk."Bunu size öyle güzel ödeteceğiz ki, bakın bakalım bir daha böyle bir şeye kalkışabiliyor musunuz?" Yaprağın tehdidi büyüktü ama bize koymazdı. En sonunda gülmekten yorulup yatağa gittik Gaye ve ben misafir odasına kalacaktık. Yaprak ve Toprak ise kendi odasında kalacaktı. Plan buydu ama Gaye ve Yaprak öyle uykuluydu ki Toprağın odasında uyuya kaldılar. Bizde onlar birlikte uyuduğu için kıskanıp birlikte uyuduk.

   İkisinede yarın bol bol teşekkür edecektim. Bana bu günü unutturmuşlardı.

GüneyDoğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin