14. Bölüm

17 3 0
                                    

Ne yapacağımı ne söyleyeceğimi bilmez halde uçurumun tepesinde duruyordum. Pozisyonumu bile değiştirememiştim. Zar zor ağzımı oynatarak "Bunu neden yaptın?" Diyebildim. Şok içindeydim. "İlk gördüğüm andan beri yapmak istediğimi yaptım Doğu" Dedi Güney.

- Ha öyle mi? Ben ilk gördüğün anda beni öldürmek isteğini sanmıştım. Defol git Güney. Bu hiç yaşanmadı. Sen beni asla öpmedin. Anladın mı?

- Anlamadım mafya kılıklı. Tekrarlar mısın?

- Güney dalga geçme! Bu. Hiç. Olmadı. Anladın mı beni?

- Dedim ya. Seni anlamıyorum.

Tamam sanırım sinirlerime hakim olmam gerekiyordu. Ne kadar şansını zorlasa bile.
Bu kez sertçe bağırdım. Hemde tam kulağına doğru.

- Güney. Bu hiç yaşan madı. Anladın mı beni?

Hızla kulağını ovuşturduktan sonra aynı tonda o da bana bağırdı.

- Ne yapıyorsun geri zekalı? Anladık ya işte.

- Güzel. İzninle gideceğim. Ya da neden senden izin istiyorum? Bana ne?

- Yuh Doğu. Bu ne biçim ruh hali değiştitme. Ben bırakırım seni geç oldu.

- Hayır daha fazla seni görmek istemiyorum. Ego yığını.

Gözlerini devirdi. Bıkkınlıkla nefes verdi. Ardından "neden seni ikna etmeye uğraşayım ki? " Dedi ve beni kaldırdığı gibi arabasına götürdü. Beni Ön koltuğa adeta atmak suretiyle oturttuktan sonra kapıyı kapadı. Kilitledi ve yanıma geçti.

- Ne halt yiyorsun?
Ben böyle diyince nerden bulduğunu bilmediğim bir elmayı ısırarak " Elma yiyorum ister misin? " Dedi. Sinir tahamüllerimin sonuna gelmiştim. Tam bağıracakken kulağıma kulaklık takarak ne tür olduğunu bilmediğim bir şarkı açtı. Evet çok saçmaydı. Ama şarkı o kadar beni anlatıyordu ki kendimi kaybettim sözlerinde. Gözlerimi kapadım ve kendimi şarkıya teslim ettim. Zaten yol kısaydı ama sanki bir saniye gibi geçmişti. Güney yetimhanenin önünde durduğunda kulağımdan kulaklığımı çıkardım.

- Beni buraya bırkamasan? Gitmek istemiyorum oraya.
Ağzı açık bana bakıyordu. "Nerede kalacaksın Doğu?" Dedi. " Toprak ve Yaprağa bırak beni. Lütfen. " Tamam dercesine kafasını salladı. Ertesi gün okul vardı. Ama büyük ihtimalle gitmeyecektim. Devamsızlık haklarımı harcamamıştım. Bir günden bir şey olmazdı. "Teşekkürler" Dedim.

Güney'in bana verdiği kulaklıktan yol boyunca onun şarkılarını dinledim. Hepsi de çok güzeldi. Dikkatimi çeken şey ise sadece hüzünlü şarkılar dinlemesiydi. Yinede buna çok takılmadan anın tadını çıkardım.

Gözlerimi bilmediğim bir odada açtım. Yatak kesinlikle benim yatağım değildi. Odanın benim odamla zerre alakası yoktu.

Bir kaç dakika sessizce bekleyerek nerede olduğumu hatırlamaya çalıştım. Az sonra odanın kapısı çaldı. Tanıdık ve yumuşacık bir ses "Uyandın mı güzel kızım" Diyordu. Tabi ya. Akşam yetimhaneye gitmek istemeyip Güneye beni Topraklara bırakmasını söylemiştim. Büyük ihtimalle uyuya kaldığım için direkt burada uyanmıştım. "Gel anne" Dedim. 𝘼𝙣𝙣𝙚 hâla söylemesi tuhaftı.
"Günaydın bebeğim" Dedi. Yapmacıklıktan tamamen uzak özlem dolu doğal sesiyle. "Sanada annem"
Elindeki bir tepside kahvaltılık yiyecekler vardı. "Anne neden buraya getirdin. Doğru değil." Diyebildim.

- Ben iyi olmadığı zaman Toprak ve Yaprak içinde aynısını yapıyorum hayatım. Ve sen iyi değil gibisin.

Anlamıştı. Anlardı tabi. O benim öz annemdi. Yinede inkar edecektim. Ama bana fırsat vermedi.

GüneyDoğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin