21.Bölüm

18 3 0
                                    

  Bunun daha fazla uzamaması için Güneyi üzerimden itip ayağa kalktım.
"Bu bir daha yaşanmayacak" dedim sert bir sesle. Güney ise sırıtıyordu. "Sırıtma Güney. Ciddiyim!" Beni dinlemeyi bırak, tınlamıyordu bile. En sonunda ayağa kalktı. Ve bana yaklaştı. "Bunu en son söylemenin üzerinden çok birşey geçmedi bebeğim." Dedi beni çileden çıkaran bir sesle. "Bana bebeğim demeyeceksin. Benim adım Doğu. Anladın mı Güney?" Bu çıkışımın ardından ciddileşti. "Neden bunu yapıp duruyorsun?" Dedi. "Az önce öpüşüme karşılık veren sendin. Ne oldu iki saniyede ne değişti Doğu?" Haklıydı. Bu sefer maalesef haklıydı."Bilmiyorum Güney. Hiçbir şey bilmiyorum. O kadar sert öpüyordun ki mecburmuşum gibi hissettim." Tamam bu ağır olmuştu. Ama ne yapmalıydım? Sinirlenmiş görünüyordu. Sinirlenmek te de haklıydı. "Mecburdun öyle mi? Ne yapmaya çalışıyorsun Doğu? Benimle oyun mu oynuyorsun sen?" Dedi. Sert bir sesle."Ne yapmalıyım Doğu? Söylesene bana! Beni sevmen için ne yapmalıyım?" Daha fazla dayanamayarak bağırdım. "Hiçbir şey!" Dedim. "Seni sevmem için hiç bir şey yapma. İkimiz içinde en iyisi bu!" Cümlemi bitirince boş gözlerle bana bakıyordu. O an fark ettim. Bana her zaman baktığından farklı,hatta çok farklı bakıyordu. Arkasını döndü. Ellerini saçlarının arasından geçirdi. O kadar çaresiz görünüyordu ki. Bişey diyemedim. "Üzgünüm" dedim sadece ve arkama bakmadan sessizce ağlayarak uzaklaştım ordan. "Doğu bekle. Nereye gidiyorsun bu saate tek başına" onu dinlemiyordum. Birkez de ben bildiğimi okuyacaktım. Hep o mu üstlenecekti bunu?

  Arkamdan geldiğini duyuyordum.
"Gelme arkamdan!" Diye bağırdım. Ama kurduğu bir cümle ile olduğum yere mıhlanmıştım. "Hep bunu yapıyorsun Doğu! Zora geldiğinde hep kaçıyorsun!" Haklıydı. Benim belki de defalarca reddettiğim bir şeydi bu. Zora geldiğinde kaçmak. Ne kadar kolaydı.
   Bacaklarım bedenimi daha fazla taşıyamadı. Olduğum yere çöküp hüngür hüngür ağlamaya başladım. "Doğu!" Diye bağırdı Güney. Koşarak yanıma geldi. Kendine çekerek sarıldı bana. "Özür dilerim." Dedi kısık bir sesle. Sesinden bile ne kadar korktuğu belliydi. "Özür dilerim Doğu. Bir daha asla sen istemediğin sürece seni öpmeyecğim." Kafamı salladım.  "Haklısın" dedim. "Zora geldiğimde kaçıyorum. Daha kolay geliyor." Güney bana daha sıkı sarıldı. Söylediğim şeyi duymazdan gelerek beni kucağına aldı. Arabaya bindirdi. Çok yorgundum. İtiraz bile edemedim. Neden bu kadar güçsüzdüm? Aslında cevap belliydi. Alışmıştım kaçmaya. Asla mücadele etmeye çalışmamıştım. Hep kaçtım. En sonunda bu hale gelmiştim. Toparlanmam gerekiyordu. Ve toparlanacaktım da.

   Gözlerimi açtığımda beni muhteşem bir çiçek kokusu karşıladı. Burası kesinlikle benim odam değildi. Çünkü benim odam genellikle şampuan kokardı. O zaman burası kesinlikle Gayenin odasıydı.

    Yattığım yerden hızla kalkıp yatağı toparladım. Odadan çıkıp mutfağa yöneldim, çünkü oradan muhteşem kokular geliyordu. Mutfağın kapısına gelince bir süre orada durup Gayeyi izledim. Oldukça masum ve hoş görünüyor ve sessizce şarkı mırıldanıyordu. Sesi güzeldi ama asla bunu kabul etmezdi. Beni görünce gülümsedi. Gülümsemesi bana huzur veriyordu. "Günaydın canım arkadaşım. Uyanmışsın." Dedi sakince ."sende" diye karşılık verdim."ama keşke beni de uyandırsaydın. Beraber hazırlardık kahvaltıyı" diye cümlemi bitirdim. "Boşver. Neyse git duş al bence. Ter kokmuyorsun ama sen duş almadan rahat edemezsin." "Tamam" dedim gülümseyerek. Beni bu kadar iyi tanıması çok hoşuma gidiyordu. Ona uzaktan öpücük atıp banyonun yolunu tuttum. Bu arada "Çekmecemde hiç açılmamış iç çamaşırlar var onlardan giyinebilirsin" diyen Gayenin sesi duyuldu.

   Banyoya girene kadar üzerimde Gayenin pijamaları olduğunu fark etmemiştim. Çok rahat bir pijamaydı. Dikkatlice pijamaları çıkarıp çamaşır makinesine attım. Sıcak suyun altına girip bir süre oturdum. Tüm yorgunluğum ve dertlerim üzerimden su gibi akıp gitsin istiyordum. Ama bu sandığım kadar kolay değil. Dün akşamı hatırladıkça başıma ağrılar giriyordu.
  Bir süre daha oyalandıktan sonra banyodan çıktım. Gayenin dediği yerden iç çamaşırları aldım. Hızla giyindikten sonra mutfağa yöneldim. Gaye sofraya oturmuş beni bekliyordu. Geldiğimi fark edince gülümsedi. "Eh biraz geciktin. Neyse hadi otur da kahvaltı edelim. Kurt gibi acıktım." Tamam diyerek sofraya oturdum. Bir süre konuşmadan yemek yedikten sonra dayanamayıp sordum. "Akşam ne oldu?" Gaye çayından bir yudum alıp konuştu. "Çok bir şey olmadı aslında. Boğaç Yaprak ve Toprak geldi. Yaprak Güneyle konuşacağını söyledi. Biraz sizle alaya ettik. Sonra Boğaç gitti. Onun gidişinden 10-20 dk sonra Güney geldi. Sende uyumuşsun bu yüzden kucağında getirdi. Komşularıma sarhoş olmadığını anlatmak biraz zordu ve galiba tatmin olmadılar, sen bir gün gelip normal masum bir kız olduğunu gösterirsin. Neyse işte Yaprak ve Toprak uyanırsın diye bekledi ama uyanmayınca uyandırmak istemedikleri için gittiler. Sedef yengelerin haberi var burada olduğundan. Bu kadarcık." Diye bitirdi konuşmasını. "Şimdi sıra sende. Güneyle aranda ne var? Yalan söylemeye çalışma uyumadan önce ağladığını biliyorum. Ayrıca Güneyde bayağı kırılmış bir o kadarda kızgındı." Tamam cevap verecektim. Gaye benim 10 yıllık arkadaşımdı ve çok şeyimizi paylaşmıştık. Beni sadece o anlardı.

   Derin bir nefes alıp herşeyi en başından anlattım. Gaye de beni ağzı açık dinledi. Öpüşme kısımlarını dahi anlatıp sözümü bitirdim. Bu arada Gaye bana o kadar boş bakıyordu ki bir süre bakışlarına anlam veremedim. Kesin çok kızacaktı. Az sonra dilinin bağı çözülüp konuştuğunda tahmin ettiğimin aksine hiç kızmamıştı. "Keşke daha önce anlatsaydın. Daha iyi yardımcı olur bir sonraki adımına birlikte karar verirdik." Dedi. Sonra çayından bir yudum daha alıp konuşmasına devam etti."Güney kızmakta haklı biliyor musun? Çocuk seni bir kere öpüyor hiç bir şey olmamış gibi davranmanızı istiyorsun. Ama bir kere daha öpüyor ve karşılık veriyorsun sonra bu bir daha tekrarlanmasın diyorsun. Kusura bakma canım arkadaşım ama sende ne istediğini bilmiyorsun. Bu da Güneye onunla oynuyormuşsun gibi yansıyor. Sen söyle Güney haklı mı değil mi?" Bir süre düşündüm. Tabiki de Güney kızmakta haklıydı. "Haklı. Ama ne bieyim. Haksız olduğu yönlerde yok mu sence?" Hemen cevap vermedi. Neyi düşünüyorduk bu kadar bilmiyorum ama düşünmeden konuşmuyorduk. "Güneyde haksız. Mesela senin hatta benim bile Aslıyla düşmanlığımızın sebebi o. Kendisini seven kızın yanında başkasını sevdiğini haykırmak... O kızın da duyguları var. Evet Aslı son günlerde sapıttı ama yinede böyle bir şeyi hak etmiyor. Hiçbir kız haketmiyor." Gaye burada da haklıydı. Ama Aslıya vurduğum için vicdan azabı çekmeme sebep oluyordu. "Öyle deme Gaye vicdan azabı çekmeme sebep oluyorsun" Gaye sırıttı. "Aslıya vurduğun için mi? Bence vicdan azabı çekmene gerek yok. O tokatı sonunda kadar haketti. Ne güzel vurdun be. İçimin yağları eridi." Burada patlayarak ikimizde güldük. Tanrım ne çok özlemiştim böyle içtenlikle gülmeyi. Gayeyle konuşunca hiçbir sorun çözümsüz gelmiyordu.
  En sonunda gülmeyi kesince Gaye yine sözü aldı. "Neyse. Bence bu kadar konuşmak yeter. Sonra buraya tekrar döneriz. Ama şimdi doğru düzgün kahvaltımızı edelim. Sonra da Elinayı da okuldan alıp parka felan gideriz. Onunla birlikteyken cidden çok mutlu oluyorsun. Hem o da mutlu olur. Bu günde cuma hava fena değil piknik yaparız." Dedi. Tanrım hiç bu kadar sevinemezdim. Elinayın tatlış yüzünü görmek bana çok iyi geliyordu. Yerimden kalkıp Gayeye sarıldım. "Her an yanımda olup beni mutlu etmeye çalıştığın için çok teşekkürler bir tanesin." O da bana sarılıp yanağıma bir öpücük kondurdu. "Sen olmasan ben yarım kalırım.  Sende iyi ki varsın"
  

GüneyDoğuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin