Erdemde yemeğe geçti. Yemek bittikten sonra Kağan ve Erdemin babası – İbrahim Kağanı yanına çağırdı ve konuşmak istediğini söyledi. Kağan babasının yanına gitdi:
- Dinliyorum.
- Elifle daha fazla vakit geçirmelisin. Unutma siz Elifin babası Enesle yarattığımız holdinqin veliahtlarısınız. Sende biliyorsunki bu holdinq türkiyenin en iyilerinden. Gelecekte holdinqi Elifle birlikte yöneticeksin ve bunu ikiniz birlikte bir çift gibi yapmanızı istiyorum.
- Baba, kaç kez söyleyeceğim?! Ben onu sevmiyorum.
- Ama o seni seviyor. Çocukluğunuzdan beri bir birinizin yanından ayrılmadınız.
- Arkadaş olarak.
- Peki, bu konuşmayı daha fazla devam ettirmeyeceğim.
- Bende.
Kağan ayağa kalktı ve odadan çıktı. Artık akşam oluyordu. Kağan ne yapacağını düşünüyordu. İlk kez eve çabuk gelmişti. Ortalıkta boş boş dolanıyordu.
Akşam oldu. Sofra kuruldu. Adet gereği tüm aile sofradaydı. Evet Kağanın büyük bir ailesi vardı. Anne, baba, kardeş, halaları, eniştesi, amcaları, ve 2 yıl önce ölen abisi - Kerem. Herkes sofraya oturdu. Yemek bitdikten sonra Kağan Erdemi yanına aldı. Yola çıkacakken Keremin oğlu olan Orkun amcasının gittiğini gördü ve hemen yanına gelip sordu:
- Amca nereye gidiyorsunuz?
- Sen gelemezsin.
- Bende geleyim. Bir kez. Lütfen.
- Sen eline tabanca ala biliyormusun?
- Tabi. Alırım. Ne olucakki.
- Yahu sana tabanca verseler, koruma kalkanı zannedip kendine vuracan.
- Tamam izlerim. Bir kerecik.
- Başımın etini yedin. Tamam hadi gel. Ama bir kere bir daha asla.
- Bir daha asla.
Bu konuşmaların ardından üçüde ofise geçti. Kapıda Doruk ve Engini gördüler. Kağan sordu:
- Neden burda duruyorsun?
Engin cevap verdi.
- İçerden garip sesler geliyor.
- Biz adam vurmaya gidiyoruz, sen garip seslerdenmi korkuyon.
- Korkmuyorum. Ama sanki içerde birisi başka birini çok fena dövüyor.
Kağan konuşmaya dahil oldu:
- Girelim bakalım kimmiş o.
İçeri girdiklerinde Ayazın koca bir kum torbasına vurduğunu gördüler. Ayazda onları görüp sordu.
- Ne zaman çıkıyoruz?
Kağan sordu.
- Nereye?
- Kardeşin arayıp dedi adam vurcaz. Soruyorum ne zaman vurucaz?
Kağan Erdeme dönüp sordu:
- Sen buna adam vurcazmı dedin.
- Yok abi. Akşam gel dedim. Sadece.
Kağan Ayaza dönerek:
- Sen geliyorsunda kum torbasını niye getiriyorsun?
- Ya, adam vurmasak beni çağırırmıydınız. Antremanım içinde bunu getirdim.
- Tamam neyse hadi çıkalım.
Hepsi odadan çıktı ve arabalara binip gittiler. Yolda arabayı süren Engin Kağana sordu:
- Abi nereye gidiyoruz?
- Gidince görürsün...
Uzun bir yoldan sonra durdular ve arabadan indiler. Büyük bir şirkete gelmiştiler. İçerisi çok yoğundu ve anlaşılan işler baya iyi gidiyordu. Şirketin üstüne baktıklarındaysa koca bir tabela vardı. Tabelanın üzerinde "Selimin arabaları" yazıyordu. Kağan arkasına döneerek kardeşine sordu:
- Erdem, Selimin işleri kötü gidiyordu. Değilmi?
- Evet. En azından 3 gün önce öyleydi.
- Peki şimdi nasıl?
- Galiba işleri çok iyi gidiyor.
- Eve dönüyoruz.
Ayaz üzülerek Kağana sordu.
- Adam vurmayacakmıyız.
- Sabır en sevmediğim şey ama şu anda sabr etmemiz gerekiyor.
- Peki biz neden geldik.
- Vuracağımız adamları görün istedim.
Ayaz sevinerek Engine döndü:
- İşte bu adamı bu yüzden seviyorum.
Her kes kah kaha atmaya başladı ve eve döndüler.
Kağan yatağına girdi. Ama uyuyamıyordu. Sürekli yolda gördüğü kız aklına geliyordu ve bir türlü çıkmak bilmiyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Life
Ação"Hiç kimsenin kaderi önceden yazılı değil. Herkes kendi kaderini kendi yazar."