Yeni bir gün başladı. Kağan her zamanki gibi duş aldı ve yemek için alt kata indi. Yine büyük bir sofradan ağzına bir-iki şey atıp, Erdemle birlikte çıktı. Arabaya binip şirkete doğru geliyordular. Yolda Kağan Erdeme baktı ve söyledi:
- Dinliyorum.
- Efendim?
- Sormak istediğin soruyu sor. Dinliyorum.
- Bu gün masa toplanınca projenin çalınma konusunu açıcakmısın.
- Ben açmasamda onlar açıcak. Ama hiç bir şey söylemeyeceğim.
- Neden?
- Hiç bir şey bilmediğimizi zannetsinler.
Şirkete vardıklarında arabayı Engine verip içeri girdiler. Her zaman olduğu gibi Kağan Merveye seslendi:
- Merve, günlük raporu odama bırak.
- Tamam Kağan bey.
Kağan odasına geçti. Masasına oturucakken kenarda duran projesini gördü ve Erdemi çağırdı. Erdem karşıdakı odadan içeri girince Kağana sordu:
- Ne oldu abi?
- Bu projeye devam edicez yapıcazda. Ama üst planda bu olmayacak.
- Nedenki?
- Tasarımımızı çaldıkları için fikirlerimizden haberleri var. Bu bizim için hiç iyi değil.
- Peki hangi proje üzerinde çalışacağız?
- Deniz altında bir otel yapacağız. Bu otelin su kaynağı denizden olucak ve enerjisinide sudan alıcak.
- Vay canına. Bu diğerinden bile güzel.
- Çalışmalara başlayın.
- Tamam. Hemen başlıyorum.
Erdem kapıdan çıkarken Merve içeri girdi ve Kağana söyledi:
- Kağan bey. Buyurun günlük raporlar.
- Tamam. Masama bırakıp çıka bilirsin.
- Yalnız bir sorunumuz var.
- Nedir?
- Bazı malzemelerin alınması gerekiyor ve herkes çok yoğun.
- Nasıl yani bu kadar şirkette hiç kimse boş değilmi?
- Hayır. Herkes farklı-farklı mağazalara malzeme almaya gitti ve gidilecek 1 mağaza kaldı. Ofistekilerinde çok fazla işi var.
- Neden her kes farklı-farklı mağazaya gitti?
- Çok önemli müşterimiz var. Amerikadan yeni geldi ve kendisi özel bir villa istiyor. Bizede asistanı haber verdi. Büyük bir liste gönderdi.
- Çok önemli bir müşterimiz var ve benim şimdi haberim oluyor öylemi.
- Şey... üzür dilerim. O kadar çok iş üst-üste birikdiki hepsini yetiştirmek oldukça zaman alıyor. O sıradada size söylemeye vakit bulamadım.
- Tamam listeyi birde mağazanın adresini bana gönder ben almaya giderim.
- Hemen gönderiyorum Kağan bey.
Kağan ofisten çıktı ve adresteki mağazaya doğru gitti. Gerekli olan tüm malzemeleri aldıktan sonra zorda olsa arabasına yerleştirdi ve ofise döndü. Arabadan indi. Tam malzemeleri almak için bagajı açıcaktıki karşı caddede dün gördüğü kızı gördü. Aceleyle kapıdaki Engine malzemeleri ofise taşımasını söyledi ve hızla yolu geçti. Kız tam taksiye binecekken bir hırsız kızın çantasını aldı ve ileriye doğru kaçmaya başladı. Kağan bunları gördükten sonra hırsızın peşinden durmadan koşmaya başladı. Ve hırsızı yere düşürerek yakaladı. Kızda Kağanın arkasından koşuyordu. Ama Kağan arkasına baktığında kızı göremedi. Hırsıza taraf döndüğünde ise kızı gördü ve sordu:
- Buraya nasıl geldin?
Kız çantasını Kağandan alarak söyledi:
- Çantamı aldığın için teşekkürler. Ama bende ala bilirdim ve benim kahramana ihtiyacım yok.
- Yardım yapmak ne zamandan beri suç oldu?
- Burda ne arıyorsun ve bana neden yardım ettin?
- Önce ben sordum.
- Ama ben iki soru sordum.
- Tamam. Ben burda çalışıyorum ofisimde karşı caddede. Şimdi sen cevapla.
- İkinci soru hala duruyor.
- Kim olsa yapardı.
- Tamam teşekkür ederim. Hoşçakal.
- Hey dur. Cevaplama sırası sende.
- Neden cevaplayayım?!
- Peki... O zaman ismini ala bilirmiyim?
- Hayır alamazsın.
- Tamam problem değil.
Kız etrafa baktı ve hırsıza dönerek tekme attı:
- Senin yüzünden takside gitti.
Kağan kıza söyledi:
- İstersen ben seni eve bırakırım.
- İstemiyorum. Ben yeni bir taksi çağırırım.
- Peki.
Kız telefonuna baktı ama telefonunun şarjı bitmişti:
- Taksi çağıra bilirmisin?
- Hayır. Ya ben seni bırakacağım yada burdan eve kadar ayakla gideceksin.
Kız düşündü ve cevapladı:
- Tamam. Sen bırak.
- Hadi gel.
Kağanın arabasına binip kızın evine gittiler. Eve vardıklarında kız Kağana söyledi.
- Seni bir daha görmek istemiyorum.
- Dünya küçük. Ne zaman karşılaşacağımız belli olmaz.
Kağan ofise geri döndü ve ofiste Elifi gördü ve ona sordu:
- Neden burdasın?
- Seni görmeye geldim. Unuttunmu biz sevgiliyiz.
- Babam gönderdi. Değilmi?
- Evet ama bildiğin gibi büyük ve tanınmış bir holdinqin veliahtlarıyız ve bu holdinqi bir çift olarak yöneticez. Bizim kaderimiz doğdumuz günden beri yazılı. İstersen bunu artık kabullen.
- Hiç kimsenin kaderi önceden yazılı değil. Herkes kendi kaderini kendi yazar.
- Haklısın. Ama yinede bu bizim sevgili olmamamız anlamına gelmiyor.
- Hayır o anlama geliyor.
- Tamam. Seninle kavga etmeyeceğim. Bu arada 1 saat boyunca neredeydin?
- Bu seni ilgilendirmez.
- Niye böyle yaptığını hiç anlamıyorum.
- Anlaşılmayacak ne varki?!
- Öyle davranıyorsunki bazen ikimizin babasının birleşip en iyi holdinqlerden birini yapması benim suçummuş gibi hiissediyorum.
- Bu senin suçun değil. Ama benim söylemeye çalıştığım şey 2 kişinin holdinqi yönetmesi için çift olması gerekmiyor. Biz ortağız aynı zamanda arkadaşız. Ama çift değiliz.
Peki öyle olsun.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Life
Akční"Hiç kimsenin kaderi önceden yazılı değil. Herkes kendi kaderini kendi yazar."