Derya korkarak arkasına baktı ve onu vurmak isteyen 3 kişinin yerde olduğunu gördü. Kağan Deryaya yaklaştı ve söyledi:
- Merak etme, sana zarar vermem. Vermelerinede izin vermem.
- Teşekkür ederim.
Kağan Deryanın bileğine bağlanmış ipleri açtı ve burdan çıkmak için deponun önüne doğru koşmaya başladı. Ama durdular. Sanki karşılarına bir ordu çıkmıştı.
Bir sürü adam Doruk, Ayaz, Erdem ve Engin esir almıştı. Kağan sinirlendi ve adamlara ateş açmaya başladı. Düşman taraf Kağana sıkmak yerine bayıltıcı sis attı ve kar maskelerini giydi. Onlardan başka her kes bayıldı. Kaptanları patronu aradı:
- Efendim baskın yedik.
- Ne diyorsun sen?!
- Merak etmeyin. Kontrole aldık. Baskını yapanların hepsi elimizde. Ama çok fazla ölümüz oldu.
- Umrumda bile değil. Baskın yapanların fotoğraflarını tek tek çekip bana gönder.
- Peki efendim. Hemen gönderiyorum.
Kaptan her kesin fotoğrafını çekti ve patrona yolladı. Patron fotoğraflara bakarken bir fotoğraf ona tanıdık geldi. Evet o Kağandı. Ama patron bunu bilmiyordu. Etrafa bakındığındaysa Serdar beyin malikanesinin yakınlıklarında olan adamlarının ona gönderdiği fotoğrafı gördü ve dedi:
- Demek baskını düzenleyen sensin. Bu adam hakkında her şeyi istiyorum.
Patron yanındaki adamlarına dedi. Sonra kaptanı aradı ve söyledi:
- Kızı ve bana son gönderdiğin fotoğraftaki kişiyi o deponun bir ucuna koyun. Kalanlarını ise diğer uca.
- Efendim sakıncası yoksa neden? Diye sora bilirmiyim.
- Baskını düzenlenlerin başı o çünkü.
- Peki.
Telefonu kapattığı gibi Serdar beyin malikanesinin yakınlığındakı adamları aradı:
- Buyurun efendim.
- Malikanedeki her kesi öldürün ama Serdar bey kalsın. Sonrada tüm paraları dediğim gibi yakın.
Telefon yine kapandı. Adamlar malikaneye girmek için yola koyuldular. Ama dışarda kimse yoktu. İçeri girdiklerinde Serdar beyin adamlarından oluşan büyük bir ordu onları karşıladı. Çatışma başladığında Serdar bey kolaylıkla bu savaşı kazanmıştı. Serdar bey adamlarına söyledi:
- Bunları def etmiş ola biliriz. Ama yapmamız gerekn bir iş daha var. Kağan ve Deryayı kurtarmak. Hadi gidelim.
Serdar bey arabaya atladı ve yardımcısı Ahmete söyledi:
- Arabayı Kağanın attığı konuma doğru sür.
- Ama burası çok uzak.
- O zaman çabuk ol.
- Tamam.
- Bu gece çok uzun bir gece olucak hemde çok uzun.
Bu sırada Kağan ve Derya depoda esir olarak tutuluyordur. İkiside karşı karşıya olan masalarda eli kolu bağlı ve baygın bir şekilde oturuyordu. Bir vakit sonra Kağan uyandı ve etrafdakı adamlardan nerede olduğunu sordu çünkü hiç bir şey hatırlamıyordu. 5-6 saniye sonra hafızası yerine geldi ve Deryaya bakarak yavaş yavaş söyledi:
- Derya, Derya uyan.
- Neredeyim ya ben?
- Depoda kaçırıldık hatırlamıyormusun?
- Aaa, evet beni kurtarmak için gelmiştin değilmi?
- Evet ama sanırım pek beceremedim. Bir dakika adamlarım nerede?! Aptallar ne yaptınız onlara?!
- Aptal biz değiliz sensin. Ölüceksin hala adamlarım diyorsun. Yönetmeye çok meraklısın.
- Sana bir şey söyleyeceğim. Yaklaş yaklaş.
- Hayır. Bunu yapamam.
- Aman sende yönetilmeye meraklısın. Korkuyormusun yoksa. Elim kolum bağlı benden korkuyorsun öylemi.
Adam sinirlendi ve Kağan dibine kadar giderek söyledi:
- Ne oldu? Ne var? Söyle.
Kağan adam lafını bitirir bitirmez kafasıyla adama sert bir darbe vurdu. Adam yere düştü ve kafasını tutmaya başladı. Kağan yüksek sesle söylemeye başladı:
- Bizi bırakmazsanız hepiniz akıbeti bu. Karar sizin.
Adamlar korktu. Ama içeri kaptan girince hepsi sıraya düzüldü. Kağan hemen konuştu:
- Demek bacaksızların kafası sensin. Ama sana bir şey söyleyimmi?! Sen sadece kafasın. İçi boş bir kafa. Asıl beyinse şu anda kahvesini eline almış yukarı sağdakı kameradan benim dediklerimi dinliyor. Doğru bildim değilmi?!
Derya bütün olanlara şahit oluyordu. Sanki içinden söyledi:
- Fena çocuk değilmiş. Aman ne diyorum ben.
Bu sözlerden sonra Kaptan oldukça sinirlendi ve Kağanın ağzınıda kapadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Life
Acción"Hiç kimsenin kaderi önceden yazılı değil. Herkes kendi kaderini kendi yazar."