Sisli Yol ve Göz Yaşları

756 26 4
                                    

   
     Eun - Woo hala baygın halde evdeyken bizim esas kız saat 12 buçuk civarı yola çıkabiliyor nihayet...

    "Ahh sonun şu lanet yolu açabildiler. Çok geç kaldım kesin çok endişelenmiştir şimdi ya." Diye düşünürken ağzımda sigara son hız yola çıktım. Yollar kaygan ve virajlı olduğu için maalesef yavaş ilerliyordum 1 buçuk gibi ancak evde olurdum. Ne yaptılar acaba. Kesin çok acıkmışlardır. Umarım fazla hareket edip dikişlerini yine patlatmaz...

     Eve geldiğimde tahminimdeki gibi saat gece 1 buçuk civarıydı. Etraf daha bi sessiz gelmişti bana. Arabadan tüm çantaları alıp -ki bi hayli fazlalardı- kapıya yöneldim. Kapıyı açtığımda Angel beni karşıladı ama ev çok sessizdi. Poşetleri girişteki mutfak masasına bıraktım.

- Eun-Woo tatlım ben geldim. Bir sürü şey aldım inanamazsın.

      Seslendim ama dönüt alamadım. Kapının girişindeki ayakli askiliga atkı ve montumu asmıştım. Angel endişeli şekilde ayağımın dibinde dönüp dolaşıyordu. En sonunda paçamdan çekiştirip beni üst kata yönlendirdi. Umarım uyuyordur diye dua ederken üst katta da bulamadım onu. Angel'a sordum çünkü o da bana anlatmak istiyor gibiydi. Kıyafet dolabının gösterdi karanlık evin içinde neden oraya girsin ki diye düşünürken. Hafif Aralık kapıyı açıp ışığını yakmama kalmadan onu gördüm.

     Yine kanlar içindeydi, cidden nasıl başardığını anlamasam da yine kaburgasindaki ve kolundaki dikisleri atmış gibiydi üstüne üstlük titriyor ve ter içinde kalmıştı. Saçlarını yüzünün önünden çekip yüzünü ellerimin arasına aldım.

- Bebeğim bana bak, aç gözünü lütfen hmm. Bak geldim işte, özür dilerim geç kaldım. Uyan hadi ne olur.

   Ağladığı belliydi hala gözünden bir damla yaş suzuluyor ve gözleri şişmiş kıpkırmızı olmuştu. Tutup yerden kaldırdım. Tansiyonu düşmüştür havasızlıktan diye düşünmüştüm ama emin değildim. Titriyordu resmen. Yatağa uzanmasini sağladım. Şükür ki çok kan kaybetmemisti. İnşallah fazla zorlamamistir dikisleri diye umarak kan kaplı sargilari açtım. Şükür ki yalnızca 2 dikiş atmıştı ancak yara çok acilmamisti. Saçlarını oksayip ateşine baktım ateşi yoktu. Vücudu normal derecede sıcaktı ve iç ateşi de yoktu. Bir şeyden korkmuş olmalıydı bu kadar titredigine göre. Hızla aşağıdan malzemeleri alıp dikislerini ve sargilarini hallettim. Cidden yorgundum ancak şuan bunu dusunemezdim.

   Cidden rutin haline gelmişti bu ama artık dikkat etmeliydi çünkü yara yavaş yavaş tutması gerekiyordu artık. Sargilari sardiktan sonra ufak bir inleme duydum.

- Immğh gitme lütfen korkuyorum gitme. Ağh onlar gelebilir, gelebilirler nolur kal. Beni, beni öldürecekler. İzin verme lütfen ahh

   Onu dikkatlice dinledim. Kabus görüyor olamazdı. Neden korktuğunu halen çözememiştim çünkü burası küçük bir kasabaydı ve herkes birbirinin yüzünü tanırdı. Eve biri de gelmemiş. Büyük ihtimal yalnız kalmaktan korktu. Keşke beraber gitseydik ama bu havada hasta olurdu daha yeni düzeliyor. Offf

   Üzerini giydirip yanına oturdum. Saçını okşayıp ateşini tekrar kontrol ettim. Yok denecek kadar azdı. Eğilip başına bir öpücük kondurup aşağı yemek hazırlamaya gidecekken beni tuttu. Hala uyanamamis gibiydi. Elimi sıkıca tutup "Gitme." Diyerek mırıldanıyordu. Böyle olmayacak diye düşünüp onu kaldırdım kucağıma yatırdım. Saçını oksamaya başladım düzensiz nefesi sakinleşmiş ve artık sayıklamıyordu. Yavaşça güzel yüzünü oksadim karanlık odada huzurla uyuyordu. Yavaşça gözlerini açtığını hissettim. Irkilip dikildi.

- Sen misin? Hah çok korktum ben- ben gittin sandım. Çok geç olmuştu ve beni göndermek istedigini sandım. Şimşek ve gök gürültüsü vardı kulaklarımı çınlatıyordu çok çok güçlüydü... özür dilerim.

Yağmur ve Şefkat Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin