İyi okumalar🐞
Sabah kendi başıma uyanırken yatakta oturur pozisyona geçip yanımda duran telefonumu alıp bildirimlerime baktım. Saat 15:20'di. Baya sabahmış gerçekten(!)... Hemen yatağımdan kalkıp önce bir duşa girdim. Güzelce duş aldıktan sonra dışarı alış verişe çıkacağım için üzerime ona göre kıyafet ayarlayıp giyindikten sonra evden çıktım. Yolda yürüyerek giderken aynı zamanda düşünüyordum.
Ailemi, hayatımı, kendimi ve Minho'yu...
Ailem ikiside çok ünlü bir şirketin sahibiydi ama bunu sadece Felix ve Jeongin biliyordu. İkisi de önce işlerini ön plana koydukları için ne benimle ne de Jihoon hyung'um ile ilgilenebildiler. Ben tıp bölümü derece ile kazandığımda bile sadece kuru bir şekilde tebrik ettiler. Jihoon hyung ise işletme bölümü okudu. Nedeni ise şirketin yeni varisi o olacaktı. Açıkcası şirket işleri benim alanıma girmediği için kendi sevebileceğim bir işi yapmaya karar verdim. Böylece tıp bölümü için gecemi gündüzüme takarak çalıştım. Sonuç ise şuan tıp bölümü son sınıf öğrencisiydim.
Kendim ile ilgili olarak ise kendimi her şeyde yetersiz görüyordum. Arkadaşlarım ileyken bile böyle düşünüyorum. Ama bunu dile getirsem büyük ihtimalle Felix denilen bir civciv tarafından dayak yerdim. Aynı şekilde Jeongin'den de...
Minho ise... Onu ilk üniversite ikinci sınıfın son döneminde Felix'i almaya geldiğini görünce etkilenmiştim. Ben de bu yüzden sadece bir etkilenme diye onu fazla düşünmemeye çalıştım. Ama o her gün her gün Felix'i almaya geldikçe artık gerçekten aşık olmuştum. Son zamanlarda onunla daha yakın olmak beni öylesine mutlu etmişti ki... Sanki sadece onun yanında kendim olabiliyordum. Her ne kadar onun yanında utansamda, çekingen dursam da onun ile konuşurken gerçek Han Jisung ortaya çıkıyor gibi hissediyordum. Ama şimdi sırf bir kedicik kelimesinden sonra onun yüzüne bakamayacaktım.
Marketin önüne geldiğimde içeri girdim. Atıştırmalık reyonuna girip oradan kendime bir şeyler almaya başladım. Reyonlarda ilerlerken önüme fazla dikkatli bakmadığım için birine çarptığımda elimdekiker yere düştü. Hemen çarptığım kişinin yüzüne bile bakmadan yerdeki şeyleri toplamaya başladım.
"Ö-özür dilerim." Tanrım gerçekten şuan olmak zorunda mıydı? "Jisung?" Beni hemen biri burada öldürsün. Kafamı duyduğum ses ile kaldırırken Minho bana elini uzatmıştı kalkmam için ama ben mal gibi onun suratına bakarken aklıma o gece gelince hemen kendime gelip kendim ayağa kalktım. "Merhaba hyung.... Görüşürüz hyung!" Arkamı döndüğümde karşımdaki üç kişi bana bakıyordu. İçlerinde kahverengi saçlı olan önüme geçtiğinde durmak zorunda kaldım.
"Demek ki Jisung sensin." Adımı nereden biliyor ki? "Ben Seungmin, Minho'nun arkadaşıyım." Bana elini uzattığında ben ise tereddütlü bir şekilde elimi ona uzatırken konuştum. "Memnun oldum." Seungmin ise gülümseyerek bana karşılık verdiğinde diğer iki kişi de kendilerini tanıttı.
"Ben Bang Chan Minho'nun arkadaşı hem de Seungmin'in sevgilisiyim." Bunu demesini hiç beklemiyordum. Ama cidden ikisi yan yana çok yakışıyordu.
"Bende Changbin sadece şu kedi suratının arkadaşıyım." Evren bana bunu bilerek mi yapıyor bilmiyorum ama ben her kedi lafı duyduğumda daha fazla utanıyordum. Bu yüzden burada daha fazla kalamazdım."Hepiniz ile tanıştığıma memnun oldum. Ben artık gideyim bence... Evet hem de en hızlısından gideyim." Rezilsin Jisung sadece rezil! Kasaya doğru giderken Minho'da arkamdan geliyordu. Arkama baktığım için kaygan olan zemini görmediğim için ayağım kaydığı için düştüğümde ayak bileğim acıyordu.
"Niye şimdi olmak zorundasın ki?" Minho ben bunu sessiz söylediğim için duymamıştı. Koşarak yanıma geldiğinde hemen yanıma çöktü. "İyi misin sen?" Şuan ona cevap vermek yerine etrafta soğuk bir şey arıyordum. Diğerleri de buraya geldiğinde Minho'ya söylemek yerine Seungmin'e söyledim. "Seungmin bana şu dolaptan bir su verir misin?" Seungmin beni onaylayıp hemen dolaptan soğuk bir su çıkardıktan sonra bana uzattı. Ben alacak iken Minho benden önce davranıp şişeyi alıp dikkatlice şişeyi ayak bileğime değdirdiğinde anı gelen soğukluk ile ayağımı geri çekerek tısladığımda Minho bunu önemsemeden sadece bileğim ile ilgileniyordu.
"Efendim iyi misiniz?" Yanımıza gelen görevli ile oraya döndüğümde cevap verecek iken Minho benden önce konuştu. "Değil! Ya daha kötü olsaydı. Buraya kaygan zemin yazısı koymak çok mu zor acaba!" Minho bileğime hâlâ soğuk olan şişeyi bir bastırıp çekerken aynı zamanda görevliye kızıyordu. "Çok özür dileriz efendim. Bunun karşılığında aldığı her şeyi size hediye ediyorum. Lütfen affedin." Sevinecek bir şey yaşadım sonunda. Minho'nun benimle ilgilenmesine daha çok sevinsem de utancım daha baskındı.
"Teşekkür ederiz." Görevli saygı anlamında eğilip konuştu. "Rica ederim efendim, geçmiş olsun." Görevliye ben gülümserken diğerleri kaşları çatılı bakıyordu. "Gerçekten de fazla iyisin Jisung." Chan hyung'un konuşması ile ona döndüm. Sadece omuz silkip bileğime baktım. Şükür ki sadece incinmişti. Kırık olsaydı bir de onunla uğraşamazdım.
"Tamam yeter Minho hyung. Bir de aranızda böyle kaşındırmayan bir bez gibi bir şey var mı?" Bunu demem ile Minho cebinden bir tane bez çıkarıp gösterdi. "Bu olur mu?" Sorması ile elimi alıp dokusuna baktım. "Tamam bu olur. Ben bağlıy-" Minho elimden bezi alıp ayak bileğime dikkatlice bağlamaya başladı.
"Artık utanmasan mı?"
Bölüm bitti<3<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ready for love•Minsung•
De TodoJisung arkadaşı Felix'in kuzenine platonik aşıktı. Felix her ne kadar onları konuşturmaya çalışsa da Jisung bu durumdan kaçmanın bir yolunu biliyordu. Ama bir gün Felix okulda merdivende ayaklarının kayması ile kolunun üstüne düştüğünde eve gitmesi...