Usulca ilerlediğim kırmızı halıda beyaz gelinliğimle Esila'dan hemen sonra ilerliyordum. Kolumda Hernius bana eşlik ederken yüzünde ki gururlu gülümsemeyi bastırma gereği bile duymuyordu.
"Çok güzel görünüyorsun prenses. Kraliçeliğe adımların var. Nasıl hissediyorsun?"
Heyecandan nefesim kesiliyordu. Hernius'un ilk söylediği şey duygularımı daha az belli etmemdi ama baksanıza düğünümdeydim.
"Ayaklarım titriyor."
"Sakin ol çoktan sana saygı duymaları gerektiğini öğrettin onlara. Unutma bunun için doğdun sen."
Hernius bir ağabey gibiydi. Karşıda ki kırmız halının sonunda ki yakışıklı adama hayranlıkla baktım. Daha geri planda Esila ve Çağrı el ele oturuyorlardı. Gözleri birbirlerindeydi. Bars heyecandan yerinde duramıyor gibi bir haldeydi. bakışlarında ki şey şehvet miydi? Beni baştan aşağı süzdükten sonra gözleri koyulaşmış bakışları yoğunlaşmıştı. Kısa bir gelinlik tercih etmiştim. Uzun bacaklarımı gözler önüne seren gelinliğim kara yaka spagetti volan etekli bir elbiseydi. Asi ve şıktı. İlk gördüğümde hayran kalmıştım.
"Yine de elimde değil abi. İyi ki yanımdasın. İyi ki koluna girebileceğim bir abim var."
Hernius duygusal bir şekilde bana baksa da bir şey demedi. Duruşu sabitti.
"Ailen seninle gurur duyardı."
Gözlerimin dolmasına izin verdim. Annem benim güzel annem eğer burada olsaydı muhtemelen gerçekten gurur duyardı.
Elimi Bars'ın elinin üzerine bırakırken bana gururla bakmaya devam ediyordu. gözlerinin dolduğunu gördüğümde dolu gözlerimle ona gülümsedim. normalde olsa dalga geçer onun bu haline gülerdim. O koca komutanın ağlıyor olmasıyla dalga geçerdim. ama şimdi şükrediyordum.
Bars beni yavaşça Esila ve Çağrı'nın yanına doğru götürdüğünde düşünceleri beynimin içinde yankılandı.
"Seni seviyorum savaşçı."
"Seni seviyorum."
Birbirimizle konuşmadan yerimize oturduk. biz oturduktan biraz sonra Dora Sanşa'nın kolunda ilerliyordu. Oldukça resmi görünüyordu. saten balık model bir gelinlik tercih etmişti. Göğüs dekoltesi gelinliği daha asil kılmış balık modelin kuyruğu hafifçe uzun tutulmuştu. Çok güzel görünüyordu. Uzun sarı saçlarını dalga dalga bırakmıştı. aralarında da inciler görünüyordu gerçek bir kraliçe gibi görünüyordu. Her ne kadar unutsam da bizler gerçektik. kraliçelerdik. Agah onun bekliyordu. Dora benim kadar yavaş değil daha dik ve daha emin adımları kocamandı. Agah'a ulaştığı anda Agah hemen kraliçenin elini zarifçe öptü. Yanımıza gelip hemen yerlerine geçtiler.
"Tören başlasın!"
Hernius'un komutuyla ayağa kalktık. Esila'nın dökümlü bir gelinliği vardı. Beyaz tül simlerle kaplıydı. uzundu gelinliği. Kolları balon kol dirseklerinden biraz üstünde bitiyordu. Göğüs detayı kalp yakaydı ve oldukça alımlı görünüyordu. Uzun gelinliği hayal tül denilen tülle kaplıydı. Kabarık bir gelinlik tercih etmişti. Simlerin aralarında varla yok arasında soluk renkli çiçekler vardı.
Yapmamız gereken şeyi hepimiz biliyorduk. birbirimize döndük.
"Selam! dur!"
komutla birbirimize selam verdik.
Selamdan hemen sonra eşlerimizin önünde diz çöküp sağ dizlerimize kapandık. Yerden kalktık. Sadakat selamı da yapılmıştı. Hernius kavim ve Sanşa başlarımızda durdu. ellerinde ki yeşil kurdeleleri, ellerini birleştiren kral ve kraliçenin eline koydu. Hepsi birer düğüm attı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELF
FantasyAnnemin ölmesiyle ortay çıkan sır, beni kraliçe olmak zorunda bırakıyordu. Üstelik 3 diyardaki 3 kraliçeler olarak bir de kaderlerimizde ki adamlar ortaya çıkmıştı. Bilmediğim bir halkın liderliğini yaparken; içimdeki intikam hırsı savaşmaya itec...