Kasımın sonu, Chenle'nun doğum gününe tekabül ediyordu.
Her ne kadar Chenle'ya sürpriz yaparak ayarlamaya çalışsak da Chenle aptal biri değildi, elbette o yokken fısır fısır konuşup o gelince susmalarımızdan bir şeyler döndüğünü anlıyordu.
"Sana americano aldım," dedi ekstra shot olduğu zift gibi renginden belli olan buzlu kahveyi önüme koyarken. "Sana da cool lime." Jeno'nun önüne koydu.
Chenle'ya minnettar bir bakış atıp teşekkür ederken Jeno da teşekkür etti ve kampüste oturduğumuz kafenin bahçesinden etrafa bakışlar attı.
"Senin idmanda olman gerekmiyor mu?" diyerek Jeno'ya soru yöneltti.
Bakışlarını çevreden çekip karşısında oturan arkadaşına baktı. "Evet. Birazdan gideceğim, Jungwoo daha gelmemiş bile."
"Donghyuck hâlâ katılmakta ısrarcı mı?"
Bu sefer hareleri bana yöneldi ve dudaklarını birbirine bastırıp kafasını aşağı yukarı salladı. "Evet, katılamayacağı çok açık. Üstelik Mark'ınki inat değil, anladığım kadarıyla gerçekten endişeleniyor onun için."
"Ne olursa olsun onlar arkadaş, tabii ki endişelenecek. Şiddetli kavga ettiler ama sanırım yavaş yavaş normale dönüyorlar."
Chenle'nun dediklerine hak verdikten bir müddet sonra Jeno'nun telefonu Mark'tan gelen aramayla titredi. Antrenman saatleri gelmiş olmalıydı.
"Ben kaçayım." derken ayaklanıyor ve masanın üstünde duran telefonunu ve cüzdanını arka cebine sokuşturuyordu. Sonrasında da, "Güzelim," deyip oturduğum yerin hizasına eğilip yanağıma güzel bir öpücük bahşediyordu. "Ders çıkışına kadar bizim antrenman da biter, birlikte gideriz eve."
O konuşurken suratımda aptal bir gülümseme oluştu, tatlı tatlı konuşup öpüyordu ve olduğum yerde eriyesim geliyordu.
"Dikkat et kendine, acıtma bir yerlerini." diyerek son cümlemi söylemiş, o da Chenle ile kısaca vedalaşıp gözden kaybolmuştu.
"Senden bayağı hoşlanıyor sanırım."
Güldüm bu dediğine. "Sevgisini hissettirmeyi biliyor, umarım o da benimkini hissediyordur."
Ciddiyetsiz bir şekilde güldü ve beni de gülümsetti bu gülüşü.
"Sizi hiç düşünmezdim, ne yalan söyleyeyim."
"Değil mi? Benden hoşlandığını söylediğinde küçük dilimi yutacaktım."
Kendi içeceğini yudumlarken kafasını sallayıp dediklerimi onayladı. "Ondan hoşlanan birçok kişi var, onu elde edebilen ise bir kişi."
Kıkır kıkır gülüp bu gerçek hoşuma gitmiş gibi davrandım, americanonun buzlarıyla pipet yardımı ile oynadım.
Aklıma gelen şeyle beraber yüz ifadem nötrleşti ve hareketlerim duraksadı.
"Bir şey soracağım," dememle beraber baktığı telefonu kapattı ve bana odaklandı. "Incheon'dayken bana bir şey söyledin, Jeno ve Renjun uyuyordu, odanın önündeydik. Dikkatli olmamı söylemiştin, bu dediğinin yere düşüp düşmememle alakalı olduğunu sanmıyorum, —bir ima gibiydi?"
Aynı benim gibi, onun da yüz ifadesi değişti, suratı mimiksiz bir ifadeye büründü. İçeceğinden bir yudum aldı cevap vermeden önce.
"Bunun üstünde duracağını düşünmemiştim ama evet, ima etmek istediğim farklıydı." diyerek iç çeker gibi soluklandı. "Renjun ve Jeno'nun sarılarak uyumasını kıskandığını düşündüm, öylece onlara bakıyordun. Az önce de dediğim gibi Jeno'dan birçok kişi hoşlanıyor, buna alışman gerektiğini düşündüğüm için öyle dedim. Jeno ile çıktığın süre boyunca onunla yakınlaşan, yakınlaşmak isteyen bir sürü insanla karşılaşacaksın. O yüzden dikkatli olmanı söyledim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bet you wanna | nomin
FanfictionJeno, ailesiyle girdiği bir iddia için Jaemin'e sahte sevgili olmayı teklif eder.