16| aşkın acelesi

230 42 115
                                    

Soğuk, esintili bir kış günüydü bugün. Seul sakinlerinin birkaç saatliğine de olsa parlak güneşin tadını çıkarabilecekleri
son günlerden biriydi. Kısa bir süre içinde, kış mevsiminin o
karanlık, dalgalı bulutları üstümüze çökecek ve aylarca buz gibi
soğuk ve yoğun kar yağışına maruz kalacaktık. Bugünün havası üşütüyordu ancak daha da üşüten günler gelecekti ve biz bu kadarlık soğuk havaya alışkındık artık.

Maç çıkışı öğlene denk geldiği için bir miktar daha ılık oluyordu fakat şimdi gecenin bir vakti, pencerelerime çarpa çarpa geri dönen ayazın uğultusu ince bir ıslık gibi kulağıma varıyordu.

Saat 03.15, akrep ve yelkovan birbirine kavuşmuş fakat yelkovan bir dakikaya varmadan yine terk edecek arkadaşını, akrep de bir saat beş dakika geçene kadar onu beklemeye devam edecek.

Aynı benim Jeno'yu beklediğim gibi.

Uyuma demişti bana set arasındayken, beklememi söylemişti. Ne zaman geleceği hakkında bir fikre sahip değildim, gözlerim de kapandı kapanacak durumdaydı zaten, direnmeye çalıştıkça sanki kirpiklerimin uçlarına beş kiloluk ağırlıklar konulmuş da onlar göz kapaklarımı aşağı çekiyormuş gibi hissediyordum.

Göbeğimde yatan Luna da uyanıklık ve uyku arasındaki çizgide seyrediyordu, parmaklarımı yoğun, yumuşak ve kabarık tüyleri arasına daldırıp okşamaya başladım. Devam etmemi istermiş gibi mırıltılar bıraktı. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım uykumun dağılması adına, hiç de işe yaramamıştı. Saatlerdir açık olan televizyonda The Queen's Gambit oynuyordu, bölümü izlemeyi bırakmıştım, sadece ses olsun diye açık duruyordu artık.

...

Jaemin:

uykum var
ne zaman geleceksin

iletildi (03.19)

...

Uykusuzluktan çatlayacak gibi hissettiğimden mesaj atmıştım ama mesaj ona gönderilmemişti bile, interneti ya da telefonu kapalı olmalıydı.

Biraz daha dayanabilmek için başucumdaki komodinden su bardağımı alıp hızlıca içtim. Elimin altındaki Lucy uyanıp esnese de olduğu yerden kalkmadı ve yatmaya devam etti, Luke ise çift kişilik yatağın en ucunda göbeğini aça aça uyuyordu. Luna'nın keyfi zaten yerindeydi, aslında tüm kedilerimin keyfi yerindeydi fakat odadaki tek keyfi yerinde olmayan bendim.

Onu beklerken uyuyakalmışım.

Saatin kaç olduğunu bilmiyordum, zaten bilincim de yarı açık yarı kapalıydı ben tıkırtılar duyarken, duyuyor ancak tepki veremiyordum.

"Uyudun mu?" diye bir ses geldi, ardından bir kıyafetinin koltuğa atılma sesi.

Tanrı biliyor, gözlerimi aralayabilmek için mücadele vermiştim ancak uykuya dalma hâlim o kadar baskındı ki ne hareket edebiliyor ne de gözlerimi aralayıp ona bakabiliyordum.

Küçük sesleri devam etti, neden yanıma gelmiyor anlamıyordum, ortalıkta gezinip duruyordu. Odamdaki banyonun kapısı açılıp kapanıyor, hışırtılar geliyor ama o gelmiyordu. Yanıma yatıp güçlü kollarıyla beni kendine çeksin ve şimdiki hâlime nazaran rahat bir şekilde uyutsun istiyordum.

Sonunda, gözlerime açılmaları için gereken komutu verdiğimde ve ilk defa beni dinlediklerinde, gördüğüm ilk görüntü bulanıktı, ardı arkasına kırpıştırmak durumunda kalmıştım görüntünün düzelebilmesi için.

bet you wanna | nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin