İtalik yazılar işaret diliyle konuşulan sohbetlerdir.
Barlas
Bir saati geçkin süredir köpek ile uğraşmıştım. İç kanaması yoktu. Ön bacağında çıkık, arka bacağında ise küçük bir kırık vardı. Onun dışında da gayet iyiydi. Arka odadan çıkıp ön odaya geldiğimde köpeği bana getiren adamı gördüm, oysa ki çoktan gittiğini düşünmüştüm. Adam benim geldiğimi duymadığı için kafasını kaldırmamıştı. Yüzünü ellerinin arasına almış, dirseklerini de bacağının üzerine koymuş öylece duruyordu. Ona bir esinti göndermek için kapıyı biraz sertçe kapattım, bu işe yaramıştı. Kapıdan çıkan esinti adama ulaştığında hızla kafasını kaldırıp bana baktı.
İşaret parmağımla birkaç saniye önce kapattığım kapıyı gösterdim ve ardından başparmağımı onaylarca kaldırdım. "Durumu iyi."
Adam kalın kırmızı dudaklarının arasından rahatlatıcı bir nefes verip gülümsedi ve pantolonunun cebinden ikiye katlanmış bir kağıt çıkarıp bana uzattı. Kağıdı elime aldığımda içine yazılan yazıyı okudum. Kusura bakma, seni duyamıyorum ve konuşamıyorum. Sadece dudaklarını okumaya çalışıyor ve yüz ifadenden bir anlam çıkarmaya çalışıyorum. Köpeğe ben çarpmadım. Onu yolda buldum ve en yakın veteriner sen olduğun için sana getirdim.
Kurduğu cümleler basit ama etkiliydi. Kağıdı düzgünce masanın üzerine koyduktan sonra işaret parmağımı onun göğsüne doğru götürdüm ama dokunmadım, ardından sol elimi havaya kaldırdım ve sağ işaret parmağımı çengel yaparak avucumun içine götürdüm. Ardından da ellerimi iki yana açarak tek kaşımı kaldırdı. Aynı zamanda yavaşça, Senin adın ne? diye sordum.
Adamın gökyüzünü andıran koyu lacivert gözleri kocaman açıldı, gözünden bir ışık geçmiş gibiydi. "E V R E N" harflerini yaptıktan sonra yavaşça devam etti. "İşaret dili biliyor musun?"
Kafamı olumsuzca iki yana salladım ve yavaşça konuşmaya başladım. "Maalesef hayır. Üniversitede bir sene gitmiştim, diğer sene devam etmedim."
Dudaklarını birbirine bastırıp omuzunu kaldırıp indirdi. Muhtemelen tüm cümleyi okuyamamıştı dudaklarımdan fakat az çok anlamıştı. "Borcum ne kadar?"
İşte bunu anlamıştım. Hızla kafamı iki yana sallayarak ellerini tekrardan göğüs kısmına getirdin. "Borcun yok."
"Olmaz." dediğini anladım ama devamında ne demek istediğini anlayamadım. Hareketlerini çok yavaş yapıyordu anlamam için fakat birkaç kelimeyi tahmin etsem de cümleyi anlayamamıştım. O da bunu fark etmiş olmalı ki hızla pantolonunun arka cebinden küçük not defteri çıkardı ve masanın üzerindeki tükenmez kalemi alıp yazmaya başladı. Bunu kabul edemem. Bu senin mesleğin. Borcumu söyle lütfen.
"Şöyle yapalım." diyerek dudaklarıma bakmasını sağladım. "Mama al ve dağıt. Ne dersin?"
"Olur." dedi büyük bir gülümseme ile. "Ama senden alacağım."
"Kabul." dediğimde koyu mavi gözleri mutlulukla parlamaya başladı. Ben de bu sırada raftaki beş kiloluk mamayı alıp masanın üzerine koydum. "1100 lira."
Elini iki yana sallayarak beş kiloluk mamaların yanında duran on kiloluk mamaları gösterdiğinde o paketi çekip aldım. Adam zaten varlıklı birine benziyordu. Arabası pahalı arabalardan bir tanesiydi. Her iki mamayı da gösterip cüzdanını çıkardığında ikisini de almak istediğini anlamıştım. Cüzdanından siyah kredi kartını çıkarıp bana uzattı. Pos makinesine tuttuğumda şifreyi girdi.
"Sana yardımcı olayım." dedim elimi mama paketine uzattığımda, bir an aklımdan çıkmıştı duymadığı. Duymadığı için o da elini uzatmıştı ve ön kiloluk mamayı aynı anda tutmuştuk. Ben gözlerimi ona çevirdiğimde, o gülerek elini çekti ve kafasını sallayarak benim almama müsaade etti. Ben on kiloluk, o da beş kiloluk mamayı alıp arabasının yanına geldiğimizde arka bagaja her iki mamayı da koyduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
konuşmaz duyamaz hisseder , GAY
RomanceEvren ahraz bir şefti. Barlas ise kalbi insanlara karşı buz tutmuş veterinerdi. →İç ısıtan, soft ve kısa hikâye. → Bu iki erkeğin aşkını anlatan bir kitap. Eğer homofobikseniz lütfen içeriye girmeyin. Bu size hitap etmez.