Evren
"Sen benim kaderimsin." dedi Barlas tebessümünü silmeden. "Her şekilde karşılaşırdık biz. Belki bir gün erken bir güç ama eminim, kader yine yollarımızı birleştirecekti."
Kurduğu cümleye tebessüm ederek elimi kaldırdım, amacım yanağını okşamaktı fakat babası bizi pür dikkat izlerken bunu yapamadım. Onun yerine elimi bacağına koyup bir kez sıktım ve balığımı yemeye devam etti. Bu sırada babası bana Barlas'ın küçükken yaptığı yaramazlıklardan bahsediyordu. Gülerek adamın dudaklarını okuyor, arada bir de utanarak babasını susturmaya çalışan Barlas'a bakıyordum.
Benim önümdeki balığın yarısı bittiğinde Barlas ve babası aynı anda bir yere baktıklarında ben de onların baktığı yere baktım. Barlas'ın annesi Gülçin Hanım gelmişti. Kocasının ve oğlunun aksine kadının yüzünde bir şaşkınlık ifadesi yoktu, tam aksine gülümseyerek bize doğru adımlamaya başladı. "Erkek erkeğe felekten bir gece mi çalıyorsunuz?"
Barlas ayağa kalkıp annesine kısaca sarılırken annesine bir şeyler demişti fakat ne dediğini görememiştim, kocası da eşine sarılıp hoş geldin gibi bir şey söyledi. Ardından kadın gülümseyerek bana baktığında elimi uzatmıştım ki kadın elimi geçip tek koluyla bana sıkıca sarıldı ve geriye çekildiğinde içten bir tebessümle bana baktı. "Hoş geldin canım."
Gülümseyerek kafamı salladıktan sonra tekrardan oturdum yerime. Gülçin Hanım ve Atilla Bey kısa bir sohbet ettiler ayak üzeri, ardından kadın eşinin yanına oturup eşinin doldurduğu rakıdan bir yudum aldı ve temiz tabağa balık koyup eline çatalını bıçağını aldı. "Nasılsın Evrenciğim?"
"Teşekkürler, iyiyim. Sen nasılsın?"
Barlas annesine benim dediklerimi çevirirken kadın balığından küçük bir lokma alıp tekrardan gözlerini bana çevirdi. "Ben de iyiyim, biraz yorgun ve açım sadece."
Bir şey demedim, sadece küçük bir gülümseme ile kafamı hafifçe salladım ve gözlerimi Barlas'a çevirdim. Barlas rahat gözükmeye çalışıyordu ama değildi, annesinin yanlış bir şey dememesi için gözlerinin içine bakıyordu sanki. Oysaki kadın oldukça ılımlı bir şekilde yanaşıyordu bana, bir şey diyecek gibi durmuyordu.
"Nerede kalmıştım." diyerek tekrardan tüm dikkatleri üzerine çekti Atilla Bey. "Evet, Barlas'ın küçükken kurbağa yüzünden siğil atmasını konuşuyorduk -"
"Öyle mi?" diyerek güldü Gülçin Hanım. "Elleme yolda gördüğün her şeyi derdim, dinleyen kim? Kedi, köpek, böcek, kuş, kurbağa, kaplumbağa. Ne görse koşa koşa giderdi peşinden. 8-9 yaşlarında o zaman, arkadaşları ile parka gitmişler. O parkta bir havuz vardı. İçinde kurbağa, balık, ördek, kaz, o tür hayvanlar var. Barlas da gitmiş kurbağayı eline almış bir de eve getirmiş -"
"Delirmiştin." diyerek güldü Atilla Bey. "Hem korkuyordun, hem bağırıyordun hem de Barlas'ın elinden kurbağayı almaya çalışıyordun."
"Vermiyordu inatçı." Gülçin Hanım oğluna kısa bir bakış attıktan sonra tekrardan bana döndü. "Zor bela babası ile aldık elinden, bahçeye koyduk hayvanı hemen hastaneye gittik. İlaç falan yapıldı ama iki gün sonra her yerinden siğiller çıkmaya başladı. Ellerinin üzerinde, yüzünde, kollarında. Uzun süre de geçmedi. Belki bir daha böyle bir şey yazmak dedik ama nerede? Siğillerden kurtulduktan bir ay sonra gidip kaplumbağa bulmuş getirmiş, birkaç siğil de o zaman çıktı."
"Ama az çıkmıştı." Atilla Bey rakısından bir yudum alırken mırıldandı. "İki üç tane."
"Çünkü tüm siğilleri önceden çıkmıştı." Gülçin Hanım tekrardan oğluna bakıp güldü. "Yaramazdın yaramaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
konuşmaz duyamaz hisseder , GAY
RomanceEvren ahraz bir şefti. Barlas ise kalbi insanlara karşı buz tutmuş veterinerdi. →İç ısıtan, soft ve kısa hikâye. → Bu iki erkeğin aşkını anlatan bir kitap. Eğer homofobikseniz lütfen içeriye girmeyin. Bu size hitap etmez.