"Küçük bebeğimizin durumu çok iyi." derken yavru köpeğin başını okşuyordum, elimin altında usul usul uyuyordu bir aylık bebek. "Yediği bir şey dokunmuş sadece. Mamasını değiştirelim, siz bir düre daha inceleyin. Eğer durumunda bir değişiklik olmazsa yeniden getirin. O zaman daha farklı testler yapacağım."
"O zaman ben mamayı sizden alayım." dedi kadın mutlulukla. Son bir saattir çok durgundu ama şimdi yavru köpek daha iyi durumda olduğu için kadın da rahatlamıştı. "Başka bir öneriniz var mı?"
"Ev yemekleri yedirmeyin, sık sık yürüyüşe ve tuvalete çıkarın."
"Evim bahçeli."
"Çok daha iyi." diyerek mamaların yanına geldim. "Bahçede sık sık dolaşsın. Ben şimdilik iki kiloluk mama vereyim, eğer dokunmazsa daha fazlasını alın. Henüz çok küçük olduğu için yediklerine içtiklerine dikkat etmesi lazım."
Kadın borcunu ödedikten sonra köpeği ve mama ile çıkıp gitti. Bu sırada Çağla gülerek bana bakıyordu. Ona tek gözümü kırparak gerime yaslandım. "Ne oldu ufaklık? Neden gülüyorsun böyle?"
"Yüzünde çiçekler açıyor." dedi Çağla daha fazla gülümserken. Resmen Serenay ikiydi. Buraya bir kopyasını bırakıp gitmişti. "Son iki haftadır çok güler yüzlü, nazik, daha uysal biri oldun."
"Daha uysal?" diyerek tek kaşımı kaldırım. "Aşımı yaptırmışımdır belki abiciğim, ondandır."
"Yok Barlas abi, estağfurullah." diyerek hızla kendisini toparlamaya çalıştı Çağla. "Uysal derken öyle demek istemedim. Hani geçen gün de konuşmuştuk ya bu konuyu, ondan dedim. Soğuk değilsin artık. Siyah beyaz hayatına renk gelmiş gibi."
Siyah beyaz hayatına renk gelmiş...
Gözümün önünde bir çift lacivert göz belirdiği anda hızla kafamı iki yana sallayarak bu bir çift lacivert gözü yok atmaya çalıştım. "Düzenli uyku ve spor." diyerek geçiştirmeye çalıştım Çağla'yı. Neyse ki çok ısrar eden bir yapısı yoktu. "Hadi sen Star'ın serumuna bak, ne kadar kalmış?"
Çağla hızlı adımlarla arka odaya geçtiğinde ben önlüğümü çıkarıp yerine astım. Bu sırada kapı açılmıştı. Tam hoş geldiniz diyecektim ki karşımda annemi gördüğümde hızla ayağa kalktım. "Anne, ne işin var senin burada?"
"Oğlumu görmeye geldim." Annem sivri uzun topuklu ayakkabılarını yerde çıkardığı ses ile yanıma ulaşıp tek kolunu bana sardı ve yanağını yanağıma dokundurarak havadan öptü beni. "Epeydir görmüyorum yüzünü. Özledim, geldim."
"İyi, hoş geldin. Geç, otur şöyle."
"Temiz mi? Tüy müy yok değil mi?"
"Anne." diyerek bir iç çektim. "Veteriner kliniğine geldin, doğumhaneye değil. Elbette tüy olacak."
Annem hızla çantasından ıslak mendil çıkarıp oturacağı yeri iyice sildi, ben ise elimi belime koyarak annemi izlemeye başladım. Buraya çok fazla gelmezdi ama her geldiğinde aynı şeyleri yaşar, aynı şeyleri konuşur, birbirimiz kalbini kırar ve günlerce görüşmemek üzere ayrılırdık.
"Olduğu kadar artık." diyerek oturdu annem, o oturunca ben de yerime oturup ona bakmaya devam ettim. "Nasılsın, nasıl gidiyor?"
"İyi anne, aynı işte. Sen nasılsın, babam nasıl?"
"Saçımdaki değişikliği fark etmedin." dedi annem yalandan alıngan bir sesle.
"Fark ettim, anneciğim. Fark ettim. Uzatmışsın ve daha koyu bir renge boyatmışsın." Annem sormadan ben hızla cevapladım. "Ve evet, çok yakışmış. Seni gençleştirmiş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
konuşmaz duyamaz hisseder , GAY
RomanceEvren ahraz bir şefti. Barlas ise kalbi insanlara karşı buz tutmuş veterinerdi. →İç ısıtan, soft ve kısa hikâye. → Bu iki erkeğin aşkını anlatan bir kitap. Eğer homofobikseniz lütfen içeriye girmeyin. Bu size hitap etmez.