Benimle sevgili olur musun? ✾ 24

1.9K 274 158
                                    

Evren'in istediği yere sürmüştüm arabamı. Yola çıktığımızda batmaya yavaş yavaş başlayan güneş şimdi yerini büyük bir dolunaya bırakmıştı. Karşımızda uçsuz bucaksız lacivert deniz, karımızda yansımasıyla suyu güzelleştiren ay, tepemizde yıldızlar kaplı olan koyu gökyüzü. Tam olarak istediğim yerdi burası. Sağda birkaç insan vardı sadece, çok kalabalık değildi. Bu ikimizin daha rahat hareket edeceğimizi gösteriyordu.

Evren denize doğru adımlarken ben de onun yanında yavaş yavaş yürüyordum. Evren bana kısa bir bakış attıktan sonra kumların üzerine oturdu ve ayakkabılarını çıkarmaya başladı. Ardından da bana bakıp yanına iki kez vurduğunda ben de gösterdiği yere oturup onu gibi ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkardım. Ardından ikimiz de pantolonlarımızın paçalarını yukarıya çekip ayağımızı usul usul bize doğru ulaşmaya çalışan suyu içine soktu.

Evren ellerini gerisine doğru koyup ağırlığını kollarına verdi ve gökyüzünü izlemeye başladı. Ben ise onun ay ışığında beyaz beyaz parlayan tenini, laciverte dönmüş gözlerini, uzun kirpiklerini, kırmızı dudaklarını, dik inen burnunu, yanağındaki küçük beni izliyordum. Yukarıdaki manzara güzeldi ama yanımdaki manzara daha güzeldi.

Evren gökyüzünü değil onu izlediğimi fark ettiğinde hafifçe gülerek bana döndü. Utanmış gibiydi sanki fakat bunu çok iyi saklıyordu. "Denizi izlemen gerekiyor şu an ya da dolunayı."

"Denizi gözlerinde, dolunayı teninde izliyorum zaten."

İşte şimdi o beyaz yanakları ısınmaya ve kızarmaya başladı. Tatlı bir şekilde gülerek başını öne eğdi ve dudaklarının arasından bir nefes çekti içine. Ardından alt dudağını dişlerinin arasına alıp hafifçe ısırdıktan sonra kafasını kaldırıp bana baktı. "Beni hiç olmadığım kadar mutlu ediyorsun ve bu beni korkutuyor."

Onu çok iyi anlıyordum. Tüm bu mutluluğun elinden kayıp gitmesinden korkuyordu. Ne yalan söyleyeyim Evren ile olan mutluluğum beni de korkutuyordu. Onun yanındayken yeniden hayata gelmiş gibi hissediyordum. Gökyüzünde uçuyordum ve yere çakılmaktan korkuyordum. Fakat korkumun mutluluğuma engel olmasına izin vermiyordum ve vermeyecektim de. Uzanıp elini tuttum ve dudaklarıma getirip avucunun içine büyük bir öpücük bıraktım. "Korkma demeyeceğim sana. Kork. Kork ama üzülmene izin vermeyeceğimi de her zaman bil."

"Sen de korkuyorsun."

"Korkuyorum." dedim kafamı yavaşça sallarken. "Ama ben seninle beraber korkmayı da seviyorum. Seni sevmeyi seviyorum. Seninle konuşmayı seviyorum. Konuşmadan dakikalarda seni izlemeyi seviyorum. Seninle ilgili olan her şeyi seviyorum. Seninle yaşamayı seviyorum ben."

Evren kollarını benim bedenime dolayıp kafasını göğsüme doğru bastırdı. Yüzünü görmüyordum ama gözlerini kapattığını biliyordum. Kokumu yavaşça çekti içine, ardından da köprücük kemiğimin üzerine yumuşak bir öpücük bırakıp göğsümde durmaya devam etti. Ben bir kolum ile onun bedenini sıkı sıkı sararken bir elimle de yumuşak saçlarını okşuyordum.

Belki dakikalarca kaldık o şekilde. Kumsaldaki insan sayısı da yavaş yavaş artmaya başlamıştı. Sağdan soldan geçen birkaç genç bize bakmış ve tebessüm ederek uzaklaşmışlardı. İlerideki genç grup ise çoktan ateşi yakmışlar, çevresine oturmuşlar, gitar çalıyorlardı.

Tenin almış beyazlığını aydan.

Evren'in de duymasını o kadar çok isterdim ki.

Yavaşça çekildim geriye, aslında bu pozisyonu bozmak hiç istemiyordum fakat böyle kaldıkça ikimizin de uykusu gelecekti. Evren gözlerini bile kırpmadan bana bakarken ben yanımda getirdiğim poşeti hafifçe yukarıya kaldırdım. "Marsmallow?"

konuşmaz duyamaz hisseder , GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin