.
"Bir an için beni restorana götüreceksin diye çok korktum."
Gülümseyerek baktım Evren'e. Ben ona bakarken o da etrafa bakınıyordu. Yeşil otların içinde onun lacivert gözleri artık lacivert değil yeşil olmuştu. Elinden tutup yürümeye başladığımda benimle yürümeye devam etti. İlerideki papatyalarla dolu olan bahçeye doğru hiç durmadan gittik. Papatyaların olduğu büyük akasya ağacının altındaki kara desenli sofrayı ve sofranın üzerindeki yiyecekleri gördüğünde kocaman gülümsedi ve bana dönüp elimi bıraktı. "Gerçekten mi?"
"Şehirden uzaklaşalım, biraz kafa dağıtalım istedim." Ardından gülerek hazırladığım sofraya kısa bir bakış atıp tekrardan Evren'e döndüm. "Baştan söyleyeyim, hepsini ben hazırladım ve yemek konusunda senin yakınından uzağından bile geçemem. Bu yüzden gelecek olan her şeye hazır ol."
Evren üç adım daha atıp sofranın üzerindeki yiyeceklere baktı. Kırmızı şarap, soslu makarna, birkaç peynir çeşidi, çerez, meyveler, kızarmış ama soğumuş ekmek, tereyağ ve zeytin. Kolay şeyler hazırlamıştım. Burayı da sağ olsun Çağla hazırlamıştı çünkü ben o sırada kendimi Evren'e affettirmeye çalışıyordum.
Onun elinden tutup yerdeki sofraya doğru adımladık ve ilk o ardından da ben oturdum. İlk defa birisi için böyle bir şey hazırlamıştım. Zamanında Samet ile de romantik vakitler geçirir ya da geçirmeye çalışırdık ama en romantik günümüz restoranda bir yemek yedikten sonra evde film izlemek olurdu. Üniversite zamanlarında dersten vakit bulamadığımız için, üniversiteden sonra da onun iş hayatının çok yoğun olmasından doğru düzgün vakit geçirmezdik birbirimizi. Gerçi şimdi Evren'in de benim de iş hayatım çok yoğundu ama bir şekilde birbirimizle vakit geçirmek için zaman yaratıyorduk.
İnsan sevdiğine zaman ayırmaz, zaman yaratır diye bir şey okumuştum. Şu an o sözün ne kadar doğru olduğunu anlayabiliyordum.
Evren el çabukluğu ile iki tabak hazırlamıştı bile ikimize. Şef eli değdiği hemen belli oluyordu. Benim soslu bir şekilde hazırladığım makarnanın üzerine peynirleri atmıştı, yanına da zeytin koymuştu. Ardından da ceviz atmıştı. Kızarmış ekmekleri de ufalayarak az az tabakların üzerine attı. Ardından gülümseyerek bana uzattı. Onun içten gülümsemesini görmek yetmişti bana. Yanımda duran papatyalar sanki içimde, kalbimde açmıştı.
"Nereden geldi aklına böyle bir şey?"
Ben kırmızı şarapları doldururken o sormuştu. Kadehi ona uzatıp kendi kadehimi de aldıktan sonra arkamdaki ağaca yaslandım. "Güzel bir gün geçirelim istedim. Açıkçası bu düzenek tamamen kendimi affettirmek içindi fakat senin dediğin de çok mantıklı. Birbirimizi tanımalıyız, değil mi? Birbirimizi anca vakit geçirerek tanırız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
konuşmaz duyamaz hisseder , GAY
RomanceEvren ahraz bir şefti. Barlas ise kalbi insanlara karşı buz tutmuş veterinerdi. →İç ısıtan, soft ve kısa hikâye. → Bu iki erkeğin aşkını anlatan bir kitap. Eğer homofobikseniz lütfen içeriye girmeyin. Bu size hitap etmez.