38.

7.9K 388 106
                                    









Barış'ı karşımda görmeyi beklemiyorum bu yüzden şaşkınlıktan ne söyleyeceğimi bilemedim. Barış'ta aynı benim kadar şaşırmış olmalı ki, kaşlarını çatıp anlam veremez şekilde baktı yüzüme.

"Senin ne işin var burda?"

Boğazını temizleyip cevapladı sorumu. "Aynısını ben de senin için söyleyecektim."

Cevap vermek için dudaklarımı aralamıştım ki arkamdan merdivenlerden inen Sibelin sesini duyduğum için susmak zorunda kaldım.

"Kim gelmiş Helen?" Cevap vermemi beklemeden kapıya kadar gelip Barışı gördüğünde sevinçten çığlık atarak kollarını onun boynuna doladı. "Kuzen hoş geldin."

Böyle şansın içine sıçayım.

Dünyada başka insan yokmuş gibi Barışın kuzeniyle arkadaş olmuştum.

Kapının önünden çekilip kenarda durduğumda, sarılmayı bitirip içeri geçtiler. Sibel bana dönüp, Barış'ı göstererek bizi tanıştırdı sanki hiç tanışmıyormuşuz gibi, gerçi Sibel bunu nereden bilecek.

Sessiz bir anlaşmaydı bu aramızdaki, bir birimizi tanıdığımızı kimse bilmeyecekti. Gözlerimi Barış'tan ayırıp salona doğru yürüyüp içeri girdiğimde yemek masasının üzerinin çeşit çeşit yemeklerle donatıldığını gördüm. Gökhan, elinde salata tabağıyla salona girdiğinde bunları onun hazırladığını anlamıştım.

"Ne ara hazırladın bu kadar yemeği Gökhan?"

"Ben hazırlamadım buraya yakın bir restorandan sipariş verdim. Barış arayıp bize geleceğini söylediğinde hep birlikte akşam yemeği yeriz diye düşündüm. Ha bu arada Barışla tanıştın mı?"

Barış ve Sibel de içeri girdiklerinde onlara bakmadan masaya ilerleyip oturdum. Tam karşıma Barış geçip oturduğunda ona bakmamak için özel bir çana sarf ediyordum. Bu gece onunla karşılaşmayı beklemiyordum ama mecburen karşılaştık bu yüzden her şey normalmiş gibi davranacaktım.

Gökhan baş köşeye, Sibel de onun yanındaki sandalyeye oturduğunda sessizce yemeğimizi yemeye başladık. Bir süre sonra sessizliği ilk bozan Sibel oldu.

"Kuzen, bu evi senin sayende bulduk çok teşekkür ederim. Tam da istediğim gibi bir ev."

Kafamı kaldırmadan göz ucuyla Barış'a baktığımda beni izlediğini fark ettim, kaşlarımla önüne dönmesini işaret ettiğimde dudağının kenarı kıvrıldı. Boğazını temizleyip gözlerini üzerimden ayırdı.

"Ev aradığını söylediğinde ben de bu evi satmak için hazırlık yapıyordum. Sana kısmetmiş."

"Valla Barış'cım seni alan yaşadı, hem yakışıklısın hem zengin."

Kısık sesle "karakter olmadıktan sonra hepsi boş." mırıldandım.

Barış'ın içtiği su boğazında kaldı, öksürmeye başladığında Sibel sırtına vurdu kendine gelmesi için. Dudağımın kenarı kıvrıldığında o tarafa bakmadım yemeğimi yemeye devam ettim.

"Helencim duyamadım da, ne dedin sen?"

"Aynen dedim."

Daha fazla üstelemeden yemeğine geri döndü, Barış'ın bana baktığını hissedebiliyordum ama ona bakmadım, bakmak istemedim.

Telefonumun bildirim sesi geldiği için çatal bıçağımı bırakıp telefonumu elime aldım. Üzerimde hissettiğim bir çift gözü umursamadan kilidi açıp kimin mesaj attığına baktım.

Mesaj Arda'dan gelmişti, Savaş ile mısır patlatmaya çalışırken her yeri dağıtmışlar ve bu görüntüyü de çekip bana atmışlar. İstemsizle kıkırdadığımda tüm gözler bana döndü, gülüşümü durdurup kafamı yukarı kaldırdım.

Hız Tutkusu +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin