0.8

6.9K 291 117
                                    

Uyandım.

Gözlerimi açmamak için oldukça uzun bir mücadele versem de, görüşümü kaplayan karanlığın sadece beni boğan berbat hissi biraz daha güçlendirdiğini fark etmek, birbirine yapışmış kirpiklerimi kırpıştırmama sebep oldu. Güneş ışıkları aralanan göz kapaklarımın arasından bana ulaşırken, tuttuğum nefesimi bıraktım ve ciğerlerime dolan tanıdık kokunun etkisiyle yutkundum. Gece yatağın ucunda rahatsızca yanına kıvırdığım bedenim, onun vücuduna iyice sokulmuş ve başım geniş göğsüne yaslanmıştı. Teninin ısısı beni anlamsız bir hisle kavuruyordu ve etrafıma doladığı kolları ilk kez bu kadar berbat hissettiriyordu. Ben Kyle'la uyumayı severdim. Tanrım, ben Kyle'la uyumaya bayılırdım. Gözlerimi açtığımda ilk gördüğümün pürüzsüz teni olması, güçlü kollarının arasına sığınmak ve uyanana dek duyulan kesik nefesleri bana hep huzuru verirdi. Şimdi, kendimi ona tutunmamı sağlayan bu küçücük şeyden koparmam bile öyle eksik hissettirmişti ki...

Tanrım, ölene dek ağlamak istiyordum.

Kollarının arasında rahatsızca kıpırdandım. Uzaklaşmak istiyordum, beni böyle sarmasını istemiyordum. Beni böyle sarmasını hak etmiyordum. Ama hareketlenen bedenim sadece Kyle'ın tatlı birkaç homurtu çıkartıp şişmiş gözlerini aralamasına neden oldu. Kirpiklerinin altından onu gördüğüm en masum haliyle bana bakarken, gevşeyen kolundan kurtulma düşüncesi zihnimde tamamen kayboldu. Her şeyden habersiz, ne olduğunu kavrayamamış ifadesi beni tümüyle sarstı ve gözlerimin önüne yerleşen tabakaya engel olabilmem için tüm irademi kullanmam gerekti.

"Nora?" diye mırıldandı çatlayan sesiyle. "Ağlıyor musun?" Şaşkın ses tonu benim için son darbe oldu ve tutamadığım, güçlü bir hıçkırık dudaklarımın arasından döküldü. Yapabildiğimin en iyisini yapıp avuçlarımla suratımı kapattım ve kollarının arasından doğruldum. İğrenç biriydim. Sikeyim, dünyanın en iğrenç insanıydım. Buna izin verirken ne düşündüğümü bilmiyordum. Ne zaman babasının beni becermesine izin verdikten sonra kendimi Kyle'ın kollarında bulacak kadar berbat birine dönüşmüştüm, bilmiyordum.

Bir kez daha hıçkırdım ve bir kez daha, Kyle'ın kolları etrafıma dolanıp başımı göğsüne yasladı. Dokunuşundan sıyrılmak için avuçlarımı göğsüne çarptım ve onu itmeyi denedim, ama tek yaptığı beni biraz daha sıkı sarmak oldu. Başımı iki yana salladım ve ondan uzaklaşma çabamı sürdürdüm. Beni teselli etmesini hak etmiyordum, bana iyi hissettirmeye çalışmasını hak etmiyordum, saçlarıma bıraktığı öpücükleri ya da sakinleşmem için mırıldandıklarını hak etmiyordum. Şimdi burada soluk borum tıkanana dek ağlasam bile umrunda olmamam gerekiyordu. Bana sarılıp benim için burada olduğunu, beni sevdiğini söylememesi gerekiyordu.

Benden nefret etmeliydi.

"Kyle-" diye mırıldandım, ama bir hıçkırık beni yarıda kestiğinde sadece dudaklarını saçlarımın üzerine bastırdı ve sessiz olmamla ilgili bir şeyler fısıldadı. Sonunda pes edip boğazıma tırmanan tüm o çığlıkları yuttum ve başımı göğsüne yaslamasına izin verdim. Ne kadar berbat hissettiğimin bir tarifi yoktu, ama hala bu hisse pişmanlık adını veremediğim gerçeği daha da mahvediyordu beni. Evet, erkek arkadaşımı aldatmıştım. Evet, erkek arkadaşımın babasıyla birlikte olmuştum ve evet, insanların beni çağırdığı gibi küçük bir sürtüktüm; ama bunun hakkında sadece kötü hissediyordum. Eğer dünü bir kez daha yaşama imkanım olsaydı Calum Hood'la sevişmeyeceğimi söylersem, bunların üzerine bir de kocaman bir 'yalancı' etiketini yapıştırmam gerekirdi.

Eh, adam ilah gibi bir şeydi.

Ve ben hala hakkında böyle düşünebiliyordum, sikeyim.

"Sevgilim," dedi Kyle, ondan duymaya neredeyse alıştığım yumuşak ses tonuyla. Azalan hıçkırıklarım ve hemen hemen son bulan çığlıklarımdan destek alarak beni göğsünden biraz uzaklaştırdı ve iri avuçlarıyla yanaklarımı kavrayıp, bakışlarını benimkilerle buluşturdu. Şefkat dolu ifadesine karşılık yutkundum ve gözlerimi kaçırdım. "Nora," diye mırıldandı aynı ses tonuyla bir kez daha. "Sorun ne?"

girls like you • hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin