merhaba.
öncelikle bu hikayeyi yazmaya başladığım ilk andan beri, bitmek tükenmek bilmeyen tıkanmalarıma rağmen beni destekleyen her bir okuruma teşekkür etmek istiyorum. gerçekten sonunu bir türlü göremediğimiz bir iki seneydi ve her ne kadar biraz buruk olsam da, sanırım nihayet final yaptığım için mutluyum.
sanırım uzun bir final konuşması yapmam falan gerekiyor, yani öyle hissediyorum ama içimden hiçbir şey yazmak gelmiyor. çok şey söylemek istiyorum aynı zamanda, kafam biraz karışık hjdfjd
beklediğinizden daha kısa bir hikaye olabilir, beklediğiniz bir son olabilir ya da beklemediğiniz bir son olabilir; ama hikayeye başlarken dahi aklımda olan bu şekilde bitirmekti. yani içim rahat, umarım siz de beğenirsiniz.
bitirdiğim için bana sövmeyin lütfen, burada daha önce hikayelerimi okumuş olan arkadaş varsa bilir, ben kurgularımı uzatmaya sokmayı sevmem. kafamdakini yazar bırakırım.
bir de, bu çocuklara olan hayranlığımın en zirvede olduğu dönemde bile kız arkadaşları/eski kız arkadaşları hakkında nefret söylemlerinde bulunmadım ve hikayelerim içinde kötü ya da iyi karakterlere sahip olmaları gerçek hayatta onlar hakkında ne düşündüğümle ilgili değil, hikayenin gidişatıyla ilgili. yani bölümü okuduktan sonra bana obsesif bir ergenmişim gibi bir muamele yapmazsanız sevinirim. kimseye yöneltilmiş bir nefret yok. yalnızca bu zamana kadar benimle birlikte olan insanlara duyulan bir sevgi var.
hepinizi öpüyorum.
başka hikayelerde görüşmek üzere, sanırım. hoşça kalın.
Hood.
Nora Campbell'i ilk gördüğümde, kanımın damarlarımda donduğunu hissetmiştim. Nefes almayı dahi unuttuğuma yemin edebilirdim. Ona kapılacağımı evimin mutfağında biraz şaşkın, biraz mahçup ve biraz da arzulu yüzünü gördüğüm ilk an biliyordum. Hayatımın son on sekiz senesini adadığım oğlumun kız arkadaşı olduğunu öğrendiğimde bile bunun farkındaydım, dizginlemeye çalışmam hiçbir işe yaramamıştı. Lakin aklımı böylesine başımdan alacağını tahmin edemezdim.
Seneler öncesinde bir yemin etmiştim. Benim için belki ablam kadar değerli olan en yakın arkadaşımı, hayır, kardeşimi kaybettiğimde ve bunun sebebinin Ashton Irwin olduğunu öğrendiğimde onun yüzünü dahi görmek istemediğimden emindim. Ancak Luke'un Ashton'ı sevdiği gibi, Ashton'ın da onu sevdiği benim göz ardı ettiğim bir gerçekti ve Nora benden bu gerçekle yüzleşmemi istiyordu.
Luke'u kaybettiğimde Ashton'ı da kaybetmiş gibi davranmak, onu affetmekten daha kolay bir seçenekti gözümde.
Bu yüzden olacak ki, bundan iki yıl öncesinde Michael ile tekrar görüşmeye başladığımda ve o, bir araya gelip Luke'u anmak için bir şeyler yapmayı önerdiğinde kesin bir tavırla karşı çıkmıştım. Ashton Irwin'i ömrümün kalanı boyunca görmek istemiyordum. Luke'un ona nasıl takıntılı bir şekilde aşık olduğunu biliyordum, görmemek mümkün değildi, lakin arkasında bıraktığı intihar mektubunu görene dek birlikte olduklarına dair hiçbir fikrim yoktu. Her günümü birlikte geçirdiğim, en yakınımdaki iki insanın benden böylesine önemli bir sır sakladıklarını bilmek gerçekten yaralayıcı olmuştu benim için.
Ve böylesine yaralanmamın arkasında Luke değil, Ashton vardı. Bize dahi söylememelerinin sebebi, Ashton'ın istememesiydi.
Arabanın kapısını açıp indikten hemen sonra bir o kadar da sert kapattığımda, kapının önünde beni bekleyen bedenin irkildiğini fark ettim. Kapıyı çalmak için benim kendime gelmemi beklemiş olmalıydı, lakin arabadan böyle büyük bir öfkeyle inmemi beklemediğine emindim. Onu korkutmayı her ne kadar istemiyor olsam da, Ashton'la yüzleşmemin başka bir yolu yoktu. Bu yüzden Nora'ya bir kez daha bakmadan kapının ziline uzanıp ses rahatsız edici bir boyut alana dek bastım.
![](https://img.wattpad.com/cover/31524336-288-k802053.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
girls like you • hood
FanfictionDon't you know people write songs about girls like you?