Büyüyeceksin.
Karşısındakinden yaşça büyük insanların kendi hislerine, düşüncelerine, hareketlerine bir anlam ya da bahane bulamadıklarında kullandıkları tek kelimelik, basit ve insanın kalbini kırmaya oldukça müsait cümle.
Karşısındakinin belli bir olgunluğa erişemediğini düşünen ya da erişebildiğini kabullenemeyen birkaç ukalanın türettiği bir cümle.
Sanki ne hissettiğime karar vermek onların haddineymiş gibi.
Sanki istediğim bir şeyi elde etmem için şimdiki zaman yetersizmiş ya da bir sonraki güne uyanacağımın bir garantisi varmış gibi.
Çocukluğumda sıklıkla duyduğum bir cümleydi aslında, evet, teşekkür ederim. Büyüyeceğim.
Ama tam anlamıyla ne zaman istediğiniz yaşa erişebileceğim?
Beş yaşındayken bir mağazada gördüğüm elbiseyi giyemeyecek boy ve kiloya eriştiğimde değil, çok fazla çikolata yemenin vücudumdaki değerleri kötü etkileyeceğini anladığımda değil, etrafımdaki insanları sevdiğimi sürekli dile getirirsem benden bir süre sonra bıkacaklarını ya da herkesin bir gün gitmek zorunda olduğunu canım yana yana öğrendiğimde değil.
Büyüyeceğim, öğreneceğim çok şey var. Öyle değil mi?
Peki ya ne zaman birini sevebilecek olgunluğa erişeceğim insanların gözünde?
Sırf benden birkaç yıl fazladan yaşadı diye birinin sevmeyi benden daha iyi bildiğini düşünmek kimin haddine? Sevginin ölçeği ne?
"Nora!"
Büyüyeceğim.
Birini sevebileceğim olgunluğa ne zaman erişebileceğim? Kimliğimde yazan on altı, yerini on sekize bıraktığında farklı biri mi olacağım? O rakamları yalnızca dakikalar bile belirleyebilirken hem de?
Peki ya "on sekiz" yerine "ölü" yazacak olursa kimliğimde?
Büyüyemeden mi öleceğim, bir kez olsun sevdiğim birinin ismiyle hızlanamadan mı duracak kalbim?
"Nora, bekle!"
Ama birini sevebilecek yaşa erişemediysem, nasıl tenime değen bir tenin temasını ruhumda hissedebilirim?
"Ne var?"
Engel olamadığım bir çığlık gözyaşlarımın, düşüncelerimin yankısı gibi dudaklarımdan döküldüğünde Calum Hood'un tenimi saran parmakları ateşe dokunmuş gibi hızla yerini boşluğa bıraktı ve heybetli vücudu karşımda sendeledi. Ona bu kadar sert çıkmamı beklemiyor olsa gerek, bakışlarımla karşılaşmak bir iki adım gerilemesine sebep olurken suratını şaşkınlığını yansıtan ifadesi kapladı.
"Ben-" Kelimelerden mahrum bırakılmış gibi birkaç saniye boyunca çırpınışına tanık oldum, fakat ardından dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi ve gözlerini benimkilere dikti. "Öyle söylemek istemedim. Biliyorsun, ne hissettiğini ya da değişip değişmeyeceğini söylemek bana düşmez. Ben sadece-"
"Calum," diye mırıldandım adının dudaklarımda bıraktığı hissi görmezden gelmeye çalışarak. Adını söylemem onun için sihirli bir anmış gibi sustu. Yalvarırcasına gözlerimin içine bakıyordu, fakat bakışlarındaki şefkat bana her zaman hissettirdiği gibi hissettirmekten çok uzaktı. İçimde kabaran öfkeyi bastırmakta güçlük çekiyordum. "Neyi söylemek istediğin ya da istemediğin önemli değil, ama bana ne söylediğin öyle ve sen bile, benim ne hissettiğime karar veremezsin çünkü bunu benden başka kimse yapamaz." Bir kıkırtı dudaklarımdan dışarı izinsiz dökülürken devam ettim. "Hem hislerime olan inancın da beni dehşete düşürdü. Bana ne kadar da güveniyormuşsun öyle. Yalnızca ismini bildiğim iki yabancının lafıyla seni bırakacağımı düşünecek kadar... zayıf karakterli biri miyim senin gözünde? Kişiliği bir gram olsun oturmamış bir çocuk? Tamam, çok doğru bir ilişki yaşamıyor olabiliriz ve evet, güvenmek için en doğru insan olmadığımın da farkındayım, ama seni şüpheye düşürecek en son konu seni sevmek için yeterince büyüyüp büyümediğim olmalı bence. Çünkü hissetmek için var olan bir yaş sınırlaması yok."
![](https://img.wattpad.com/cover/31524336-288-k802053.jpg)