1.5

2K 97 23
                                    

Nefes almaya yetecek boşluğu zar zor tanıyan okul koridorunda insanlara çarparak ilerlerken bir yandan da çantamın içindeki telefonumu bulmak için çabalıyordum. Başım deli gibi ağrıyordu ve lanet zil sesim beni çılgına çeviriyordu. Beni her kim arıyorsa sağlam birkaç küfür için kendini hazırlasa iyi olurdu, çünkü birkaç saniye daha bunu dinlemek zorunda kalırsam ağrıdan kıvranmaya başlayacaktım.

Derin bir nefes alıp koridorun ortasında, etrafımdaki insan kalabalığını umursamadan durdum ve bir bacağımı çantamı dizime yerleştirebileceğim kadar kaldırıp telefonumu aramaya başladım. Dengemi sağlamakta zorlanıyordum, fakat insan olduğundan şüphe duymama sebep olacak kadar sert bir vücut bana çarptığında denge kavramını tamamen yitirdim. Korkuyla gözlerimi sıkıca yumdum ve düşüşümün çok sert olmamasını umdum, fakat beklediğimin aksine güçlü bir kol belimi kavradı ve bir yerimi kırmama engel oldu. Gözlerim hala sımsıkı kapalı olsa da, oldukça yakınımdan gelen kokunun tanıdıklığı vücudumun gevşemesine sebep oldu. Bu dokunuşu biliyordum, yakından tanıdığım birine aitti fakat aynı zamanda ona ait olamayacak kadar ürkekti. Sanki bana edeceği temastan çekiniyor gibiydi.

Sıkı sıkıya yumduğum gözlerimi sonunda açtığımda, tüm koridora sinen sessizlik karşısında yalnızca yutkundum. Gözlerim Kyle'ın göğsünün hizasındaydı ve yalnızca üzerinde üniformasının olmayışı bile beni öyle şaşkına çevirmişti ki yüzüne baktığımda karşılaşacağım şeyden korkmuştum. Zil sesim son bulmuştu, ancak başım kahrolası bir şekilde zonkluyordu ve içinde bulunduğum anın stresi bunu öyle destekliyordu ki etrafıma sarılı kollar olmasa kafamı duvarlara vuracağıma emindim.

Güçlükle yutkundum ve bakışlarımı ağır ağır yukarı kaldırdım. Kyle'ın her lanet gün şekillendirmek için dakikalarını harcadığı saçlarını darmadağınık ve gözlerinin etrafını kıpkırmızı bulmak, her ne kadar karşılaşacağım şeyden korksam da beklediğim bir görüntü değildi. O, şu klişe filmlerdeki her zaman iyi görünen çocuklardandı fakat şimdi karşımda yalnızca bir enkaz görüyordum. Dudaklarım istemsizce aralandı ve ismi dudaklarımdan benden bağımsız bir şekilde döküldü. "Kyle?"

Yüzündeki korkunç ifadenin yerini aydınlık bir gülümsemeye bırakmasını izledim. Sanki ismini söylemem bile onu mutlu ediyormuş gibi bir anda bambaşka bir ruh haline bürünmüştü. Eğer herhangi birisi, Kyle'ın bana bu kadar değer verdiğini söylese tek yaptığım kıkırdayıp farkında olduğumu söylerken içimden alaycı kahkahalar atmak olurdu; ancak şimdi tek bir kelimemle onda nasıl bir değişikliğe yol açtığımı görürken tek yapabildiğim öylece yüzüne bakmaktı.

"Sevgilim?" diye mırıldandı, bunu söylemek ona huzur veriyormuş gibi. Öyle bir gülümsüyordu ki, gözlerinin kenarları kırışmış ve dudakları neredeyse yüzünün tamamını kaplamıştı. Onu böylesine mutlu edebildiğimi görmüşken, kalbini kırmak isteyeceğim belki son şeydi; fakat yüz ifadesini gördüğümde aklıma yalnızca Alaine'le nasıl gülüştüğü ve onun için üzerime yürüdüğü geliyordu. Bir de sanki bunun için üzerine saldırmam çok beklenmedikmiş gibi bana laf çarpması vardı. Eh, düşüncesiz itin teki olup beni yedi millik yolu yürümek zorunda bırakmasını unutmuyordum tabii.

Dengemi kolaylıkla sağladığım birkaç saniyenin ardından bana doladığı kollarından nazik denilebilecek, ama hızlı bir hareketle kurtuldum. Bunu beklemiyormuş gibi yüzündeki ifade donduğunda kaşlarımı hızlıca havalandırdım. Kucağına atlamamı bekleyecek kadar aptal olamazdı.

"Korkunç görünüyorsun, kaptan." dedim alayla, kollarımı göğsümde birleştirip ondan uzaklaşmak için geriye doğru bir adım atmadan önce. "Flörtün için sırada bekleyen kızlar büyük hayal kırıklığına uğrayacak."

Yüzü neredeyse tehlikeli bir ifadeye bürünürken büyük bir adım atıp aramıza açtığım mesafeden çok daha yakınıma ulaştı ve "Umrumda değil." diye mırıldandı. "Kendimi takım kaptanı Kyle Hood olmak için yeteri kadar iyi hissetmiyorum."

girls like you • hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin