PART 3

33 9 2
                                    


Yeji'den...

Yuna ve Yuqi ile birlikte diğerlerinin gittiği istikametin tam tersi yönünde bir markete doğru yola çıkmıştık. Etrafta elinde silah olan çok fazla insan vardı. Kapişonlarımızı takıp korkunç bir görünüme ulaştığımız için bu insanların da bizi, kendileri gibi sanmasını ve bizden "korkmalarını" umuyorduk. Ne kadar başarılı olduğumuz elbette ki tartışılırdı. Ama bence gayet iyiydik.

Gitmeyi hedeflediğimiz markete ulaşınca camlarının çoktan kırıldığını ve içerisinin yamalamaya başlandığını gördük. Bu da acele etmemiz gerektiği anlamına geliyordu. Biz de öyle yaptık.

Yaptığımız anlaşmaya göre, ben kızları korurken ikisi de ne bulurlarsa yanlarındaki torbalara dolduracaklardı ve fazla bir sorun çıkarmadan buralardan tüyecektik.

İçeriye girdiğimizde gitmek istediğimiz ilk yer abur cubur ve atıştırmalıkların olduğu reyondu. Ancak en çok rağbet gören yer de zaten orasıydı. Oraya yaklaşmalı mıydık, yoksa köşede sakin sakin başka şeyler mi almalıydık?

Yuna kalabalığın arasına sızıp kolunu reyona doğru attı ve birkaç paket gofreti torbasına attı. Ardından da "bakın sorun yok" der gibi bize döndü ve elini tekrar kalabalığın arasından raflara uzattı. Bu defa da birkaç kraker almıştı. Birbirimize birkaç saniye kararsız bir biçimde baktıktan sonra belimizdeki, kullanmayı bile bilmediğimiz tabancalara güvenerek rafa yanaştık Yuqi ile.

Birkaç dakika boyunca işler sorunsuz ilerledi ve torbalarımızın yarısını doldurmayı başardık. İçecek reyonuna doğru yürümeye başladığımızda birisi elimdeki torbayı sert bir şekilde çekti. Arkam dönüktü. Torbanın saplarını da omzuma geçirdiğim için dengemi kaybettim ve arkaya doğru düştüm.

Düşerken beni arkada bırakmamaları için Yuna ve Yuqi'ye doğru çığlık attım. İlk arkasını dönen Yuqi oldu. Ne yapacağını bilmez bir şekilde ellerini gözlerine götürüp gözlerini kapattı ve, aman tanrım, dedi.

Bu arada Yuna da arkasını dönmüştü. Belindeki tabancaya davrandı. O sırada arka tarafımda duran, torbamı kolumdan çeken ve beni yere düşüren adama baktım. Bir eli hala torbadaydı. Onu bu kadar istiyorsa ona verebilirdim. Buna gerek yoktu.

Yuna adama tabancasını doğrulttu. Dimdik duruyordu. Gözlerini hafif kısmıştı ve o an bile inanılmaz çekici gözüküyordu. Çünkü o Shin Yuna'ydı. Ama beklendiği gibi adam da silahını Yuna'ya doğrulttu.

Kalkmam gerekiyordu. Yerde 2-80 yatmamalıydım. O anda aklıma diğerleri geldi. Ne yapmışlardı acaba?

Kendimi kaldırmak için ellerimi yere koydum. O sırada beklemediğim bir şey oldu. Arkamda duran ve az önce düşmeme sebep olan adam kollarından birisini boğazıma doladı. Beni rehin mi alıyordu o? Yarısı abur cubur dolu bir poşet için miydi tüm bunlar? Poşeti ona verebilirdim!

- Poşet sizin olabilir! Silahları indirin!

Yuna gözünü karartmış, adama silahını doğrultmuştu. Kullanmayı bildiğinden emin değildim ama çok sinirli duruyordu. Yuqi ise ne yapması gerektiğini bilmez bir şekilde kenara çekilmiş, iki eli kulaklarını kapatır vaziyette bekliyordu.

Yuna adama dediğim şeye sinirlenerek konuşmaya başladı.

- Sus Yeji! Alacağım seni!

Adam kolunu daha da sıkıştırarak nefes almamı engelliyordu. Zar zor nefes alıyordum. Üstelik ilk defa gördüğüm ve kesinlikle nefret ettiğim bir adama da mecburen bu kadar yakın durmaktan da çok rahatsızdım. Ama boğazımı sıkarken, pardon az ötede sıkın rahatsız oluyorum, diyemezdim.

Vampir-Köylü-2-arınma gecesi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin