7. BÖLÜM-GÜVEN

17 10 0
                                    

"Güvenilmek, sevilmekten iyidir." 

-George Macdonald

💣

Sabaha kadar pek uyumadım. Duşa girdim, telefonumu kurcaladım, koridorda yürüdüm, ormanı izledim... Düşündüm. Planladım. Kafamda bin bir tane fikir üretip hepsinden vazgeçtim. Güneş henüz yeni aydınlanmıştı ki ben sabrımın son sınırına ulaştım.  Başladığım yerdeydim. Karman çormandım...

Oturduğum yataktan saatler içinde bilmem kaçıncı kez kalkıp kendimi odadan dışarı attım. Yönetim binasında elimi kolumu sallayarak dolaşabildiğim iki kat vardı. Birisi Kulmenlerin odalarının olduğu birinci kat, diğeri de binadaki görevlilerin odalarının ve benim odamın da bulunduğu giriş katıydı. Kulmenlerin olduğu kata çıkmamıştım çünkü Ayaz'ı görmeye hiç hazır değildim. Kalan yerleri de defalarca dolaştığım için neredeyse her detayını ezberlemiştim. Bu yüzden tekrar koridorları dolaşıp bir de görevlilerin manasız bakışlarına katlanmak istemediğim için direk çıkışa yöneldim.

Kimse beni sorgulamadı. Bu kadar rahatlığa alışık olmadığım için ben kendi isteğimle onlara rapor verdim. "Biraz hava alacağım." Dedim gülümseyerek. Esmer kadın yüzüme dahi bakmaya gerek görmeden başını sallamakla yetindi. Anlaşılan burada herkes en az benim kadar yabaniydi. Bir gün bunun beni rahatsız edeceğini kim tahmin edebilirdi?

Orman tarafına değil de Yönetim binasının öbür yanından Area'nın olduğu bölgeye doğru hareketlendim. Orada yaşadıklarımı düşünüyor, olan her şeyi çok daha anlamlı buluyordum. Gölge'nin, Asel'in hatta Demir'in anlattıkları aslında yıllardır gözümün önündeymiş de sanki ben görememiştim. Şüphelenmiş, sorgulamış ancak asla olması gereken sonuca ulaşamamıştım. Şimdi tüm parçalar birleşmiş, Feza Atan'ın davranışları, Kulmenlerin tavırları, katı kurallarımız, dünyadan soyut yaşantımız, kimsesiz olmamız, sınavda karşımıza çıkan tüm acımasızlıklar anlam kazanmıştı.

Gölge'yi ve Demir'i yeni tanımıştım. Onlara güvenmem için bir sebepte göremiyordum ancak Asel'in naifliğini, sevecenliğini, her şeye rağmen aylarca benimle iyi anlaşmayı başardığını düşününce olması gerekenin elimden geleni yapmak olduğunu fark etmiştim. Bana yalan söylemeleri için bir sebep yoktu. Demir kendini benim için riske atmış, Minuslarla gitmeme engel olmuş, belki de beni çok korkunç bir gelecekten kurtarmıştı. Gölge dik duruşlu, kararlı ve bilgiliydi. Üstelik ormanın altında gizli bir odaları vardı. Beni oraya götürdüklerine göre, gerçekten bana güveniyorlardı. 

İnsanların beni görmezden gelmesine o kadar alışmıştım ki aynı anda üç insanla birden arkadaş olabilmeyi bünyem sanırım kaldırmıyordu. Eh, herkesin bir dönüm noktası olmalıydı değil mi? 

"Güneş?" 

Adımı duyunca istemsizce durdum. Oysa onun sesi olduğunu anladığımda koşarak uzaklaşmalıydım. Oflayarak arkamı döndüğümde Ayda'yla göz göze geldim. Burada karşılaşmak istediğim son insanla en önce karşılaşmıştım. 

"Ayda." Dedim gülümsemeye çalışarak. Ona karşı ufacık bir sempati dahi geliştirmemiştim ancak en azından şu an onu pataklamak istemiyor olmamı bir gelişme sayabilirdim. 

Ayda kaşlarını çattı. "Senin ne işin var burada?" diye sordu suratını buruşturarak. Yine her zamanki gibi sevecen ve sevgi doluydu! 

Omuz silktim. "Sabah yürüyüşü." 

Gözlerini devirdiğinde sakin kalabilmek için üstün bir çaba harcamam gerekmişti. "Çember'de ne işin var? Gördüm. Konferans salonundan çıkamadın. Kazanamadın." Dedi iğneleyici bir tınıyla. Kim bilir ne kadar mutlu olmuştu? 

MİNUS-ÖLÜM ÇEMBERİ SERİSİ 1.KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin