15

3.6K 205 19
                                    

Sınıfa girip cam kenarındaki sıramıza yöneldik, bir süredir Göktuğ ile yan yana oturuyorduk. Bu durumdan kesinlikle şikayetçi değildim. Tek kötü yanı dersleri eskisi kadar dinleyemiyor olmasıydı.

Ben zaten ders boyu resim çizip şarkı dinleyen biriydim ancak o ders dinlerdi. En azından benim yanıma gelmeden önce ders dinliyordu. Şimdi ise ders boyunca çizimlerime bir şeyler ekliyor, sıraya bir şeyler yazıp benimle konuşuyor, kulaklığımı çalıp şarkıma ortak oluyor veya yalnızca bana bakıyordu.

Bazen yüzüme, bazense direkt dudaklarıma bakıyordu ve böyle yaptığı zamanlarda aklıma şişe çevirmece oynarken söyledikleri geliyordu.

Beni öpecekse bu saçma bir oyun için olmayacaktı.

Göktuğ'un derince iç çekmesiyle bakışlarımı ona çevirdim, hoca duymasın diye sesimi kısarak "Bir şey mi oldu?" dediğimde başını iki yana salladı.

Ne kadar reddetse de huzursuz olduğu belliydi. Telefonumun hafif titreşim sesi kulağıma geldiğinde hocanın dersi bağırarak anlatmasına teşekkür ettim, mesaj sesini bastırmakta üstüne yoktu Zeynep hocanın. Telefonumu çıkarıp kontrol ettiğimde mesajın abimden olduğunu gördüm.

Efe:
O etek ne
Pardon etek dedim


Okul eteğim?


Efe:
Annem 180 derecede mi yıkadı o eteği
Niye bu kadar çekmiş


180 derecede yıkamanın mümkün olduğunu sanmıyorum Efe...


Efe:
Bak işte
Bu kadar kısalması için ancak mümkün olmayan derecede yıkaman gerekir
Bu ne

Gamze'nin eteğine de karışıyorsundur sen kesin


Efe:
Yok
Benim sevgilim ne isterse onu giyer




Ben neyim burada
Ben niye giyemiyorum



Efe:
Çünkü sen benim kardeşimsin|
Çünkü sana yakışmıyor


Bu ne biçim cevap ya
Ne demek bana yakışmıyor



Efe:
Giyme
Ayıp
Hem Göktuğ'un hemen yanında oturuyorsun|
Bacağı bacağına değecek az daha|


Efe
Sana ne
Bak çok uyumlu oldu
Sen de arada kendi kendine hatırlatabilirsin bunu


Efe:
Bana bir şey olduğu yok
Sadece babam ne der merak ettim
Ne dersin, eteğinin bir fotoğrafını atalım mı babama?




*görüldü*


Titremeye başlayan elim Göktuğ tarafından kavrandığında ne zamandır telefonda olduğunu bilmediğim bakışlarımı çektim. Efe'ye bakmak bile istemiyordum.

Fotoğraf çekinme korkumu bilmemesi normaldi, şaşırmıyordum. Sonuçta olaylar yaşanırken yanımda değildi. Fotoğrafımı çekme amacının da kötü olmadığını biliyordum, en azından benim kötü'm değildi ancak ellerimin titremesine engel olamamıştım.

"İyiyim." dedim sormamasına rağmen, sormak isteyip de kendini geri çektiğini görebiliyordum. Baş parmağıyla elimin üstünü okşuyordu.

Ellerimin titremesi sonunda geçtiğinde teneffüs zili de çalmıştı. Göktuğ'un Efe'ye olan öfkeli bakışlarını gördüğümde korkarak ismini seslendim, "Göktuğ?"

Direkt olarak "Selin, ben bu çocuğu döveceğim." dediğinde ağzım açık kaldı, "Ne demek döveceğim?"

"Baya baya döveceğim." dedi bakışları Efe ile benim aramda mekik dokurken. Kısa bir an bacaklarıma dönen gözlerimle olan biteni anlamıştım.

Göktuğ'a Efe'nin bacaklarıma değil, eteğime baktığını anlatmaya çalışsam da nafileydi çünkü Efe bana fırsat vermeden sıramıza gelmiş, hırkasını bana uzatmıştı. "Al, beline bağlarsın."

"O niyeymiş?" dedi Göktuğ, beni bile örten ses tonuyla.

"Eteğin boyunu görmüyorsun galiba, okul burası."

"Gözlerine hakim olacaksın o zaman." diyen Göktuğ'un ne kadar saçmaladığından kesinlikle haberi yoktu.

"Sana soran olmadı Göktuğ. Selin, sen de ört şu bacaklarını." dediğinde Gamze'nin bugün okula gelmemiş olmasına sevindim.

"Sana mı soracaktı?" diye ayağa kalkan Göktuğ, "Evet, bana soracaktı." diyen Efe ile birlikte hiç iyi bir ikili oluşturmuyordu.

Kaçınılmaz son gerçekleşip de Göktuğ Efe'ye bir yumruk savurduğunda ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı. Nöbetçi öğretmen sınıftan içeri girip birbirinin neredeyse üzerine çıkmış ikiliyi ayırdığında korku dolu gözlerle olan biteni izliyordum.

"İkiniz de müdürün odasına." diyen öğretmene bakıp titrek sesimle konuştum, "Ben de gidebilir miyim? Benim yüzümden çıktı kavga, bir nevi."

Hoca kız kavgalarından bıktığını belli eden bir iç çekişle beni onayladığında üçümüz de sınıftan çıktık.

"Sana ne oluyorsa, puşt." diye söylenen Göktuğ'un ardından Efe'den cevap gecikmedi, "Asıl sana ne oluyor lan, dili yok mu bu kızın?"

"İkiniz de susun." dedim öfkeyle. "Efe haklı Göktuğ, ben kendi kendimi savunabilirim." dediğimde cevap vermedi. Alttan alttan güldüğünü hissettiğim Efe'ye döndüm, "Göktuğ da haklı Efe, bana karışmaya hakkın yok."

Dediklerim onu afallatmışa benziyordu, "Nasıl hakkım yok? Bal gibi de karışırım." dediğinde lafını böldüm, "Hangi vasıfla?"

"Sen biliyorsun hangi vasıfla olduğunu." dedi yanımdaki Göktuğ'u işaret ederek. Bu yanımızda o var diye konuşamıyorum, abin vasfıyla karışırım demekti.

"Göktuğ olmasa söyleyecektin sanki." dedim susmasına ithafen. "Kendin reddettiğin şeyi gelip bana mazeret olarak sunma. Sen bana karışma hakkını yıllar önce kaybettin." dediğimde susmuştu.

Göktuğ'un ağzını açıp kapattığını gördüm, demek istedikleri vardı. Tahmin edebiliyordum ancak ona açıklama yapmanın sırası değildi.

Müdürün odasının önüne geldiğimizde kapıyı tıklatıp içeri girdik.

Ortada kavga eden iki erkek vardı. Ve müdürümüz kimi suçlu buldu dersiniz?

Etek giyen beni!

Lanet olsun böyle ataerkil topluma!

GördümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin