19

4K 243 11
                                    

Göktuğ'dan

Son teneffüsteydik, ve şu ana kadar yaşadıklarım beni çıldırma seviyesine getirmeye yetmişti.

Sınıfa giren Efe ve Gamze'yle derin bir nefes aldım, şu çocuk bir kez daha Selin'e yanaşırsa kalkıp dövecektim.

Aslında kötü bir şey söylemiyordu. Sabah günaydın demiş, dışarı çıkacakken ceketini almasını söylemişti. Bana tuhaf gelen şey bugüne kadar Selin'in yüzüne dahi bakmıyor olmasıydı.

Kıskanıyor değildim, çünkü Selin'in gerçekten Efe'ye yüz vermediğini görebiliyordum. Sinirlendiğim nokta Efe'nin bunu fark etmesine rağmen geri çekilmemesiydi.

Efe oturduğumuz sıraya doğru yaklaşırken Selin'e bir şey söylememesi için dua etmeye başladım ancak sanırım duayı Efe kantine gitmeden önce etmeye başlamam gerekiyordu, çünkü kırmak istediğim eller bizim sıramıza, Selin'in önüne bir bardak kahve bırakmıştı.

Selin ufak bir teşekkür mırıldandıktan sonra elemanın da sırasına dönmesiyle öfkeli bakışlarım Selin'i buldu, "Ne yapmaya çalışıyor bu lavuk?" dediğimde keşke en azından kahveyi bırakmasını bekleseydim diye düşündüm.

Selin gömleği kahveyle ıslanırken acıyla bağırarak kalktı masadan, benim canım acıdı.

Lavaboya gitmesi için sıradan hızla kalkıp yolunu açtım, saniyeler içinde sınıftan çıktığında ben de, Efe de arkasından bakakalmıştık.

"Ne oldu?" dedi Gamze, gerçek bir merakla.

"Üzerine kahve döküldü."

Gamze elindeki defteri sıraya atarcasına fırlatıp sınıftan çıkarken kadınların bu dayanışmasına ne kadar hayran olduğumu düşündüm. Gamze, Selin'den pek haz etmezdi. Bunun Efe'ye güvenmemesi ile bir alakası yoktu, o gerçekten Selin'e güvenmiyordu ancak Selin'in başına bir iş geldiğini öğrendiğinde bir saniye tereddüt etmemiş, yardım etmeye gitmişti.

Efe'nin askılıktan hırkasını alıp sınıftan çıkmasıyla ben de kendime gelip sıraya bıraktığım hırkayı ellerimin arasına aldım ve Efe'nin peşinden, kendi aklımca Selin'e giyecek bir şey verme amacıyla sınıftan çıktım.

Biz ikimiz, salak ile avanak, kızlar tuvaletine dalmak üzereyken arkamızdan edebiyat hocasının bağırmasıyla yerimize sabitlendik. Emekliye ayrılmayı unuttuğundan yüzü kırışıklıklar içerisindeki kadının topuklu ayakkabıları zeminde tok bir ses çıkarırken gelebildik ancak kendimize, içeridekiler müsait mi değil mi bilmiyorduk ve Selin'in gömleğine dökülen kahve düşünülürse uygunsuz bir durumda olması çok da uzak bir ihtimal değildi. 

"Tamam, ben veririm." dedi Efe içeri girmeye yeltenerek. Daha cümlesini bitirmesine fırsat vermeden kavradığım kolundan çekerek onu engelledim, "Nereye gittiğini sanıyorsun? Belki kız müsait değil? Ben veririm."

"Sana ne oluyor asıl?" dediğinde kaşlarımı çattım. "Asıl sana ne oluyor? Hem biz..." Duraksadım, ama bu beni aklımdakini söylemekten alıkoymadı. "Sevgiliyiz!"

"Yoo." dedi anlayamadığım bir özgüvenle. "Değilsiniz henüz. Hem ben varken sana düşmez içeri girmek, çekil."

Kızlar tuvaletinin kapısı açılıp da Gamze elimdeki hırkayı tek hamlede aldığında ikimiz de suratımıza kapatılan kapıya bakakaldık.

GördümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin