Efe 18 yaşındaydı, kimse ona kaldırıp da sigara içme diyemezdi, diyememeliydi.
Ancak lisedeydi, sigara içerken yakalanırsa disipline gitme ihtimali çok yüksekti. Bu yüzden sigarasını kimsenin kullanmadığı yangın merdivenlerinde içmeyi tercih ediyordu.
Cebindeki paketi kontrol etti, ardından ağır kapıyı iterek merdiven boşluğuna çıktı. Kapının arkasından kapandığına emin olduktan sonra merdivenlere yöneldi. Aslında amacı aşağı inmekti ancak üst kattan duyduğu ağlama sesi bu kararını değiştirmesine yetti.
13 yıl duymuştu bu ağlamayı, tanımaması imkansızdı.
Merdivenleri ikişer ikişer çıkarak kısa sürede kardeşinin yanına geldiğinde genç kız kafasını kaldırarak önündeki ayakkabıların sahibine baktı.
Görmeyi beklediği son yüzdü Efe. Duymayacağından değildi, abisinin burada sigara içtiğini fark etmişti zaten ama yanına geleceğine ihtimal vermemişti. Şaşkınlığını üzerinden atınca "Git." dedi sadece.
Efe onun dediğini duymazdan gelerek merdivenin sağ tarafına, kızın yanına oturdu.
"Ne oldu?" dediğinde anlatmak için ağzını araladı genç kız. Geçen sene yaptığı hatayı yapmayacaktı. Birilerine anlatacak, yardım isteyecekti. Ancak aklına abisinin saatler önce yazdığı mesaj geldiğinde vazgeçti.
Abisi ona kızacaktı, ve şu an azar işitecek hali yoktu. Ağlamaktan bitkin düşmüşken abisinin yergileriyle uğraşamazdı, anlatmamaya karar verdi.
"Ne oldu?" diye tekrar etti Efe, "Kim, ne yaptı?"
"Göktuğ'u çağırır mısın?" dedi kız, bıkkınlıkla. Şu an yanında istediği tek kişi oydu. Kendisini korkmadan açabileceği tek kişi oydu.
Efe afallamıştı başta. Kardeşinin kendisiyle paylaşamadığı acısını merak etti ancak bugün, yine birkaç saat önce kızın sorduğu soru geldi aklına, ne vasıfla?
O an kardeşinin onu yanında istememesi içini acıttı, ancak daha çok kırılmış biri varsa o da Selin'di, ve onun için yapabileceği tek bir şey vardı.
"Ona anlatacaksın." dedi merdivenlerden kalkarken. Göktuğ ile 3 yıl geçirmişti ve kendisinden sonra kardeşini emanet edebileceği biri varsa o da -eski- arkadaşıydı. Hızlı adımlarla basamakları inip sınıflarının olduğu kata girerken tek amacı kardeşinin yanında birinin olmasıydı. Kendisi veya bir başkası fark etmezdi, kardeşinin göz yaşları dinsindi.
"Göktuğ!" diye bağırdı sınıfın kapısından. Genç çocuk kavga istemediği için ondan tarafa bakmaya tenezzül etmezken Efe sınıftan girmiş, Göktuğ'u kolundan tutmuştu.
"Selin yangın merdivenlerinde." dedi karşısındakinin konuşmasına izin vermeden. "Neyi var bilmiyorum, ama iyi değil. Beni istemiyor-"
Cümlesini tamamlamasına fırsat vermeden çekip giden gencin arkasından bakakaldı.
Göktuğ için ise iyi değil demesi yeterliydi. Koşarak vardığı yangın merdivenlerinin kapısını araladığı gibi karşısında aradığı yüzü buldu.
Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu, vücudu titriyordu. Saçları dağılmış, dudakları dişlenmekten kanamıştı.
Göktuğ ne yapacağını bilemezken Selin kollarını oğlana dolayarak onu bu bilinmezlikten kurtardı. Göktuğ da kollarını sevdiği kızın etrafına sararken tek dilediği kızın gözyaşlarının dinmesiydi.
Elini tereddütle kaldırıp kızın saçlarına koydu, ürkütmeden belli etmek istiyordu desteğini.
Dakikalar geçip de genç kız sakinleşebildiğinde yangın merdivenlerine oturdular, oğlanın bir kolu hala kızın omzundaydı.
"Neler olduğunu anlatmak ister misin?" dedi Göktuğ, yumuşak bir sesle. Selin düşünmeden başını salladı, zaten birilerine anlatamadığı için bu haldeydi.
"Fotoğrafımı çekti." dediğinde Göktuğ dişlerini sıktı, karşısındakinin fotoğraf çekilmeyi sevmediğini anlaması zor olmamıştı ve şimdi birinin onun bu hassasiyetine saygı duymamış olması sinirlendirmişti onu.
"Merdivenlerin orada." Daha yavaş olsa da akmaya devam eden gözyaşlarını sildi, "Arkamdaydı. Eteğim de kısa. Ya-"
"Kim çekti?" dedi Göktuğ, devam etmesine izin vermeyerek.
Suçlu bir sesle "Furkan." dedi. Göktuğ duyduğu isimle kaşlarını çattı, Furkan Selin'in üst dönemdeki eski sevgilisinin adıydı.
"Eski sevgilin Furkan mı?" diye sordu emin olmak için. Selin başını salladı, boğuluyormuş gibi hissediyordu.
"Tamam." dedi Göktuğ ayağa kalkarken, "Ben fotoğrafı silip geleceğim. Bilmem gereken başka bir şey var mı?"
Selin bakışlarını kaçırsa da Göktuğ sakladığı bir şeyler olduğunu biliyordu, kızın fotoğraf nefretinin en az birkaç haftalık olduğuna kendisi şahitti ve bugünkü olay bunu açıklamıyordu.
"Selin," dedi yumuşak, ikna edici bir sesle. "Başka ne oldu?"
"Sadece bir tane gönderdim." dedi Selin, dudakları titrerken. "Çok ısrar etti, sevgilinim ben senin dedi, bir tane gönderdim ama çok pişman oldum sonra. Bilmiyordum paylaşacağını."
Göktuğ daha fazlasını anlatmasına gerek olmadığını söyleyecekti ancak Selin Göktuğ'un canını acıtan sözlerine devam etti,
"Diğerleri normaldi, yemin ederim. O... O eklemiş diğer şeyleri. Ben normal fotoğraf atmıştım. O kırpmış, başka fotoğrafların üzerine yapıştırmış."
"Orospu çocuğu..." diye mırıldandı Göktuğ, kendisine hakim olamayarak. Sinirli tarafını kıza göstermek istemiyordu, çünkü Selin zaten korkudan titriyordu. Onu daha da korkutmanın bir anlamı yoktu.
"Paylaşmış." dedi Selin, sesi titrerken. Anlatmak zor geliyordu ancak şimdi Furkan'ın merdivenlerde fotoğrafını çekecek yüzünü bulmasını, geçen sene olanları kimseye anlatmamasına bağlıyordu. Bu yüzden susmayacaktı, anlatacaktı her şeyi.
"Satmış." diye düzeltti kendisini. "Benim fotoğraflarımı satmış."
Demek bu yüzden hiçbir zaman fotoğraf atmıyordu.
Göktuğ o çocuğu öldürecekti.
Ders zili çaldığında Selin başını iki yana salladı, "Derse girmek istemiyorum. Eve gitmek istiyorum sadece."
Beraber yangın merdivenlerinden kalktıklarında Selin, Göktuğ'un sınıfa döneceğini düşünüyordu. Ancak Göktuğ onu şaşırarak onunla beraber merdivenlerden inmiş, otobüs durağına kadar yürümüştü.
"Teşekkür ederim buraya kadar geldiğin için." diye mırıldandı Selin.
Göktuğ, "Evine kadar bırakmayı düşünüyordum." dediğinde genç kızın gözleri büyüdü, ağzı şaşkınlıkla aralanırken Göktuğ toparlamak isteyerek "Çantanı getirmek için. Yani evini öğrenirsem getirebilirim." dedi, "Şimdi sınıfa girip alırsak hoca çıkmamıza izin vermez, ben dersten sonra getiririm."
Selin karşısındaki çocuğa zahmet vermek istemeyerek "Gerek yok," dedi, kabul etmek istemese de üzülmüştü. Çocuğun, onun için endişelendiği için evine kadar geleceğini düşünmüştü. Evet, çantasını getirerek de onu düşünmüş oluyordu ancak tam olarak istediği değildi işte.
İtiraz etmeye yeltenen Göktuğ'u "Efe'ye söylersin, o getirir." diyerek susturdu. Aslında Efe getirmezdi, o eve 4 yıldır gitmiyordu. Basit bir çanta için gitmezdi ancak Selin'in o an bunu düşünecek hâli yoktu.
Duydukları Göktuğ'u bozguna uğratırken zorlukla görüşürüz diye mırıldandı. Arkasını dönüp gitmeye yeltendiğinde ise kızın belki onlarca defa yaptığı hareketi tekrar etmesiyle elleri hırkasını buldu.
"Eteğini çekiştirip durma," dedi hırkasını çıkarırken, "Kimse fotoğrafını çekmesin diye bacaklarını kapatmak zorunda değilsin. Yine de rahat edemeyeceksen, al."
Ve genç kızın eline hırkasını tutuşturup okula geri döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gördüm
Teen FictionGöktuğ 11/A: Bugün seni gördüm Efe'nin evinden çıkıyordun Efe'nin sevgilisi var sanıyordum?