Bir kez daha çevrilen şişe bu kez bende durdu. Doğruluk demenin riskli olduğunu biliyordum, "Cesaret." dedim bu yüzden.
Nisa "Sana kimi öptürsek acaba..." diye mırıldanarak bakışlarını masada gezdirdi.
"Sevgili olmadığım birini öpmeyeceğim." diyerek baştan çizgimi belli ettiğim. Saçma sapan bir oyun için yapacağım bir şey değildi bu. Omuz silkti, "Dudağından öpmek zorunda değilsin. Yanağından öpsen yeterli. İnsanlar arkadaşlarını yanaktan öpebilir."
"Kaçıncı sınıftayız ya..." diye söylenen Efe keyfimi fazlasıyla yerine getirmişti. Çoğu kız abisinin aşırı korumacı tavrından bunalırken benim bu hallerine bile hasret kalmam adil olmasa da elden bir şey gelmiyordu.
Nisa "İyi, sen seç." diyerek arkasına yaslandığında aklımdan da kalbimden de aynı isim geçiyordu. Yerimden kalkarak kendimden emin adımlarla Göktuğ'un yanına vardım, oturduğu yerde başını kaldırarak gözlerimizi birleştirdi.
"Öpebilir miyim?" diye sordum. Onu öpmek için karıncalanan dudaklarım suçlayacak bir bahane bulmanın getirisiyle uyuşmaya başlamıştı.
"Öp." dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan. Eğilip dudaklarımı yeni tıraş edilmiş yanağına bastırırken gelen losyon kokusu başımı döndürdü. Okulumuzun fazla katı kuralları yoktu ancak o sık sık tıraş olmayı tercih ediyordu.
Dudaklarımı istemeye istemeye bulundukları yerden çekerken Gamze ve Efe'de ooo sesleri çıkaran arkadaşlarımın bir kez daha geri kalmadıklarını fark ettim.
Yerime geçip oturduğumda hala susmayan arkadaşlarım, Göktuğ'un "Abartılacak bir şey yok. Bir arkadaşın başka bir arkadaşına verdiği sıradan bir öpücüktü." demesiyle susmuşlardı.
İçim burkulurken bakışlarımı önüme çevirdim, onun için anlamı buydu belki de. Sıradan, önemsiz bir öpücük.
Şişe bir tur daha dönüp Göktuğ'da durdu, Gamze soruyordu. Göktuğ'a doğruluk mu cesaret mi diye sorarken bana göz kırptığını görmüştüm ancak emin olamıyordum, neden bunu yapsındı ki?
"Cesaret." diyen Göktuğ ile Gamze hafifçe gülümsedi, "Sen de Selin'i öp, dudağından." dediğinde üç kişiden aynı anda şaşkın bir nida döküldü; ben, Göktuğ ve abim.
"Öyle şey mi olur?" diyen abime içten içe gülerken Göktuğ'a döndü bakışlarım.
"Olmaz." dedi kesin bir dille. "Başka bir şey söyle. Ya da doğruluk diyeyim, sen bilirsin."
Bu kadar kesin bir dille reddetmesi bir kez daha içimde bir şeylerin kırıldığını hissettirdi bana. Burukça gülümserken Gamze'nin "O zaman iki doğruluk sorusu cevaplayacaksın, ceza olarak. Kabul mü?" diye sorduğunu işittim.
Bakışlarım ellerimde olduğu için etrafta olan biteni göremiyordum ancak Göktuğ başıyla onaylamış olacak ki Gamze "İlk sorum," dedi, "Gerçekten basit, anlamsız bir öpücük müydü az önceki?"
Sorusu başımı hızla kaldırıp Göktuğ'un tepkisine bakmama sebep olurken onun çoktan bana baktığını gördüm. Kararlı bakışları gözlerimi çekmeme engel olurken "Değildi." dedi. Gözlerini hızlıca diğerlerinde gezdirip tekrar bana çevirdi, "Şu ergenler sussun diye öyle dedim."
Bu kez öncekinden de büyük bir tepki veren sınıf arkadaşlarıma göz devirmek istesem de bakışlarımı çekmeme izin vermeyen Göktuğ engel oldu buna.
"Peki..." dedi Gamze, "Neden cesareti reddettin o zaman?"
"Bir gün Selin'i öpecek olursam bunun saçma bir oyun için olmasını istemiyorum."
Kendi tükürüğümde boğulmaktan son anda kurtulduğumda yüzümün kızardığına emindim. Öfkeden yüzü kızarmış abimin aksine benimki utançtandı.
"Hadi, çevirin." dedim hızlıca, konuyu değiştirmek için. "Kim soruyor, kime soruyor?" dediğimde ucu bende duran şişeye küfür ettim, belki de çevirmek için bu kadar aceleci davranmamalıydım.
Şişenin öbür ucunda Efe'yi görmemle "Doğruluk." dedim. Sürekli cesaret diyerek dikkat çekmek istemiyordum ve Efe'nin beni zora sokacak sorular sormayacağını biliyordum.
"O gün neden ağlıyordun?" demesiyle ne kadar yanıldığımı anladım. Diğer herkes hangi günden bahsettiğini anlamaya çalışırken salağa yatmanın beni kurtarabileceğini düşünerek "Hangi gün?" dedim.
"Geçen sene." dedi gözlerime baka baka. "Hangi gün olduğunu biliyorsun."
Evet, biliyordum. Yalnızca bunu burada, öylece sormasını beklemiyordum. Genel olarak sormasını da beklemiyordum, önemseyeceğini düşünmüyordum ancak soracaksa bile bunu bu kadar insanın olmadığı bir yerde yapmalıydı.
"Ben de cevabımı değiştirmek istiyorum." dedim sorudan kaçarak. "Bana da iki cesaret sorusu sorabilirsin."
Efe omuz silkerek arkasına yaslandı. "İlk olarak," dediğinde acı bir tebessüm ettim, işime gelecek bir şey söyleme ihtimali yoktu.
Büyük bir ciddiyetle "Sünnet fotoğraflarını göster." dediğinde herkesten büyük bir kahkaha koptu.
Etraftaki gülme sesleri zamanla dinerken Efe "Ciddiyim." dedi, "Göster hadi."
"Efe, Selin bir kız farkında mısın?" diyen Talat'ın sözleri telefonumu çıkarmamla son buldu. Herkesin şaşkın bakışları arasında galerimden fotoğrafları bulmaya çalışıyordum.
"Fazlasıyla kıskanç bir kardeştim." diye açıklamaya başladım bir yandan, "Abim sünnet olurken ben de istiyorum diye ağladığım için bana da aynı kıyafetten almışlar."
Galeriden açtığım fotoğraf tüm grubun elinde sırayla dolaşıp bana geri dönene kadar her gören farklı bir şey demişti, dalga geçmeden duramayan sınıfımın eline hiç olmayacak bir koz vermiştim.
En sonunda dayanamayarak "Lokal anestezi mi genel mi?" diye soran Talat'ın elinden telefonumu çekip aldığımda ben de dayanamayarak güldüm.
Efe ile ilkokul arkadaşı olduğumuzu bildikleri için bu olayı çok sorgulamamışlardı, buna sevinirken Efe "İkinci cesaretin," dedi gözlerime bakarak, "Bize sarma getirmek olsun."
"Oğlum yesene." dedi annem, sarmaları abime yedirmeye çalışırken.
"Olmaz!" diye bağıran Efe herkese sabır çektiriyordu, "Selin'in sardıklarından yiyeceğim."
"5 yaşında kardeşin, daha sarma yapmayı bilmiyor." diyerek abimi ikna etmeye çalışan annemle suratımı astım, bu sarmaları yaparken ona yardım etmek istemiştim ancak iki denemeden sonra sarmalarımın dolma kalınlığında olduğunu söyleyerek beni mutfaktan kovmuştu.
"Ben kalın seviyorum!" dedi abim inatla. "Selin'in yaptıklarını yiyeceğim. Senin yaptıklarını istemiyorum."
Gerçekten de yememişti. O günden sonra annemin sarmalarına bir kez olsun dokunmamıştı ve ben, bu anıyı unutmuştum.
O gün annem benim beceremediğimi söylediğinde çok ağlamıştım. Şimdi düşününce Efe'nin yaptığını anlıyordum, kalın sarma sevdiği falan yoktu. Yalnızca beni mutlu etmek istemişti. Sarmalarımı yerken de, papatya toplarken de tek amacı beni mutlu etmekti ancak bunların hepsi annemler boşanmadan önceydi.
"Getirecek misin sarma?" diyen Efe'yle düşüncelerimden sıyrıldım, sarmalarımı özlemiş olacağı 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Ufak bir gülümsemeyle "Evet." dedim. "Getireceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gördüm
Teen FictionGöktuğ 11/A: Bugün seni gördüm Efe'nin evinden çıkıyordun Efe'nin sevgilisi var sanıyordum?