Sınıf buz kesmek deyimini tam anlamıyla yaşıyordu. Kimseden ses çıkmıyor, herkes konunun odağı olan tek kişiye, bana odaklanmış bir açıklama bekliyordu; en çok da bana üzüntü ve hayal kırıklığı dolu gözlerle bakan sevgilim.
En azından ben, öyle olsun isterdim. Bir açıklama bekliyor olsun isterdim çünkü o, bana fırsat vermeden sıramızdan kalkıp hızlı adımlarla kapıya ilerlerken tek istediğim kendimi açıklayabilmekti.
Tek elini ağzına kapatıp ağlamasını bastırarak sınıftan çıktığında Selin'in beni dürttüğünü hissettim. "Gitsene peşinden!" diyordu, haklıydı.
Gözlerimi beni sarsan eline çevirip iki saniyede, yalnızca iki saniyede olanları tekrar ettim zihnimde.
Dersin başlamasına çok yoktu ki Selin, Göktuğ ile girmişti sınıfa. Beden dersini bu hafta öğle arasından önce yaptığımız için bu gecikmelerinin bir şeye yorulacağı belliydi ve öyle de oldu, Tarık çenesini tutamayıp bu saate kadar ne bok yediklerini sordu.
Kendime not, Tarık'ı döv.
Benim saf kardeşim durumu toparlamak için beden dersinde çok terlediğini, duş almak için geciktiğini ve Göktuğ'un da spor başkanı olarak salonu kilitlemek için kaldığını söyledi.
Unuttuğu tek ayrıntı, spor salonunun doğal gazının kesik olmasıydı.
Azra bir dedektif edasıyla bunu dile getirdiğinde Selin tam bir profesyonel yalancıya yakışır şekilde soğuk suyla duş aldığını söyledi.
Olayın patladığı yer ise benim Selin'in kaynar suyla duş aldığını söylememdi.
Tüm sınıf sessizliğe büründüğünde aklım, Selin'in peşine duşa girip de suyu ayarlamak için saatler harcadığım anılarımdan sıyrılıp da söylediğim şeyin farkına varabildi.
Zaten bunun hemen sonrasında da sevgilim sınıftan çıkmış, kardeşim ise benden daha zeki olduğunu bir kez daha kanıtlayarak peşinden gitmem için omzumdan tutup beni sallamaya başlamıştı.
Selin'in tutuşundan kurtulup ayağa kalktım, koşar adımlarla kapıya vardığımda elim kapı koluna ulaşamadan kapı açıldı fakat gelen sevgilim değildi.
"Efe, yerine geç." dedi matematik öğretmenimiz, kendi yerine geçerken.
"Hocam, gitmem lazım-"
"Dersten önce gitseydin, koca öğle arası vardı." diyerek iyice sinirlerimi bozan matematik hocasına bir kez daha gitmem gerektiğini söyledim.
"İzin vermiyorum Efe, geç otur." diye kendisini tekrarladığında içimden sabır çekiyordum.
Hocayı boşvererek kapıya yöneldim, arkamdan şimdi çıkarsam disipline gideceğimle ilgili bir şeyler zırvalıyordu ancak fazlasıyla vakit kaybetmiştim bile.
Koridorda sağa, sola baktım ancak sevgilim gözden çıkmıştı bile.
Ağlayarak çıkmıştı, kızlar tuvaletinde olma olasılığı çok yüksekti.
Siktir, ağlayarak çıkmıştı. Benim yüzümden.
İçeride başka birinin olma ihtimalini düşünecek kadar yerinde olmayan aklım beni kızlar tuvaletinin kapısını kırarcasına açıp içeri soktuğunda görebildiğim tek kişi alt dönemlerden, makyajını tazeleyen bir kızdı. "Burası kızlar tuvaleti." dedi, ya da ona benzer bir şey, tam dinlemedim ancak sevgilim orada değildi.
Yangın merdivenlerini baştan sonra kontrol ettim, yine de ona rastlayamadım.
Bahçeye çıkarken daha önce aklıma gelmemiş olmasına hayret ederek telefonumu çıkardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gördüm
Teen FictionGöktuğ 11/A: Bugün seni gördüm Efe'nin evinden çıkıyordun Efe'nin sevgilisi var sanıyordum?