22

4.3K 266 15
                                    

Spor salonunda basketbol topunun zeminde çıkardığı tok ses yankılanırken 11/A sınıfının öğrencileri, alışık olmadıkları manzaraya meraklı bakışlar atmaktan çekinmiyorlardı.

Selin'in beden derslerinde basketbol oynaması tüm sınıfın alışık olduğu bir durumdu, asıl dikkatlerini çeken nokta bu defa Selin'in yalnız olmayışıydı.

Göktuğ'un, Selin'e karşı hem boy hem tecrübe avantajına sahip olmasına rağmen kaybediyor oluşunun tek sebebi kızın her basket attığında sevinçle zıplayıp, ellerini heyecanla çarpmasıydı.

"Aa, ikinci bir şok geliyor!" diyen Nisa ile tüm sınıfın gözü, basketbol oynayan ikiliye doğru ilerleyen sınıfın gözde çiftini buldu.

"İkiye iki?" dedi Efe, topu eski arkadaşından alırken. Geçen birkaç günde araları düzelmiş, ne Efe'nin aldığı tavırdan ne de Göktuğ'un attığı yumruklardan bahsedilir olmuştu.

"Acımam, söyleyeyim." dedi Göktuğ. Sevdiği kıza gösterdiği toleransı tabii ki de neredeyse kendisi kadar uzun, gerçek bir basketbol oyuncusuna göstermeyecekti.

Efe'nin "Kendine acı sen." demesiyle başlayan oyun fazlasıyla çekişmeli geçse de birkaç dakika sonrasında Selin ile Göktuğ farkı birkaç sayı açabilmişlerdi, bunda Selin'in basketbol bilgisinin etkisi büyüktü.

Efe topu kardeşinden büyük bir ustalıkla alıp potanın altında bekleyen sevgilisine attığında Gamze'nin isabetli atışı aradaki farkı biraz olsun kapatabilmişti.

Alınan sayı maçı birkaç saniyeliğine de olsa durdurduğunda Gamze su içeceğini söyleyip kenarda duran çantasına yürüdü. Bu Göktuğ'un Efe'ye bulaşmak için beklediği fırsattı.

"Başın sağ olsun." dedi, havadan sudan bahsedermiş gibi.

Selin anlamaz gözleri ve çatık kaşlarıyla Göktuğ'a bakarken Efe, yaptığının bilinciyle başını eğip kafasını iki yana salladı.

"Birine bir şey mi oldu?" dedi Selin, endişeyle ama o da farkındaydı ortamın hüzünlüden ziyade alaycı bir havaya büründüğünün.

"Bilmiyor musun Selin, baban ölmüş. Efe de yazık, ilkokul arkadaşın olduğu için, bir de anneleriniz 'best friends' olduğu için, sana destek olmak istemiş. Bu aralar sana iyi davranmasının sebebi buymuş."

"Ne?" dedi Selin, anlatılanlardan tek kelime anlamayarak.

Efe "Sevgilime bahane uydurmam gerekiyordu." diyerek kendini savunduğunda taşlar biraz olsun yerine oturmuştu. Yine de Selin "Gamze neden bunu sana söyledi ki?" diye sormaktan kendini alamadı.

"Benim Efe'ye yumruk attığımı görünce olayı 'yanlış anladığımı' açıklamak istemiş."

"Efe, bu kız başından beri sana yalan söyleme demiyor mu?" diye kızdı Selin. "Daha ne kadar saklayacaksın bunu?"

"Ya anlamıyorsun, geçen gün yanımıza gelen kediye yemeğimden vermedim diye akşama kadar konuşmadı benimle. Kediye. Kedi." dedi üstüne bastıra bastıra. "Kendi kardeşimi dışladığımı öğrenirse ne yapar sence?"

Selin umursamamaya çalışsa da bozulduğunu inkar edemezdi. Abisi sevgilisinin kalbini kırmaktan korktuğu gibi kendisini kırmaktan korkmamıştı hiç.

Efe'nin bu durumu fark etmesi uzun sürmedi. Selin'in yavaşlayan adımları ve solan yüzü, kardeşinin kırıldığını ona bağırarak söylerken kendisi de kurduğu cümlelerden pişman olmuştu.

Selin'in etrafına dolamak için kaldırdığı kolları Göktuğ'un öksürüğüyle bölündüğünde kaşları çatıldı, "Ulan, benden mi kıskanıyorsun?"

"Ben değil ama sevgilin kıskanabilir." dedi Göktuğ, kolları bağlı bir şekilde omuz silktikten sonra bakışlarını kenardan onlara doğru yürüyen Gamze'ye çevirerek.

Selin ortama ayak uydururak tek elini neşeyle Efe'nin kaldırdığı eline çarptığında durumun dışarıdan yanlış anlaşılabilme ihtimali kalkmıştı, yine de bu şekilde devam ederse açık vermeleri kaçınılmaz olacaktı.

Zil çaldığında tüm sınıf spor salonunu terk ederken Göktuğ oynadıkları basketbol topunu eline aldı, diğer elindeki anahtarı Selin'e doğru sağladığında genç kızın dikkatini çekebilmişti, "Ben malzeme odasının kapısını açacağım, sen şu voleybol topunu da alıp gelir misin?"

Selin yerde duran voleybol topunu alıp Göktuğ'un peşinden spor salonunun koridorlarını geçerken aklına gelen senaryoların haddi hesabı yoktu.

Göktuğ kapının kilidini açtıktan sonra kenara çekilip Selin'e geçmesi için fırsat tanıdı. Ellerindeki topları sepete koyan ikilinin tek farkı Selin'in fazlasıyla oyalanıyor olmasıydı ancak Göktuğ önündeki fırsatları kullanmamakta ısrarcıydı.

Selin malum konuşmayı şimdi de yapmayacaklarını anlayıp malzeme odasından çıktı, peşinden de Göktuğ. İkili spor salonundan da çıkıp bahçede yürümeye başladığında Selin sabrının sonuna geldiğini hissediyordu.

Göktuğ bir anda kendini yangın merdivenlerinde bulduğunda ne yapacağını şaşırdı. Konuşmak için ağzını aralasa da Selin ondan önce davranıp elini dur anlamına gelecek şekilde kaldırmış, söze kendisi başlamıştı.

"Bak," dedi hafif bir duraksamadan önce. "Ben kafamda kurmadım hiçbir şeyi." dediğinde Göktuğ tek kaşını kaldırmış, devam etmesini bekliyordu.

"Sen Efe'yi kıskanıyordun. Ona sevgili olduğumuzu bile söyledin. Hem..." dedi tereddütle, "Hem ben yanındayken nefesini tuttun. Benimle eve yürümeyi teklif ettin, sırama ağrı kesici bıraktın."

Göktuğ'un kendisini dinlemek yerine telefonuyla uğraştığını fark eden Selin iyice morali bozulmuş olarak yangın merdivenlerinden çıkmaya yeltendi, ancak son anda kolundan tutup onu yanına çeken Göktuğ buna engel olmuştu.

Göktuğ telefonunu kızın ellerine bırakıp mesajları okumasını beklerken tepkilerini büyük bir keyifle izliyordu.

Konuşmalar ortaokuldan bir arkadaşıyla arasındaydı, Göktuğ ufak bir yardım için yazmıştı ona çünkü elinde çiçekle okula gelirse olacakları fazlasıyla belli edecekti. Bu yüzden okul çıkışı Selin'e beraber sahile gitmeyi teklif edeceğini söylemiş, çiçeği oraya getirip getiremeyeceğini sormuştu.

Göktuğ dudakları aralık kızın elinden aldığı telefonu, gözlerini kızdan ayırmadan kilitleyip cebine attı.

"Sen bunu bir..." Bakışlarını hızlıca etrafta gezdirdi, "Yangın merdiveninden çok daha güzel bir yerde duymayı hak ediyorsun ama madem ısrarcısın."

Yaslandığı betondan ayrılmadan kızı bileğinden kavrayıp önüne getirdi, gözlerini gözlerinden ayırmıyordu. "Seni çok seviyorum. Lisenin başında da seviyordum, şimdi de seviyorum, gelecekte de seveceğim."

Selin gözlerini kırpıştırarak bakışlarını kaçırdığında bu tatlı halleri Göktuğ'un yüzünde bir gülümseme açtırmıştı.

"Cevap vermeyecek misin?" dedi bir süre sonra, Selin'in suskunluğunu fark ederek.

"Soru sormadın ki?" dedi Selin, önemli bir şeyi hatırlatırcasına.

Göktuğ bir kez daha sevgilisinin, en azından birazdan olacaktı, tatlı hallerine güldü ve ellerini birleştirerek sordu, "Sevgilim olur musun?"

Selin cevap vermek için ağzını açtığında Göktuğ, ona fırsat vermeden devam etti.

"Ve seni öpebilir miyim?"

"Eve- Ne?"

Ve Göktuğ fırsattan istifade ederek dudaklarını birleştirdi.

GördümHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin