Bölüm 14 - Enstitü

18 5 7
                                    

Minibüs durdu.

Adamın biri dışarıdan arabanın kapısına üç kez vurdu. Sanırım "Geldik, inebilirsiniz." demek istiyordu.

Frank: "Kaldırın onu." dedi.

İki asker sertçe kolumdan çekip beni ayağa kaldırdı.

Frank'ın elinde bir torba vardı.

"Kafama mı geçireceksin?" diye sordum.

"Kafana geçireceğim" dedi.

Kafama geçirdi.

Torba da görünmez oldu.

Torba görünmez olunca yine etrafı görmeye başladım.

"Bu torbayı neden kafama geçirdin ki?" diye sordum.

Minibüsün arka kapıları açıldı.

Beni çekiştirerek minibüsten indirdiler.

Tünel şeklinde, ortadan geçen araba yolu ve üst üste dizilmiş konteynerların olduğu geniş, karanlık bir yerdeydim.

Hiç pencere yoktu.

Serin bir havası vardı.

Minibüsün etrafında 7 tane özel asker vardı.

Bir tane de kırmızı taytlı, beyaz tişörtlü, mavi pelerinli, orta yaşlı bir adam...

Bu kılıkla gezmeye utanmıyorlar mı?...

Neden bütün kahramanlar bunun gibi ucube olmak zorunda?..

Utanmasalar jartiyer giyecekler.

Frank torba ile alakalı sorduğum soruya cevap verdi: "Kafana torba geçirmemizin sebebi Enstitü'nün içi gizlidir. Enstitü'ye sokulduğunda suçluların kafalarına torba geçirilir."

Bunlar aptal sanırım.

Kafamı saran kumaş torba yüzünden bunalmış hissetsem de etrafı görebiliyordum.

Tünelin kenarında çift kanatlı, büyük, çelik bir kapı duruyordu.

Onun önüne geldik.

Askerler de bize eşlik etti.

Frank parmak izini okuttu, yüz taraması yaptı ve şifreyi girdi.

Adamın arkasında olduğum için şifreyi göremedim.

Kapı iki yana açıldı.

Parlak, beyaz bir koridora girdik.

Frank önde, ben ve askerler ortada, taytlı ucube de arkada...

Uzun, beyaz bir koridorda...

Glass Adam (S. FİNALİ)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin