Aşk

13 1 0
                                    

Caddeyi geçiyorum, kulağımda en sevdiğim şarkı listesinin notaları, annemin ve Cengiz'in acı dolu sözlerini bastırmaya çalışıyorum. Ama birinden nefret etmek ve aynı zamanda reddedilmiş ve önemsiz hissetmek gerçekten bu kadar kolay mı? Acımı gizlemeye çalışarak gözyaşlarımı hızla siliyorum. Yoldan geçen meraklıların hiçbir şeyi tahmin etmesini istemiyorum, zoraki gülümsememin ardına gizlenmiş acıyı bile.

Burcu'yu kapının yanında durmuş, telefonuna konsantre olmuş bir halde görünce hemen yanına gidiyorum. Birden Cengiz'in Merve'yle birlikte bir arabadan indiğini görünce adımlarım donuyor. Kalbim sıkışıyor ama devam ediyorum, acıyı kovalamaya çalışıyorum. Burcu hâlâ oyununa dalmış, geldiğimi fark etmiyor. Her şeye rağmen bir gülümseme oluşuyor dudaklarımda.

Telefonunu elinden alıyorum ve o da içgüdüsel olarak benimkini alıyor.

"Hey!" diye bağırıyor, başını kaldırıp beni görünce şaşırıyor.

"Vay be, ne reflekslerin varmış!" diyorum gülümseyerek.

"Deli misin sen? Beni korkuttun," diye cevap veriyor, o küçük şoktan sonra nefesini toplayarak.

"Özür dilerim ama seni suyun bu kadar içinde görünce dayanamadım."

Elini kalbinin üzerine koydu, korkusunu yenmeye çalışıyordu.

"Neredeydin?" diye soruyor sonunda, yüzü daha ciddi bir hal alıyor.

Cengiz'le ilgili tüm hikayeyi ona anlatamam, ondan nefret eder. Ama sözlerinden pişmanlık duyması fikri beni rahatlattı.

"Özel bir şey değil, sadece sana söylediğim gibi biraz hüzünlü," diye cevap veriyorum, onu rahatlatmaya çalışarak.

Elini nazikçe omzuma koyuyor, bakışları şefkatle dolu. "Biliyorsun Asena, yıllardır senin en iyi arkadaşınım, iyi olmadığın zamanları bilirim. Gözlerinde gördüm..."

Nasıl tepki vereceğimi bilemediğimden nefesimi tutuyorum. Kulaklarım kızardı. Hafifçe geri çekiliyorum. "Dinle Burcu..."

"Hayır Asena, beni dinle. Bunca yıldır seni Merve'den koruyamadım ve kendimi çok suçluyorum. Ama Cengiz'in davranışlarının seni incittiğini de görebiliyorum."

Ellerim titriyor, kalbim göğsümün içinde bir orkestra çalıyormuş gibi çarpıyor. Ben öylece suskun, ne diyeceğimi bilemez halde dururken Burcu'nun dudaklarına hüzünlü bir gülümseme yayılıyor. Burcu, sen benim hayatım hakkında, evimde neler olup bittiği hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorsun. Kimseye anlatmaya cesaret edemiyorum, annemin bana uyguladığı şiddeti, babamın yokluğunu.

Bir minnettarlık jestiyle elini tutuyorum, sıkıca sıkıyorum. Yüzümde bir gülümseme beliriyor. "Merak etme Burcu, ben dayanıklı biriyim. Geçecek, sadece zamana ihtiyacım var."

İç çekiyor, pek ikna olmamış gibi, ama sonunda başını sallıyor. Benim yanımda olduğunu gözlerinden okuyabiliyorum.

"Sadece burada olduğumu unutma," diye hatırlatıyor bana.

"Biliyorum, sen benim en iyi arkadaşımsın," diye cevap veriyorum ve ona dostça sarılıyorum. "Tamam, bu kadar sohbet yeter, hadi derse gidelim."

"Evet, hadi gidelim," diyor kucaklaşmamızı çözerken, ama yine de varlığının bir işareti olarak kolunu omuzlarıma koyuyor ve sınıfımıza doğru yürümeye başlıyoruz.

Sandalyeme oturup Burcu'yla sohbet ediyorum ama Cengiz'in bir kez daha sınıfa girmesinden korktuğum için kalbim hızla çarpıyor. Kapıya doğru gergin bakışlar beni ele veriyor. Burcu parmaklarını gözlerimin önünde şıklatarak beni gerçeğe döndürüyor.

"İyi misin?" diye soruyor, gözleri şefkatle dolu.

"Evet, evet, devam et," diye cevap veriyorum, kalbimin çarpıntısını sakinleştirmeye çalışarak.

Başını sallıyor ve monoloğa dönüşen konuşmasına devam ediyor. Birden büyük bir gürültü kopuyor ve ardından kapının arkasından bir ses geliyor.

"Ah, kahretsin, bu lanet kapı neden kilitli?"

Burcu'yla göz göze geliyoruz ve sesin Eren'e ait olduğunu anlayınca kahkahayı basıyoruz.

Utancından burnunu ovuşturarak içeri giriyor. Bütün sınıfın kendisine baktığını görünce saçlarını daha düzgün görünecek şekilde düzeltiyor ve dudaklarında muzip bir gülümsemeyle bize doğru yaklaşıyor.

"Merhaba kızlar," diyor Eren bir sandalyeyi çevirip karşımıza otururken. Onu görünce kalbim daha hızlı çarpıyor.

"Ne giriş ama!" diyor Burcu, parlak gülümsemesi odayı aydınlatırken.

Burcu yanaklarını şişirerek kahkahasını bastırırken, "Buna muhteşem bir giriş diyebilirsin," diye ekliyorum.

"Sabah sabah beni kızdırmaya başladınız bile," diye iç geçiriyor Eren, başını çeviriyor ama bakışları yumuşaklığını koruyor.

Burcu kararlı bir şekilde ayağa kalkıyor ve ona yaklaşıyor. Kolunu omzuna doluyor ve nazikçe "Hadi ama, oyunbozanlık yapma" diyor.

Eren irkilerek, arı sokmuş gibi ayağa fırlıyor ve kucaklaşmayı aniden kesiyor. Burcu şaşırmış görünüyor, nazik ifadesi kızgınlığa dönüşüyor.

"Bunu yaptığına inanamıyorum!" diye haykırır, incinmiştir.

"İnsanlara böyle sarılmanın nesi yanlış?" diye soruyor Eren, sesi şaşkınlık ve daha derin bir şeyle dolu.

Burcu hayal kırıklığını gizlemeye çalışarak, "Hâlâ hakkım var, sen benim arkadaşımsın," diye cevap veriyor.

Bunun onu derinden etkilediğini görebiliyorum. Burcu, nasıl bu kadar kör olabiliyorsun? Eren'in seni yıllardır sevdiği çok açık. Araya girip arkadaşlıklarını bozmak istemediğim için kendi duygularımı dizginliyorum.

Burcu şaşkın şaşkın bana bakıyor. Eren'in ani gidişine anlam veremiyor. Yanlış anlamaları karşısında kalbim sıkışıyor.

"Nesi var bunun?" diye soruyor onu işaret ederek.

"Boş ver, belki de yatağın ters tarafından kalkmıştır," diyerek ortalığı sakinleştirmeye çalıştım ama zihnim her şeyi açığa çıkarma arzusuyla köpürüyordu.

Kapı, Merve'nin topuklu ayakkabılarının tıkırtısıyla, bir giriş gibi ardına kadar açıldı. Yanında arkadaşları, daha doğrusu takipçileri onu yakından takip ediyor. Koltuğuna oturmadan önce bana karanlık bir bakış attı.

"Öldürmek istiyorum o kızı," diye tükürüyor Burcu, gözleriyle şimşekler çaktırarak. "Cidden, her seferinde seni aramaktan başka yapacak daha iyi bir şeyi yok."

"Hayranım olduğunu düşündüreceksin bana," diyorum iç çekerek, başımı sabitlemek için elimle çenemi destekliyorum.

"Histerik gibi görünüyor," diyor masanın üzerine tamamen yayılmış bir halde.

Biz birbirimize bilmiş bakışlar atarken Merve telaşla Aleyna'yı sandalyesinden itiyor.

"Cengiz, gel yanıma otur, burası boş," diyor buyurgan bir tavırla.

Onun adını duyunca kalbim yerinden fırlayacak gibi oluyor. Neden onun adı beni böyle bir duruma sokuyor? Neden kalbimi bu kadar acıtıyor? Ona bakmayı reddediyorum. Zalim sözleri kafamın içinde yankılanıyor. Birden onu tokatlamak, ona bağırmak istiyorum. Ama kendimi tutuyorum. Ona bakma Asena, ona bu zevki tattırma.

Cengiz Merve'ye doğru yürürken odadaki gerginlik hissediliyor, yüz ifadesi anlaşılmıyor. Uzaklara bakıyorum, kucağımda kenetlenmiş ellerime bakıyorum, kalbimin çılgınca atışını sakinleştirmeye çalışıyorum.

Bakma Bana Öyle Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin