Bölüm ithafı; hayaldunyam1998
***
Her son bir başlangıçtır. Ne kadar doğru bir söz. Semih'in acı sonu acı gerçekleri de ortaya çıkarmış Esra için yeni başlangıçlar oluşturmuştu. Nasıl mı?
Ameliyathane önünde iki göz iki çeşme ağarken Esra bizim kızlarla (Nurgül ve Ada) teselli etmeye çalışırken karnı burnunda hamile bir kadın yanaşmıştı. Gözleri ağlamaktan kan çanağı olmuş halde. Ada ve Nurgül'ü hemşire kıyafetleri ile görünce sordu hemen.
"Kocam içerde mi? Yaşıyor mu?" Hali perişan kadına ne tepki vereceklerini bilememişlerdi. Bende aynı şekilde.
"Kocanız kim hanımefendi?" dedi Nurgül.
"Pilot Semih *****. O iyi mi? Daha sabah işe giderken sarıldım öptüm hiç bir şeyi yoktu? Neden şimdi acil ameliyatta?"
Beyninden vurulmuştu o an Esra eminim... Kim öyle hissetmezdi ki. Yıllardır sevdiği daha bir kaç saat önce evlilik teklifi aldığı adam meğer evliymiş üstelik karısının karnı burnunda!.. Şok olmuştuk hepimiz. Esraya yaklaşıp elimi omzuna koydum. İyi misin demek istiyorum çok saçma bu durumda bu soru biliyorum başka ne gelirdi ki elimden.
Elizya elinde tepsi her birimiz için aldığı kahveler ile geliyordu. Bir anda ortamı görünce adamları hızlandı. Elindeki tepsiyi ameliyathane önündeki koltuklara bıraktı.
"Gülseren? Ne işin var burda? Ne bu halin ya senin? Aa birde hamilesiin." Dedi hamile kadına. İlk şoku atlatamadım daha ne olduğunu anlamadan şak ikincisi geldi. Bu Uçuk Kaçık dostlarımın hayatı da ne kadar renkli böyle?
"Onu tanıyor musun?" Diyen Esra'nın sesindeki soğukluk buz kestirmişti soğuk hastane koridorunu.
"Evet. İlk okul ve orta okul arkadaşım hani hep derdim ya benim gül bahçem vardı diye o gül bahçesi bu işte." Sarılmıştı kadına. Esra 2. Kez beyninden vurulmuşa dönmüştü.
"Bu kadın içerde ölmüş olan o şerefsizin karısı mı oluyormuş şimdi yani, sen bunu biliyor muydun Elizya!!! Bunca zamandır bilipde susuyor muydun??" Ada'nın öfkeli titrek sesi yankılanmıştı koridorda. Öfkeden ve üzüntüden Elizya'nın üzerine yürüdüğünün farkında değildi.
"NE!?"
"Bebeğim sen ne saçmalıyorsun?"
Şaşkınlığı gayet doğaldı. O da bilmiyordu demek ki. Yada mesleğinin hakkını verip oynuyordu. Ah ne iğrenç bir gündü böyle? Beynim patlamak üzereydi. Kendi dertlerimi bile unutmuşum çoktan öyle bir hayat şuan ki yaşadıklarım...
Gülseren bir anda geri adımlar atmaya başlamıştı, sendelemiş ve saniyeler içinde yere yıkılarak bayılmıştı.
"Esra?!" Kendisine seslenişim ile daldığı o derin kuyulardan çıkmışcasına derin nefes aldı.
"Ben... Ben bir metres miydim yani? Hemde yıllarca sürmüş mutlu aşk dolu bir hikayede başrolken şimdi metres olan yan karaktermiymişim? Ben..."
Ağlamaya başlamıştı. Hüngür hüngür ağlıyordu. Hıçkırıklarla eşlik ediyordum.
"Hayır hayır senin hiçbirşeyden haberin yoktu. Sen tanıdığım en saf ve temiz insansın. Sakin ol lütfen kendini suçlama."
Ada ve Nurgül etik olsun yada olmasın umursamadan aşkla yaptıkları meslekleri gereği bayılan kadını sedyeye koyup hızla kadın doğum aciline taşımaya gitmişlerdi. Giderken attıkları endişeli ve Esra'ya bakmamızı söyleyen bakışlar atmışlardı. Onaylamıştım başımla. Ayşenur gelmişti şimdide.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇUK KAÇIK (Dostluk Hikayesi )
Short Story☆Kendini olduğu gibi sevenlere ithaf edilmiştir.☆ Dün de, Bugün de, Yarın da... Kendini yalnız hissettiğinde kalbine dokun. Çünkü Uçuk Kaçık Dostların hep orada, seninle... Bu hikâye sadece başrollerin değil, belki de içinizden birilerinin hikâyesid...