Hayatlarımız her ne kadar farklı ortamlarda geçmiş olursa olsun karakterlerimiz pek benzemesede farklı olmayan tek şey, birbirimize olan sevgimiz. Yüzümüze en çok yakışan makyajımız olan gülümsememiz.
"Günaydın minnoşlarım..." diyerek coşkuyla mutfağa girmiştim. "Tövbe Ya Rabbi!.. Kız ne bu hal?" diyerek, işaret parmağını ağzının üst damağına bastırdı Ayşenur. Anladığım kadarıyla korkmuştu. Ama saniyeler sonra da kahkaha atmıştı.
"İnanmıyorum siz bana panda mı aldınız?"dedi Nurgül gülümseten bir tebessümle. "Hemde Türkçe konuşan bir panda."dediğinde Ada, mutfaktaki ev ahalisi kahkaha atıyordu koro halinde.
Sandelyesinden kalkıp bana doğru bir çocuk masumiyetiyle koşup hediyesini kavuşmanın mutluluğu içinde sarılmaya çalıştı.
"Ya dalga geçmeyin, dün gece setten geç geldim silmeyi unutmuşum. Şimdide yüzümü yıkamaya üşendim."diyerek güldüm bende.
Uyanmak istemediğim halde beni uyanmaya zorlayan pazartesi, sana sövmüyorsam sebebi bu dört mükemmel Uçuk Kaçık dostumla kahvaltı yapabilecek olmamdandır.
"Ya dikili saksı çiçeği gibi durmayın ayakta. Toplaşın şu güzel sofraya."dedi Ayşenur elindeki zeytini iştahla ağzına atıp önündeki çayına uzanırken. Keyifler yerinde oturduk hepimiz bu güzel sofraya. İçimizden bir tek Esra pijamalı değildi. Ayşenur rengarenk çiçekli, Nurgül renkli puantiyeli, Ada ise tatlı koala pijamalı halde sofrada ikamet ederken benimde pandalı bir pijama ile olduğumu tahmin etmek zor olmasa gerek. :)
"Güzelim sen neden pijamalı değilsin?" Nurgül'ün sorusu ile Esra bakışını tabağından ayırıp Nurgül'e baktı. "Semih gelecek birazdan. Biraz gezmek için Karşıyaka sahile ineceğiz. Çok bekliyor ya her seferinde kapıda, bu seferde beklemesin diye erken giyindim bende." dedi tebessümle. Esra aramızda en geç hazırlanandır. Bu sabah sevgilisine yaptığı jest takdire şayan bence. "Çok şımarıklaştırma şu adamı Esra." dediğinde Ayşenur sert mizacıyla, Esra ona, "Ne diyorsun ayol?" bakışı atmıştı.
"Yani diyor ki bir erkeği bekletmelisin. Seni beklemeli. Çünkü bu biz kadınların doğası. Yani şimdi kalkıp bu düzeni neden bozuyorsun. Bırak beklesin."dedi Ada araya girerek. Esra bir kaç saniye ifadesiz şekilde teker teker üzerimizde gezdirdi bakışlarını.
"Ya Esra sen neden bu kadar iyi yüreklisin?"dediğinde Nurgül, mutfaktaki tuhaf atmosfer bir anda dağıldı. Bende bunu fırsat görüp işaret parmağımı havaya kaldırdım, tahtadaki zor sorunun cevabını bilen inek öğrenci edasıyla. "Ben biliyorum..."dedim. Hepsi bana baktı. "Çünkü Esra, cennette çıkan tadilat yüzünden yeryüzüne gönderilmiş bir melek.."
Sofradaki kahkahalar keyfimize keyif, neşeli halimize neşe katıyordu. Evin dışından gelen korna sesi ile Esra hemen ayaklanınca hepimiz bakışlarımızla onu tekrar yerine oturttuk. Kurbanlık bir koyun gibi gözlerimize bakıyordu. Semih'e olan sevgisi ve aşkını bilmeyen yoktu. Aramızda bakışlarını ilk yumuşatan Ayşenur olunca ardından peş peşe gülüştük. Bundan cesaretle Esra hemen ayağa kalktı.
"Bence yeterince bekledi. Ben gideyim artık. Akşam geldiğimde eve hepiniz evde olun. Ayrıca telefonlarınızda sürekli açık olsun."dedi Esra kalktığı sandalyeyi itip yerine koyarak. Sonra bana döndü. "Özellikle, sen Küçüğüm uslu dur!"dedi işaret parmağını çocuğunu azarlayan anneler gibi bana doğru sallayarak.
'Uslu dur!' Bunun anlamı odamdan uzak dur demekti. Çünkü kızlardan biri evde yokken onun odasına girer temizlik yapar düzenlerini değiştirir dururdum. Yani tuhaf bir takıntıydı bende bu temizlik işi. Bu duruma uyuz olsalarda sevdiklerinden ses etmez Uslu Dur derlerdi. Tıpkı Esra'nın az önce dediği gibi.
Hınzırca gülümsediğimde pes ederek elini indirdi. "Kızlar ev size emanet."dedi. Ayşenur, Nurgül ve Ada'ya bakarak. "Çünkü bu cadı durmadan düzenimizi değiştiriyor."
"Ayol sizede iyilik yaramıyor ha!"diye çıkışır bir tavır takındım. "Bana boşuna Ezber Bozan demiyorlar dizide."diye ekleyip göz kırptım Esra'ya.
İkinci bir korna sesi ile irkilince hepimiz, "Aman küçük beyide bekletmeye gelmiyor. "dedi Ada sinir bir ifadeyle ayağa kalkıp. Ayşenur kahvaltı tabağını bulaşık makinesine yerleştirip mutfağın terasına çıktı. "Oğlum ne öttürüp duruyon şu lanet olası kornayı. Millet uyuyor belki. Yemedik sevgilini korkma lan, geliyor."diye bağırmıştı ağır abla havasıyla.
Bizler yine gülüşürken Esra arabaya binmiş, bize el sallıyordu.
Sonrasında ise kızlarla ev temizliğine ilk defa hep birlikte giriştiğimizi hatırlıyorum. Keşke girişmeseydik be...♡♡♡♡♡
"Ya Nurgül sencede bu vileda suyu tuhaf kokmuyor mu?"dediğini duydum Ada'nın, ben banyonun önünden geçerken.
"Evet Ada hanım anlat bakalım sen ne yapmaya çalıştın? Kimyasal bir bomba mı?"dediğinde Nurgül, iyice meraklamış kendimi olay mahalline dalmış buldum. "Ne oluyor burda?"demeye kalmadan kokudan yanan gözlerim bana olayı yeterince açıklamış bulunmaktaydı.
"Ne yaptınız kızım siz? Ada ne bu? Viledaya su doldur dedim, çamaşır suyuna su yatır demedim. Çıkın hemen zehirlenerek öleceğiz yoksa fareler gibi..."dedim burnumu ve ağzımı pijamanın koluyla kapatmaya çalışarak.
Günün gerisinde ise sinek ilacı yemiş böcükler gibi sersem sersem dolaşıp durduk. Temizlik zar zor hallolmuştu. Çünkü Ada ve Nurgül sürekli hastanede olduğundan pek anlamazlardı ev temizliğinden. Ben mutfakta Nurgül ile pizza hamuru açıp malzemeleri ayarlarken, Ada taze sıkılmış elma ve portakaldan içecekler hazırlıyordu. Ayşenur okulda, Esra sevgilisinin yanında bizde burda pizza kola takılıyorduk...
Yine de bir kalp kadar uzağımdalar hep. Onları sonsuz kadar sonsuz seviyorum. ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇUK KAÇIK (Dostluk Hikayesi )
Short Story☆Kendini olduğu gibi sevenlere ithaf edilmiştir.☆ Dün de, Bugün de, Yarın da... Kendini yalnız hissettiğinde kalbine dokun. Çünkü Uçuk Kaçık Dostların hep orada, seninle... Bu hikâye sadece başrollerin değil, belki de içinizden birilerinin hikâyesid...