"Ömer'i öyle kanlar içinde görünce dayanamadım, ya siz sevdiğiniz adamı o halde görseniz ne yapardınız?"
Ada büyük bir heyecanla aldığı evlilik teklifini anlatıyordu, hepimiz pür dikkat Ada'ya bakıyorduk. Ayşenur'un pek ilgisini çekmemiş gibiydi, bu tarz bir evlilik teklifi senaryosu ona göre değildi zaten. Elizya, Nurgül ve ben ağzımız beş karış açık hayranlıkla dinliyorduk.
"Yani ben olsaydım baygınlık geçirirdim."
Nurgül'ün cevap nihayetindeki cümlesinden sonra Ada aynı heyecanla kaldığı yerden devam etti.
"Oylum beni hiçbir şey olmamış gibi kafeteryaya götürdü, karşımda sapasağlam ömer duruyor, dibimde kamera 'Örümün geri kalanını seninle geçirmek istiyorum' dedi.
"Eeee, sen ne dedin?"
Elizya sanki hikayeyi kendi yaşıyormuşçasına kaptırınca Ada elindeki yüzüğü elizya'nın gözüne soktu.
"Sence ne demişimdir tahmin et."
Hepimizde bir kahkaha tufanı oluştuğunda araya girip espiriyi patlatıverdim.
"Kesin hayır demişsindir Adacığım, bu yüzükle evet demene imkan yok."
Ardından tekrar bir kahkaha tufanı koptu, sonra hepimiz adanın üzerine resmen çullandık. Sevgi yumağı gibi bir şey olmuştuk biz, belki de biraz özlem katılıyordur aramıza, biraz mutluluk, biraz hüzün, belki de Ada artık yuvadan uçacak düşüncesi hepimizi içten içe kahrediyordur.
Kucaklaşmamızın arasına deli gibi çalan kapı sesi eşlik etmişti.
"Birini bekliyor muyduk?" dedi Ada.
"Ben bakarım." deyip kapıya yöneldim, bu saatte bizimkilerden birinin gelmesi imkansızdı.
Kapıyı açar açmaz karşımdaki manzara karşısında dilim tutuldu, bir yandan da kapıya yaslanarak kendimi gülmemek için zor zapt ediyordum.
"Kim gelmiş", "Esra bir şey desene", "Kız delirdi galiba" gibi nidalar geliyordu bizim kızlardan, dayanamamış olacaklar ki yanıma geldiler ve onlarda benimle istemsizce aynı tepkiyi verdiler.
Çünkü karşımızda etrafındaki 5 bavulla kan ter içinde kalmış, acınacak haline güldüğümüz bir adet Neşe vardı.
---
Bavullarını güç bela içeri taşıyıp dinlenebilmesi için biraz müsaade etmiştik, akşam yemeği hazırlamak için mutfağa giren kızları bu seferlik ekerek üst kata çıktım, Neşe'yi benim odama yolladığım için onun yanına gittim, işin aslı astarını anlatması gerekiyordu. Ayrıca ne zamandır görüşemiyorduk kendine başka bir şehirde anaokulu açıp işlettiğini biliyorduk sadece.
Hala uyuyor olması ihtimaline karşı sessiz davranmaya çalışıyordum, kapıyı açtığımda beni bambaşka bir manzaranın karşılayacağını beklemiyordum tabiki.
"Neşe, bu ne! Her yer kıyafet olmuş, sen iyi misin?"
Yanına gittim, omzuna dokunur dokunmaz ağlamaya başladı, o kadar şiddetli ağlıyordu ki sesine aşağı kattan herkes odaya doluştu.
Hepimiz bir ağızdan ne olduğunu sorarken bir yandan da etrafa saçılan kıyafetleri kenara istiflemeye çalışıyorduk, ağlaması yavaşlayan neşe iyice sakinleştiğinde hepimize bakarak gülümsedi.
"Anlatacağım."
---
"Hadi anlatacağım demiştin Neşe hepimiz seni bekliyoruz."
Nurgül'ün söylediğine hak veriyordum elindeki su bardağına bakıp onunla oynamak dışında hiçbir belirti göstermiyordu.
"Biliyorsunuz ki Kerem'le uzun zamandır sevgiliydik."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇUK KAÇIK (Dostluk Hikayesi )
Historia Corta☆Kendini olduğu gibi sevenlere ithaf edilmiştir.☆ Dün de, Bugün de, Yarın da... Kendini yalnız hissettiğinde kalbine dokun. Çünkü Uçuk Kaçık Dostların hep orada, seninle... Bu hikâye sadece başrollerin değil, belki de içinizden birilerinin hikâyesid...