Çığlık atan kişi Elizya'ydı. Evde beslediğimiz evcil kedimiz Minnoş aniden üstüne atladığından korkmuştu aniden. Gülüşmeler havada uçuşmuştu.
Ben, Ayşe, Ada ve Esra Elizya'nın durumuna gülüşürken kaynanam Furkan'a "Seninki kim?" diye sordu.
Utançtan orda yığılıp kalabilirdim, Furkan bana bakıp halimi fark etti, çapkın gülüşü ile beni yanına çekip sarıldı ve annesine gururla bakıp "İşte gelinin Nurgül, annecim" dedi.
Kaynanam gülümseyip öpmem için elini uzattı, bense utana sıkıla uzatılan eli öptüm. Utana sıkıla kaynanama gülümserken bizim kızlar gizli gizli kıkırdıyordu.
"Tü tü tü maşallah pek de güzelmiş gelinim, oğlum seni anlata anlata bitiremiyor güzel kızım. Tanışmak şimdiye kısmetmiş."
Kaynanam böyle diyince bir sıcaklık bastı utana sıkıla göz devirdim. Kızlar mutfağa kaçtı bende peşlerinden gidip bir güzel çemkirip Ayşe'nin gülmekten kıpkırmızı olan yüzüne bakıp terlik fırlatım.
"Ee Nurgül hanım sen benim halime gülerken iyiydi ben gülünce ne oldu?" diyip ellerini beline koydu. O sırada Furkan gelip, "Tamam utandırmayın sevgilimi!" diyip beni kolarının arasına aldı.
"Ada, U.K.E (Uçuk Kaçık Enişte) kanunları bu durumda ne diyordu kuzum?"
"U.K.E kanunları beşinci maddesinin birinci fıkrasının d bendi der ki, baldız enişteyi döver de sever de!"
"Ama ben ne yaptım şimdi baldızlarım?" dedi Furkan tutuşarak.
"Bak bir de soruyor?" diye kızdı Ayşenur.
"Ne yaptım ben? Suçum ne sayın hakime hanım?"
"Suçun baldızın orada utanç krizi geçirirken, senin orada tayfayı kurup sanki Cüneyt bana evlenme teklifi etmiş de ben de evet demişim gibi tezahürat yapmanız Sayın Furkan Bey!" diyip göz devirdi. Bu halimize kahkahalarla gülerken Ayşe'nin dediğine kızlarla hepimiz koro halinde "İNŞALLAH O GÜNLERİ DE GÖRÜRÜZ AMİİİİN!" diye bağırdık.
Ayşe'nin kaynanası birden mutfağa girip Cüneyt'e laf attı.
"Bu kızı gelin olarak istiyorum. Hemen düğün yapıyoruz." dedi. Şaşkın ifadelerimizi görünce "Duydunuz işte oğlum, o kızı gelinim olarak isterim, hemde acilen işte o kadar!"
Kaynanası bunları derken Ayşe'm tabi salça misali kıpkırmızı oldu. Arkadan Ömer atladı.
"Cüneyt, bak bu bir işaret birader. İyi değerlendir." diye, tabi Cüneyt enişteciğimiz bize ters ters bakmaz mı? Tabi biz bu bakışla altta kalır mıyız? Hepimiz hele bir etme iması attık.
"Benim işarete falan ihtiyacım yok kardeşim, doğru zamanı ben biliyorum. Kazanova muamelesinin lüzumu yok."
Erkekler salona geçip yerlerine otururken biz gelin tayfası kaynanalarımıza kahve hazırlayıp yanına daha önce Elizya'nın yaptığı kekten de tabaklara koyduk, hazırlarken hepimiz tedirgin ve heycanlı davranıyorduk Elizya hepimizden daha çok heycanlı bir şekilde mutfakta bir oraya bir buraya koşturup duruyordu. Deli kızımız ya. Herkes salona tekrar yerleştikten sonra mutfağa şu içmeye geçtim. Bir kaç dakika sonra Furkan da arkamdan dayanamayıp, mutfağa geldi. Arkamdan sıkıca sarılıp yanağıma küçük bir buse kondurduğunda az kalsın kalbim duruyordu.
"Şşşş sakin ol her şey güzel olucak heycan yok."dedi. Benden ayrıldı gözlerime bakıp, "Ömrüm, bugün fazla mı tatlısın? Hım? Biricik sevgilim benim."
O böyle diyince alttan alttan bir sıcaklık geldi utana sıkıla gülümsedim. Kahveleri içtikten sonra Kaynanalarımız "Geç oldu, biz kalkalım artık" diyerek kalktı. Onları yolcu ettikten sonra, kanepelere geçtik. Birden Ada ortaya bir fikir attı, hepimiz ilk tanışmalarımızı anlatacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UÇUK KAÇIK (Dostluk Hikayesi )
Historia Corta☆Kendini olduğu gibi sevenlere ithaf edilmiştir.☆ Dün de, Bugün de, Yarın da... Kendini yalnız hissettiğinde kalbine dokun. Çünkü Uçuk Kaçık Dostların hep orada, seninle... Bu hikâye sadece başrollerin değil, belki de içinizden birilerinin hikâyesid...