.17.

608 32 52
                                    



Merih Ural: geçen attığım konuma gel
Merih Ural: biz konuşarak adam olmayız
Merih Ural: kafes de deneyelim bir de

Şaşkınlıkla ekrandaki mesajlarla bakışıyordum. Gerçekten de kafese mi çağırıyordu Onur'u? Elim ayağım titremeye başlamıştı. Merih bunu teklif etmiş olamazdı. İki ergen gibi gidip birbirilerini dövmeyeceklerdi değil mi?!

"Nil, tamam." Dedi Onur telefonunu elimden alırken.

Hâlâ şok içinde olduğum için ona engel olamamıştım. Telefonunu cebine atıp gözlerini bana dikti. "Gitmeyeceksin," Dedim, başımı ağırca ona çevirirken. "Gitmeyeceksin değil mi Onur?"

Gitmemeliydi, Merih'in gözü dönmüş olmalıydı. İkisi de birbirine zarar verecekti, istemiyorum!

Ellerim titreyerek tişörtünün eteğine tutunduğunda kaşlarını çattı. "Bebeğim," Dedi elini benimkinin üstüne koyarken. "İyi misin? Sakinleş sen bi' önce." dedi yumuşak ama endişeli bir sesle.

"Onur gitme!" Dedim tekrarlayarak. Tişörtünden onu kendime doğru çektiğimde beni reddetmedi. Elimi bileğimden kavrayarak bana doğru bir adım attı. "Tamam, sen sakin ol önce bir." Dedi, elimin üstüne bir öpücük bırakırken.

Elimi yanağına yaslayıp bana doğru eğdi yüzünü. "Korkma, neden bu kadar telaşlandın?" Diye sordu ama bu cevabını beklediği bir soru değildi bence. Ki öyle olsa bile verecek net bir cevabım yoktu; sadece ikisinin de göz göre göre birbirlerine zarar vermelerine izin veremezdim.

Neden böyledi ki zaten? Ne olurdu biraz olsun sevselerdi birbirlerini. Mesela Merih neden nefret ediyordu Onur'dan? Ya da Onur neden Merih'e karşı bu kadar tavırlıydı?

Bin bir tane düşünce beynimde dolanıp dururken Onur'un sesiyle kendime geldim: "Rengin attı Nil, iyi misin?" Diye sordu yanağına yasladığı elimden beni kendine çekip bu sefer de kendi avucunu benim yüzüme yasladı.

Başımı salladım ama iyi değildim. Midem bulanıyordu ve başım ağrımaya başlamıştı. Bunu saklamak istemedim o an. Gözlerimi beni izleyen sarı harelere dikerek titreyen bir sesle "Gitmeni istemiyorum." dedim. Midemin stresten iyice bulandığını hissediyordum.

Önce bir iç çekti Onur. Gözlerini kaçırıp odanın içinde şöyle bir gezdirdiğinde gitmeyi çoktan kafasına koyduğunu anlamıştım.

Tabii... Racona uymuyordu değil mi?

"Onur gerçekten oraya gidip döğüşecek misiniz liseli ergenler gibi?!" Dedim sesim yükselirken.

Gözlerini kapattı. Birisinin ona bağırmasından nefret ettiğini biliyordum.

"Bağırma Nil." Dedi dişlerinin arasından.

Omuzlarımı silktim. Elimi kaldırıp işaret parmağımı ona doğrulttuğumda yüzümdeki elleri iki yanına boşluğa düşmüş ve yumruk olmuştu. "Kaç yaşındasın sen? Adamlığına yediremiyorsun diye gidip dayak mı yiyeceksin?" Diye bağırdım boğazım acıyacak kadar.

O an Onur'un gözlerinden geçen bariz şaşkınlığı ve isimlendiremediğim bir başka duygu fark ettim.

Bu gece kaçıncı kez olduğunu bilmediğim bir şekilde omuzları çöktüğünde dişlerimi dudağıma geçirdim ben de. Yine yapmıştım, hep yaptığım gibi Onur'u üzmeyi başarmıştım...

 Hatun Bebek/Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin