.18.

596 30 27
                                    


Koral Oflaz...

Arabayı spor salonunun önünde durdurdum. Merih'i yedinci kez arasam da açmamıştı, arabadan inip etrafıma bakındım şöyle bir. Etrafta sinsi rüzgardan başka bir halt yoktu. Koskoca şehrin en sessiz anındaydık; saat sabah 4'e geliyordu.

Hat yeniden meşgule düşünce küfrederek direkt spor salonunun arka kapısına koşturdum. Yıllardır kardeşim bildiğim herif kendini kaybetmişti, gözü hiçbir şeyi görmeyecek kadar hem de. Yoksa böyle bir işe girmez, bilirdi Nil'in ne kadar üzüleceğini.

Beklediğim gibi kilitli olmayan kapı aralık bırakılmıştı. Hiç düşünmeden içeri girip sağımda kalan merdivenleri ikişer ikişer inmeye başladım. Neyseki şu boyun bir halta yarayacağı tutuyordu yılda bir.

Son basamağı es geçerek atladığımda gözlerim soyunma odalarında, duşlarda ve birkaç temizlik malzemesi olan kapısı aralık kalmış her yerde gezindi.

Daha sonra çoktan ringde olduklarına kanaat getirmiştim. Uzun koridoru yine koşar adımlarımla ardımda bırakırken dört yanı tellerle çevrili, normal bir ringe göre zemini sert ve kan izleriyle dolu kafese yaklaştıkça görüş açıma giren iki beden silüetiyle durdum bir saniye.

Siktir.

Onur ve Merih...

"Derdin ne lan senin benimle?" Diye bağırdı Onur yumruğunu Merih'in yüzüne indirirken. Merih, yerde uzanıyor Onur'sa onun üstüne çıkmış yakalarına yapışmıştı. İlk başta idrak edemesem de Merih'in kahkahasıyla kendime geldim.

"Merih!" Diye bağırdım ama ikisi de duymadı.

Yanlarına biraz daha yaklaştığımda Onur'un boynundaki tüm damarları artık mavi birer kablo kadar net görünüyordu. Merihse her güldüğünde mümkünmüş gibi biraz daha kızarıyordu yüzü.

"Sen kimsin ki benim seninle derdim olacak lan!" Dedi, kahkahası sadece birkaç saniye içinde kesilmiş yerini adamın kanını donduracak derecede öfkeli ama bir o kadar da alaycı bir ses almıştı.

Ani bir hareketle kafayı Onur'un suratına indirdi ve yerlerini değiştirerek üste geçti.

"Benim derdim o siktiğimin piçiyle," Diye soludu hırsla. Kaşından aşağı akan kanla kendi kaşımda da bir sızı hissettim. O an aralarına girmem gerektiğini hatırlayarak kafese ilerledim.

"Ne diyorsun lan sen? Git onunla çöz o zaman derdini, bana ne diye gölge yapıyorsun!" Onur'un bağırtısı bomboş mekanda yankılanırken kafesin kapısını ittirdim ama açılmadı. "Siktir!"

"Onur," Dedi Merih küfürden beterce. Ben hâlâ kapıyı zorluyordum ama açılmıyordu. "Her şeyi biliyorsun, değil mi?" Dediğinde ben kapıyı bırakmış anahtarı bulmaya çalışıyordum.

"Ne diyorsu-..." Duyduğum acılı inilti ve hemen ardından Merih'in küfrüyle ben de küfrettim. Gözlerim onun ikisine döndüğümde Onur'un kaşından sızan kan beton zemine bulaşmıştı.

"Nil'in babasıyla görüşmedin mi lan sen?!"

Buz kestim, o an tam olarak buz kestim. Elim ayağım titremeye başlarken gözümü kırpmadan Onur'a baktım ve itiraz etmesini bekledim. Yapmış olamazdı, değil mi?

"Sen-..." Onur'un itiraz etmediğini anladığım an nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde ben de kafese doğru atıldım. "Ne diyorsunuz lan siz?!" Şu ana kadar beni duymuyorlardı değil mi? İşte şimdi tüm şehir duymuştu beni. Sesim kontrolüm dışında yükselmiş, neredeyse tüm salonda yankılanmaya devam ediyordu; ya da benim kulaklarım uğulduyordu öfkeden.

 Hatun Bebek/Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin