.27.

1K 47 48
                                    


Ben bazenleri çok düşünüyorum sanırım, böyle saatlerce falan. Durmadan, bıksam da bırakamadan. Mesela, tıpkı şu an gibi, yemek yerken bile... Ki yemek yemek benim için bir zevktir. Hani o doğru videoyu bulmadan yemeyenler var ya, aynen öyleyim ben de. Besmelemden sonra herkesle iletişimimi keserdim, kendimle bile.

Ama şu an yapamıyordum bunu. Sürekli düşünüp duruyordum. Ne önümdeki yemeğe ne de düşündüğüm konulara bile odaklanmıyordum. O derece bir seviyedeydim.

Bunun tek sebebi ise Onur'du. Mesela bir şeyler hazırlayacağını söylemişti ama dışarıdan söylemişti yemeği. Yani direkt yanımdan gitmek için bahane mi arıyordu o?

Yok kanka ya ne kafamda kurması...

Ofladım. Önümdeki salataya çatalımı bırakıp Adana dürümümü de tabağın kenarına yasladım. Telefondaki videoyu da kapattım sinirle.

Salak çocuk kendisine söylememişti, tek başıma yiyordum bir de!

Şey diyordum ben dimi, biraz yalnız kalmalı falan...

Tamam ama kaldı işte on küsür dakika neyine yetmedi acaba paşamın!

"Onur!" Diye seslendim içeriye doğru. "Gelsene bir tadına bak bari."

"Ye sen." Diye bağırdığında olduğum yerde tepinmemek için zor duruyordum. "Alacağım ayağımın altına bak!" Diye söylene söylene kalktım masadan. Daha eve çıkmadan açım demiyor muydu bu çocuk ya? Nasıl yemeyecekti hiçbir şey!

Köylü olduğum için sandalyede bağdaş kurmadan duramama gibi hastalıklarım vardı benim. O yüzden çıkarttığım terliklerimi geri giydim ayağıma. Yaz, kış, mevsim fark etmeksizin ayaklarım hep üşürdü. Onur da benim içim bir çift ev terliği almıştı. Pembeli pembeli...

Ayaklarımı yere vura vura kenardan bir tepsi aldım. İçine salata tabağımı, dürümümü ve ayranımı koyup direkt oturma odasına yöneldim. Zorla veya kibarlıkla ama her türlü yiyecekti bunu.

Tamam kabul ediyordum, hamilelik gerçekten insanın ayarlarıyla oynuyor...

Kapıdan içeri girer girmez benim düşüp bayılmadan hemen önceki pozisyonumuzda olduğu gibi koltuğun L kısmına oturmuş ayaklarını uzatarak Fifa oynayan Onur'u görmüştüm.

"Mal." Diye söylene söylene geçip yanına oturdum.

Onur saniyelik afallayıp bana döndü. Gözleri şaşkınca bir bana bir de elimdeki tepsime baktı. "Ne oldu?" Diye sordu son zamanlarda çok yaptığı gibi. Gözlerimi devirdim sadece. Dürümümü elime alıp tabaktan biraz da salata koydum üstüne.

Bana dik dik bakan Onur'a en baygın bakışlarımı atarak ağzına ağzına soktum dürümü. "Ye şunu, germe bak beni." Diye kızıyordum bir yandan da. Şaşkın ve afallamış bir halde kalsa bile dediğimi yaparak bir ısırık aldı. "Hıh!" Dedim koca karılar gibi. "Şöyle yola gel köpek."

"Noluyoruz lan..." Gibi bir şeyler söyledi ama ağzı dolu olduğu için ağzıyla random attı gibi gelmişti bana daha çok. "Sen nasıl aç değilsin ya?!" Diye başladım konuşmaya. Örgümü omuzumdan geriye atmak süratiyle başımı ona çevirdiğimde kuruyan dudaklarımı da ıslattım. "Beni bıraktın öyle orada, kendi kendime otlanan mera keçisi gibi hissetim ya..."

Ağzındaki lokması bitince tepsiden ayranı da almış ona uzatıyordum, ki birden kahkahayı basınca donakaldım.

"Siktir..." Dedi kahkahaları arasından. "Nasıl bir benzetme o?" Dedi zar zor, yine gözleri yaşarmıştı gülmekten.

Şu görüntü... Öldürür adamı benden demesi.
Bir erkek böyle güzel gülemez, kabul etmiyorum ben ya!

"Tam hissettirdiğin gibi bir benzetme gerizekalı!" Dedim kafasının arkasına hafifçe vururken. Yine kızgın konuşmaya çalışmıştım ama başarmam mümkün değildi artık. Çünkü bir kere gülmüştü bana, nasıl küs kalacağım ki şimdi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 30 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

 Hatun Bebek/Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin