Oktay Kaos
Geldiğimiz yere tekrar göz gezdirdim. Gözlerim tekrar dolmuştu. Hayır şu anda ağlamayacak, yıllar önce benden aldıkları prensesimi bulacaktım.
Bahçeyi büyük ve hızlı adımlarla geçtim. Merdivenleride hızlıca çıkıp müdirenin odasına yöneldim. Kapıyı çalmadan içeriye girdiğimde şaşırmayacağım bir görüntüyle karşılaşmıştım. Her zamanki gibi yüzümü buruşturdum.
Bu kadın hiç akıllanmayacaktı.
Bir adamla yiyişiyordu. Ve geldiğimi hala duymamışlardı. Beni fark etmeleri için boğazımı temizledim. Müdire kafasını hemen arkaya çekmişti. Adamsa hala arsızca müdireye bakıyordu.
"Oktay! Sana küçüklüğünden beri söylüyorum! Bu odaya kapıyı çalarak gireceksin!" Diye bağırdı. Ellerini masanın üstüne koymuş ve bana doğru eğilmişti.
Bende onun yaptığını yaparak ve sakin bir sesle cevap verdim. "Çalmıyorum." Dedim sırıtarak.
Yerinde dikleşip burun kemerini sıktı. "Çık odamdan!" Parmağıyla kapıyı göstermişti. "Çıkmıyorum." Sakinliğimi koruyordum ve bu onu daha çok çileden çıkarıyordu.
"Ne istiyorsun!?"
"18 yaşıma girdim. Çıkış işlemlerimi halletmenizi istiyorum." Dedim sırıtarak. Bana şaşkınca bakarken bense ona sırıtarak bakıyordum.
Bana 'sen ciddi misin' der gibi bakınca daha çok sırıttım ve gözlerimi kısarak kafamı salladım. "İyi halledelim bakalım." Dedi ve evrakları incelemeye başladı.
"Kardeşlerimi de istiyorum." Dedim daha çok sırıtarak. Müdire hemen kafasını kaldırıp bana minnettar bir şekilde bakmaya başladı. "Al, hepsi senin olsun." Dedi ve benim çıkış işlemlerimi halletti.
Yarım saatlik bir uğraşma sonucu kardeşlerimi kendi üstüme alabilmiştim.
Yetimhanenin ismine son kez baktıktan sonra derin bir iç çektim. Geriye işin zor kısmı kalmıştı.
Onu nasıl bulacaktım? Veya bulabilecek miydim? Beni kabul edebilecek miydi? Peki ya onlar? Onları bulabilecek miydim?
3 kardeşimi de yanıma alıp Yozgat sokaklarında yürümeye başladık. Her şey hallolana kadar amcamlarda kalmaları en iyisi olacaktı.
Hepimiz yürüyerek amcamların evine gelmiştik. Büyük villaya bakarken derin bir iç çektim.
Bir zamanlar bizde buna benzer bir villada yaşıyorduk. Annem, babam, erkek kardeşlerim, ben ve bizden koparılan kız kardeşim...
Düşündükçe nefessiz kalıyordum.
Evin ziline basıp beklemeye başladım. Aradan geçen bir kaç saniye sonunda kapı açılmıştı. Yengem bizi karşısında görünce gözleri dolmuş, heyecanlanmıştı.
"Faysal! Buraya gelmelisin! Çok acil!" Diye bağırdı elleri ağzındayken.
Amcam hızla kapının yanına geldi. Yengeme sorar gözlerle baktıktan sonra gözleri bizi buldu.
"Oktay, oğlum..." Dedi şaşkınca. Gülümseyerek eline uzandım. Elini öpüp başıma koydum. Aynısını Berkin, Uraz ve Kıvanç'ta yapınca yüzünde memnun bir gülümseme oluştu.
Berkin, Uraz ve Kıvanç benim erkek kardeşlerimdi. Hepsini bu güne kadar ben büyütmüş ve terbiyeye çekmiştim.
Amcam bizi daha fazla kapıda bekletmedi ve içeriye aldı. Yengem hizmetlileri çağırıp bavullarımızı odalarımıza taşımalarını söyleyip karşımıza oturdu.
İkiside bana sorar gözlerle bakıyordu. Feza'yı arıyorlardı. Ama Feza artık bizden çok uzakta bir yerdeydi. Olan bitenleri amcama anlatmaya başladım.
💫💫💫
Herşeyi anlatmış ve göz yaşlarımı silmiştim. Amcam yerinde dikleşti ve bana ciddi bir ifadeyle baktı. "Aynı bana çekmişsin. Bana bak Oktay pes etmeyeceksin. Ne olursa olsun sert görünecek ve kimseye taviz vermeyeceksin. Anladın mı beni koçum? Bundan böyle benim yanımdasınız." Dedi ve yanıma geldi.
Amcama sıkı sıkı sarıldım. Sırtımı pat patlayıp geri çekildi.
Yalnız değildim ama yalnız hissediyordum... Bunun nedeni ailemizin bir arada olmayışıydı.
Fakat bundan sonra ağlamak yoktu. O gün içime gömdüğüm kinimi, nefretimi ve öfkemi saçma zamanıydı. O gün ettiğim yemini yerine getirme zamanı gelmişti...
💫💫💫
8 sene sonra
Davetlilere son kez baktım. Gelmeyen yoktu. Bu gün Kıvanç'ın doğum günüydü ve bir parti düzenlemiştik.
Aradan 8 sene geçmişti. O güçsüz Oktay gitmiş yerine güçlü, kimseye taviz vermeyen bir Oktay gelmişti. Hayatın verdiği açılardan ötürü sert bakan bir çift göz yerleşmişti gözlerime. Ruhum hala dün gibi hissediyordu çektiğim acıları. Ama artık umrumda değildi.
Müteahhit olmuştum. Hayallerimi gerçekleştirmiştim. Küçükken batan şirketlerimizi tekrardan açmıştım. Ama bir eksik vardı. Hayır hayır, bir değil bir sürü eksik vardı. Ailem , ailemle yaşadığımız ev, artık eskiye dair hiç bir şey yoktu. Ama bulacaktım. Ne pahasına olursa olsun bulacak ve tekrardan mutlu olacaktık.
Çalan telefonla düşüncelerimden arındım. Mustafa arıyordu.
Mustafa bana araştırmalarda yardım eden bir arkadaşımdı. Kardeş gibiydik. 6 yaşımdan beridir tanırdım.
Mustafa'yı çok bekletmedim ve telefonu açtım.
"Alo?" Dedim normal bir ses tonuyla.
"Alo, Oktay... Buldum olum, buldum! Kardeşini buldum!" Dedi heyecanla. Elim ayağım titriyordu. İdrak edemiyordum. Küçük kardeşim bulunmuş muydu?
"Ne?" Dedim dumura uğramış bir şekilde. Hala anlayamıyor, öylece karşımdaki binanın duvarına bakıyordum.
"Lan buldum diyorum! Buldum! Feza'yı buldum!" Dediğinde gözümden bir damla yaş düştü ve yanağımdan yuvarlandı.
"Ciddi misin?" Sesim kısılmıştı. Kalbim küt küt atıyordu.
"Ciddiyim! Yarın sabah buraya gelin. Bilgileri vereyimde daha fazla ayrı kalmayın." Dedi sevinçle.
"Mustafa, iyi ki varsın lan. Neyse kapatıyorum. İyi bak kendine." Dedim ve telefonu kapattım.
Anlaşılan bu gün gözüme uyku girmeyecekti...
💫💫💫
Nasıl buldunuz bölümü?Peki Oktay sizce ailesini bulabilecek mi?
Feza kim?
Şirketler neden batmış olabilir?
Bölümü oylamayı unutmayıınn!
İyi günlerrr!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değildim Yalnız
Teen Fiction"İki yüzlü kahpe." "Başkalarının hayatını kurtarmak iki yüzlülük demek... Ee siz niye birilerinin hayatını kurtarmadınız öyleyse?" "Ne alaka lan bizimle!?" Uraz birden üstüme yürüyünce irkilmiştim ama yine belli etmedim. Bol giyindiğim için vücud...