Feza Kılıç'tan
Akşam Sinem ile olan konuşmamızdan sonra odamdan çıkmamış ve ders çalışmıştım. Şimdi ise okula gitmek için kombin hazırlıyordum.
Giyeceklerimi yatağımın üstüne serip banyoda işlerimi hallettim. Kapım kilitli olduğu için hemen odamın içinde giyindim ve saçlarımı taradım.
Krem salaş bir kazak, ince gözüken ama kalın olan krem bir paraşüt pantolon ve çakma krem rengi Converselerimi giyip çantamı hazırlamaya başladım.
Çakma Converse giymemin sebebi Kudüs'te haksız yere öldürülen insanlar, çocuklar ve tesettürlü kadınların özellerini çeken şeref yoksullarına yardım etmek istemeyişimdi. Bu hep benim hassas noktam olmuştu.
Bir çocuğu annesiz bırakan, bir kadına ise evlat acısı çektiren, dinini seven bir insanı dininden mahrum bırakan bir topluluk bu dünyada bulunmamalıydı.
Boykota katılmaya karşı gelen bir toplulukta müslüman bir ülkede bulunmamalıydı.
Sinirlerimin bozulduğunu ve gözlerimin dolduğunu hissedince hemen düşüncelerimi def etmeye çalıştım. Ama hiç bir zaman haklı olduğum düşüncelerim aklımdan gitmezdi.
Çantamı omzuma takıp odamdan çıktım. Abimin odasının önünde durup kapısını tıklattım. "Geldim fıstığım." Dedi ve odasının kapısını açtı.
Üzerinde krem rengi çakma Conversi, krem pantolonu ve krem rengi kazağı vardı. İkimizde bu gün uyumlu giyinmiştik. Ama bu tamamen tesadüf olmuştu.
Halimize gülümsedim ve açık kahverengi tonlarındaki montumu, beremi ve eldivenlerimi giydim.
Abim tam siyah montunu giyecekti ki beni görmesiyle durdu. Odasına girdi ve çok geçmeden o da kahverengi tonlarındaki montunu, beresini ve eldivenlerini giymiş bir şekilde çıktı. Abimin bu halini görünce kendimi sıcacık olmuş hissettim.
Abimin arkasında gördüğüm kişiyle gülüşüm yüzümde dondu. Gözlerimi devirip kapıya adımladım.
"Feza, kızım bir konuşalım." Sinem'in söylediği sözcük beynimde yankı yaparken sanki o sözcüğü başka biri söylüyormuş gibi beynimde yankılandı.
Kafamdaki ses Sinem'in sesi değildi. Başka bir kadına aitti. Kulaklarım uğuldamaya başlarken birinin kolumu kavradığını hissettim.
Kulağımdaki uğuldama azalınca kendime geldim. Kafamı iki yana sallayıp asansöre ilerledim. Abimde arkamdan geldi ve kolunu omzuma attı.
Asansörden inerken abimin telefonu çalmaya başladı. "Alo, efendim Yavuz?"
"Nasıl dersin başlamasına 18 dakika var?" Abim üniversite 2'ye gidiyordu. Ve yazılım mühendisliği bölümünde okuyordu.
"Tamam, tamam kapat." Dedi ve Yavuz abi kapatmadan abim onun yüzüne kapattı. "Fıstığım benim dersim başlayacakmış. Sen kendin gidebilir misin?" Kafamı salladım ve yanağına bir öpücük kondurdum. "Sen git dersine. Bizim daha 45 dakikamız var. Ben kendim giderim."
"Tamam fıstığım, dikkat et kendine." Diyip yanağımdan makas aldı ve sonrada aynı yerden öptü. Ona el sallayıp sitenin bahçesinden çıktım.
Kulaklıklarımı takıp müzik dinlemeye başladım.
Son seslenişim
Bu gün bu şarkıyı dinleyecektim. Her gün bir şarkı dinlerdim. Farklı farklı şarkılardansa böyle dinlemek daha huzurlu hissettiriyordu.
Yolda yürürken izlenilme hissiyle etrafıma bakındım. Bir kaç haftadır gördüğüm o araba tekrar bizim evin civarındaydı.
Derin bir nefes alıp önüme döndüm. Başka bir sokağa girdiğimde üzerimde hala bir izlenilme hissi olunca arkamı döndüm. Deniz az ilerimde yürüyor ve telefonuna bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değildim Yalnız
Teen Fiction"İki yüzlü kahpe." "Başkalarının hayatını kurtarmak iki yüzlülük demek... Ee siz niye birilerinin hayatını kurtarmadınız öyleyse?" "Ne alaka lan bizimle!?" Uraz birden üstüme yürüyünce irkilmiştim ama yine belli etmedim. Bol giyindiğim için vücud...