Feza Kılıç'tan
Elini bana uzatan adama boş bir ifadeyle baktım. "Ben Oktay Kaos. Kıvanç'ın abisiyim." Kaşlarım çatıldı. O zaman beni evime neden götürmemişlerdi?
Elini sıkmayacağımı anladığında, derin bir nefes alıp elini geri çekti. Gözlerimdeki yaşlar dur durak bilmiyordu.
"Gel hadi çıkalım burdan." Tebessüm ederek söylediği şeye kafamı sallamakla yetindim.
İlk o, ardından ben birlikte dolaptan çıkmıştık. Karşımda iki tane daha adam görmemle gerilmiştim. Bunlar Berkin ve Uraz'dı sanırım.
İkiside değişik bir ifadeyle bana bakıyorlardı. Bunu göz yaşlarımın durmamasına yorumlayarak Oktay denilen adamı takip ettim.
Odadan çıktık ve birlikte aşağı kata indik. Ev çok büyük ve güzeldi.
Aşağı kata indiğimizde bizi direkt büyük bir salon karşılamıştı. Beyaz bir halı, gri ve büyük bir L koltuk, ortada beyaz bir sehpa ve gri bir televizyon ünitesi vardı. Salonun bir duvarı tavandan yere kadar camla kaplıydı. Oradanda bahçeye çıkılıyordu.
"Aç mısın? Kendini nasıl hissediyorsun?" Uraz'ın konuşmasıyla ona döndüm. "Aç değilim. Ve kendimi iyi hissediyorum." Kafasını onaylar biçimde sallayıp salondaki koltuğa oturdu.
Oktay abide koltukta oturuyordu. Ona abi dememem ayıp olur diye düşünmüştüm. Nede olsa benden büyüktü ve saygımdan abi demeliydim.
"Gel bakalım, Feza." Elini iki kere koltuğa vurmuştu oturmam için. Daha fazla ayakta durmak istemediğim için gidip hemen yanına oturdum.
Ben yanına oturduktan sonra cebinden telefonunu çıkarttı. "Söyle bakalım ailenden birinin numarasını. Haber verelim, telaşlanmasınlar." Gülümseyerek konuşmuştu.
Kafamı sallayıp abimin numarasını söylemeye başladım. Numarayı söyledikten sonra telefonu hoparlöre aldı. "Alo?" Abimin sesi bütün odayı sarmıştı.
"Alo, merhabalar."
"Merhabalar, buyrun."
Oktay abi bir süre bana baktı sonra tekrar konuşmaya döndü. "Ben Oktay Kaos. Kardeşiniz Feza, kötü bir olay yaşadı Karan bey. Ve şuan benim yanımda. Sizin numaranızı aramamı istedi."
Karşı tarafta uzun süreli bir sessizlik oluştu. Bir süre sonra abim konuşmaya başladı. "O-olay mı? Ne olayı?" Telaşla konuşmuştu.
"İstrseniz ben size adresi vereyim. Buraya gelin. Hem yüz yüze konuşmuş oluruz."
"Tamam, siz bana adres verin Oktay bey."
"..." Oktay abi adresi verdikten sonra telefonu kapatmışlardı. Merdivenlerden adım sesi gelince o tarafa döndüm.
Kıvanç uykulu gözlerle aşağıya iniyordu. Gözleri yarı açık yarı kapalı bir şekilde koltuğa oturdu.
Berkin abi elinde bardakla içeriye girdi ve Kıvanç'ın yüzüne su attı. Kıvanç yerinden sıçramış ve bunu yaparkende küfretmeyi unutmamıştı.
Berkin abide Kıvanç'ın yanına oturdu. "Uyan lan."
Kıvanç kafasını sallayıp gözlerini ovuşturdu. Bir süre etrafa bakındıktan sonra gözleri beni buldu. "İyimisin, Feza?" Uykulu gözlerine endişe yerleşmişti.
Gülümseyerek cevap verdim. "Evet, iyiyim. Teşekkürler."
O da gülümseyip kafasını salladı. Zil çalınca Uraz abi yerinden kalkıp kapıya bakmaya gitti.
Abim ve Uraz abi birlikte içeriye girdiler. Abimin gozleri direkt beni bulmuştu. "Güzelim?" Endişeyle yanıma gelip kollarını bana sardı.
"İyi misin, küçüğüm?" Saçlarımı okşuyor arasıra öpüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Değildim Yalnız
Fiksi Remaja"İki yüzlü kahpe." "Başkalarının hayatını kurtarmak iki yüzlülük demek... Ee siz niye birilerinin hayatını kurtarmadınız öyleyse?" "Ne alaka lan bizimle!?" Uraz birden üstüme yürüyünce irkilmiştim ama yine belli etmedim. Bol giyindiğim için vücud...