5) Çıkmaz

21 4 17
                                    


James, korumaları umursamadan önünde ki ikili kapıdan içeri daldı. Ani girişi ile içerdi herkesin dikkatini üzerine çektikten sonra hiçbir şey olmamış gibi yanlarına yanaştı ve ne olduğunu sordu.

Ajan ise James'in körlüğünü yarglayacak derecede bir bakış attı ve baş parmağı yukarı bir şekilde eliyle arkasında ki camı işaret etti. James kafasını eğip bakma zahmetinde bulunmadan Ajanı omzundan tutarak yana itti ve cam ve  arkasında ki şeye baktı.

Bir eli çenesinde iken diğer eli ilede kalçasını tutarak cama yanaştı ve sanki uzağa göremiyormuş gibi hafifren eğildi.

Camın karşısında adeta kuduz bir köpek gibi ordan oraya atlayan ve dehşet verici, acı içerisinde sesler çıkartan geyik benzeri canlıya baktı.

Neredeyse çürümüştü ve bir insan gibi iki ayak üzerinde duruyordu. Dişleri aşırı derecede sivriydi ve bağırsakları gövdesinden dışarı fırlamış ve sarkıyordu. Ayakları toynağa benzer olsada bir insanın ellerini andıran türden iki tane ele sahipti. Yaratığın neredeyse kemikleri gözüküyordu.

James çenesini tutmuş, gözleri ile yaratığı inceliyordu. Gözlerini kıstı ve eliyle çenesini tutmayı bıraktı.

Sol elinin avcunu tamamen açtı ve onu düz tuttu. Sol elini ise yumruk yaparak onun üzerine koydu. Ardından sağ elinin parmakları ile sol elini kapladı ve camın arkasında ki şeye doğru okkalı bir el hareketi çekti.

Bu onu tatmin etmemiş olacak ki p*ç bir gülümse ilen doğruldu ve bir yandan kısık gözleri ilen sol elinin orta parmağını kaldırarak inadına yaratığa doğru tuttu.

James'in dişlerini gösterek kadar olan sırıtışının ardından sadece gövdesi ile yarım bir şekilde arkasına döndü ve Ajana baktı. Sol eliyle camı işaret ederek, mizahi bir ciddilikte "Aynalı cam mı bu?", diye sordu.

Ajan ise kafasını eğdi ve elini yüzüne koydu. Cevap vermek yerine kafasını yavaşça sallamayı seçti.

James kaşlarını kaldırdı ve şaşkın bir ifade takınaraktan, "Değil mi yani?", dedi.

Ajan ise bıkkın bir ifadeyle "Aynalı cam James.", diye cevapladı.

James tekrar önüne döndü ve elini çenesine koyaraktan, sahte bir şaşkınlıkla, kinayeli bir şekilde, "Ha! Beni görmüyor yani.", dedi.

"Peki şaşırmalı mıyım? Bu ne şimdi?"

James'in sorusunu biraz köşede duran ak sakalı ve yılların eskittiği giysisi ilen duran bir adam, sakin ve kendin den emin bir cevapladı.

"Bu bir kabuk James!"

James hala cama dönük bir şekilde yaratığı inceler iken adamın söyledikleri ile bir anlığına duraklamış ve gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Gözleri tekrardan kısıldı ve ifadesi öfkeli bir hal aldı.

Arkasına dönmeden meraklı fakat gerici bir ses tonuylan, "Daha mı saldırgan oldular?", diye sordu.

Haklı yere olan sorusu ve ses tonu ortamı sessizleştirmiş ve etrafı büyük bir kasvet ilen daraltı sarmıştı.

Ajanın yanında duran siyah saçlı ve doktor önlüklü bir kadın ise ortamın sessizliğini bozdu.

"Evet..."

"Normalde hiçbir kabuk daha öncesinden konakçısına böylesine bir zarar vermemiş ve kendisini belki etmemişti. Bu ilkd defa oluyor."

James yan gözle bakarak, kadının dediklerini dinliyordu. Ardından gözlerini tekrar yaratığa çevirdi ve "Nerede buldunuz bunu.", diye sordu.

Kısa boylu ve ortamda ki herkesten daha genç duran, turuncu saçlı bir gencin elinde ki tutmaktan zorlandığı ve her an yere düşürecekmiş gibi duran tüplü televizyona benzer bir ekrandan gelen ses "Kentucky de iki kampçının, gece duydukları sesleri ihbar etmesi sonucu bulundu.", o sırada turuncu saçlı genç daha fazla dayanamıyormuş gibiydi. Yüzünden akan terler ve bükük duruşu bunu belli ediyordu.

"Artık gövdene geçsen olmaz mı AI?"

"Olumsuz Ferdinand."

"NEDEN!?", AI'nin ekranını az kalsın düşürüyordu.

"Çünkü gövdem nerede bilmiyorum."

AI'nin cevabı ile Ferdinand hiçbir şey diyemedi ve zorda olsa toparlanarak onu tutmaya devam etti.

James kafasını AI ve Ferdinand'a doğru çevirerekten, "Ormanın koordinatlarını istiyorum AI.", dedi.

"Muhafaza Bölgesi 7'nin 2 kilometre batısında.", AI ise James'in sorusunu anında cevapladı.

James'in gözleir tekrar fal taşı gibi açıldı ve dehşete kapılmış gibi bir ifade takındı. Şaşırmış bir ses tonuyla "Aynacı'ların bölgesine yakın mı!?", diyerekten gürledi.

"Olumlu."

James hızla kapıya yöneldi ve Ajanın yanında geçerek iken ona doğru parmak şıklattı ve işaret parmağı ile kapıyı işaret etti.

Durumu direk anlayan Ajan, yanında ki siyah saçlı kadınla vedalaştıktan sonra ( Evet bu onun karısı ) James'in peşinden ilerledi.

James tam kapıyı açıp çıkacaktı ki, yaşlı adamın yanında ki ve James ilen aynı yaşta gibi duran fakat beyaz saçlı, gözlerini gizleyen siyah gözlükleri olan, giydiği beyaz gömleği, siyah pantolonu ve sırtına atmış olduğu siyah yeleği ilen adeta oranın başıymış gibi duran genç bir kadın, James'e, "Nereye!?", diyerekten gürledi.

James tam iki elinide dayamış kapıyı açacak iken durdu ve doğrularak, kafasını kadına çevirdi.

"Sence nereye olabilir Directress?", kadının ismini kendinden emin ve vurgulayarak söyleyen James, belli ki sanki durumun farkında değilmiş gibi onu soruya tutan Directress'e öfkelenmişti.

"Gene kendi başına kararlar alıyorsun James...", Directress'in öfkeli bakışlarının yerini çaresiz bir üzüntü aldı.

Directress'in üzülmesi ile şaşıran James ise başını hafiften yana doğru eğdi. İkiside aynı derece çaresiz duruyordu, sadece ikisinin bildiği ve farkında olduğu bir gerçek...

Yardım alamayacak kadar onları çaresiz bırakan ve boyunlarına sarılı bir zincir gibi umutları ve özgürlüklerini kısıtlayan bir sır.

Sonunu bile bile verdikleri bir savaş, kaybettikleri ve geri geteremeyecek oldukları tüm sahte sevdikleri. Doğrusu hangileri gerçekti onlar bile hatırlamıyor.

"Git James...", Directress'in boğuk ve hüzüntülü sesi, James'in tüylerini diken diken etmiş ve iliklerine kadar hissettiği o dondurucu soğuk, bilinmeyene verdiği mücadele yalnız olmadığını ona bir an bile olsa hatırlatmıştı.

Fal taşı gibi açık olan gözleri, sarsılmış bir şekilde Directress'e bakar iken hiçbir şey diyemedi. Arkasını döndü ve kapıyı iterek oradan uzaklaştı.

Ajan hafiften ağzı açık şaşkın bir ifade ile Directress'e baktı. Aslında sadece şaşkın olan o değildi.

Directress'in yanında ki yaşlı adam harici şaşkın olan herkes, bu ikilinin arasında ki sırrı ve anlaşmazlığı bir türlü anlayamamış ve çözememişti.

Directress sağ eli ile tuttuğu sol kolu  ile kafasını eğmiş, bükük dudaklarla yere bakıyordu.

Ajan daha fazla kalmadan aynı şekilde kapıyı açaraktan odadan ayrıldı.

Yaşlı adam kafasını hafiften eğerekten Directress'e bakaraktan, "Şimdi ne yapacağız?", diye sordu.

Directress ise yere bakmayı sürdürerek sadece, "Şu yaratığı ortadan kaldırın yeter.", demekle yetindi.

Enigma [ Tamamlandı ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin