Multimedia: Buğra Dinç
Zaman geçtikçe, düşünceleriniz değiştikçe doğru bildiğiniz yollar sizi yanlış yerlere götürür.
--
"Çünkü sana aşığım! Öğrendin işte, rahatladın mı? Hakkındaki her şeyi bilmek istedim çünkü seni seviyorum!"
Dediğinin üstüne tuhaf bir kahkaha patlattım.
"Demek beni seven biri var, ha?"
Konuşmak için ağzını açacakken biraz daha yaklaşıp işaret parmağımı dudaklarıma götürerek susmasını işaret ettim. Yüzümdeki alaycı ifade aniden silindi ve yeniden yerini sinire bıraktı.
"Dalga mı geçiyorsun sen? Bu imkansız! Bana aşık olman mümkün değil! Sana inanmıyorum."
"Neden mümkün olmasın? Sen insan değil misin? Senin de duyguların, bir kalbin, vicdanın yok mu?"
"Saydıklarının hiçbiri bende yok."
"Beni kandırmaya çalışamazsın, benden bile fazla merhametli ve duygusal olduğunu biliyorum. Daha ne kadar gizleyeceksin bunu, insanlardan kaçmayı nereye kadar sürdüreceksin?"
"Ölene kadar. Anladın mı beni? Sahtekar, yalancı, acımasız, bencil, kaba insanlar var olduğu sürece insanlardan kaçmaya devam edeceğim."
"Önceden sana zarar veren birileri yüzünden şu an böyle düşünmen doğru değil. Herkesi yetimhanedekiler gibi mi sanıyorsun? Biraz gözlerini aç ve insanların nasıl iyileştiğini seyret."
"Emin ol ki herkesin davranışlarını, tavırlarını en ince ayrıntısına kadar gözlemiyor ve tanıyorum. Sanırım gözlerin kör, etrafındaki pislikleri nasıl farketmezsin?"
"Ben de gözlerime siyah bir perde indirip çevremi o perdelerin arkasından izlesem senin gibi düşünürdüm. O perdeleri kaldırmanı ve içine güneşin doğmasına izin vermeni sağlamaya çalışıyorum."
Birkaç saniye sessizlik oldu. Konuşmak istemiyordum, boğazımda bir şeyler düğümlenmişti sanki. Göz kapaklarımı kapattığımda sağ gözümden akan damlanın sıcaklığını yanağımda hissettim. Sanırım yılların sinirini ve stresini üzerimden atıyordum.
"Karanlığa sığdırdığım onlarca şeyi bilsen böyle rahat konuşamazdın."
Gözlerinin içine bakmaya başladım. En ufak bir samimiyet belirtisi yoktu, rolünü ustaca oynuyordu ama benim bunlara inanmamı beklemiyordu herhalde. Hırsla elimin tersiyle yanağımı silerken konuşmaya devam ettim.
"İnsanları sandığından daha fazla tanıyorum, hangi yerde nasıl bir tepki vereceklerini çok iyi biliyorum. Galiba bunu bilmiyorsun ki bana yalan söylemeyi göze aldın, değil mi? Yüzünde kas oynatmasan bile gözlerin senin kontrolün altında olmadan her şeyi deşifre eder."
"Tüm yaşantım üzerine yemin ederim ki yalan söylemiyorum. Tek amacım aşık olduğum kişiye yardım etmek, hayatında bir şeyleri olumlu yönde değiştirebilme-"
Lafını yarıda kestim ve alaycı gözlerle onu baştan aşağıya süzdüm.
"Yemin ederek bir yalan daha söyledin, yeterince düştün zaten fazla kasma. Senden düzgün bir şekilde rica ediyorum. Bir daha benimle herhangi bir şekilde iletişime geçmeye çalışma, lütfen."
Vereceği cevabı beklemeden asansöre doğru yürüdüm ve kapının yanındaki çantamı alıp kendimi asansöre attım. Evimin olduğu kata geldiğimde indim ve çantamın içinde anahtarlığımı aramaya başladım. Galiba ellerim titriyordu, neden böyle tepki verdim bilmiyorum. Sanırım fazla sinirlendikten sonra kendimi kaybettiğim nadir anlardan birine denk gelmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsal
Teen FictionBirbirlerinden güç alan iki ayrı ruha, iki ayrı bedene ve iki ayrı kalbe sahipti onlar. Bu olgular her ne kadar birbirlerinden ayrı olsa da, görünmez bir iple bağlanmışlardı sanki. Bedenleri sıkıca kenetlenen ve sonsuzluk vaat eden kalplere, ruhları...