Eğer içinizdeki hissin ne olduğunu tam olarak bilmiyorsanız, aşık olmuşsunuz demektir.
--
Gökhan'dan,
Telefonu kapatır kapatmaz Begüm'ün numarasını bulup aceleyle aradım. Defalarca aramama rağmen cevap vermedi, altıncı arayışımda açtığında ses tonundaki iğrenç ifadeyle konuşmaya başladı.
''Yoksa güzelliğimin farkına mı vardın?'' sinir bozucu ve nefret ettiğim ince sesiyle tiz bir kahkaha atarak devam etti. ''Çok geç, muşmula suratlı yeni sevgilinle mutluluklar.''
''Kes sesini, sırf bana fahişelik yapmana fırsat vermediğim için böyle davranmana anlam veremiyorum. Başak'ın sevgilim olduğu düşüncesini nerenden çıkardıysan yerine geri sok. Maalesef, artık kibar olamayacağım.''
''Demek adı Başak,'' yeniden alayla güldüğünde telefonu o kadar fazla sıkmaya başlamıştım ki, biraz daha zorlarsam kırılacağına emindim. ''Geçenlerde gece kulübünün önünde çıkan kavgadan sonra bayağı içtin, iyice sarhoş olduğuna inandığımda telefonunu karıştırdım biraz. Ve bil bakalım neler buldum? Telefonunda hiç fotoğraf bulunmayan Gökhan'ın film rulosu, çirkin bir kızın fotoğraflarıyla doluydu. Ben de vakit kaybetmeden fotoğrafları kendi telefonuma, oradan da tanıdığım tüm herkese yolladım; 'Gökhan Haznedar'ın mükemmel yeni sevgilisi' başlığı altında. Artık bunu saklama gereği duymuyorum, çıkardığın rezil kavganın ardından böyle bir şeyle çevrendeki insanları kaybedeceksin.''
''Hem bedenen, hem de ruhen fahişelik yapmakta üstüne yok.''
Cevap vermesini beklemeden telefonu suratına kapattım ve numarasını engelledim. Bir oyun başlatmış, ve kendi hamlesini yapmıştı. Ama ben oynamayacaktım, oynamaktansa oyunu tümüyle yok etmek daha cazip geliyordu.
Bu konuyu daha fazla düşünmemek üzere beynimin tozlu raflarına kaldırdım, kafamı ne Başak'ı ne de Begüm'ün yaptıklarını düşünemeyecek kadar meşgul hissediyordum. Yavaş hareketlerle ayaklanıp raflardan birinden bir viski şişesi ve bardak alarak yeniden büyük pufa oturdum. İlk defa bu saatlerde evde oluyordum, eğlenceyi değil dinlenmeyi hak ediyordum. Viskiyi yavaşça bardağa doldururken çıkan düşük ses, ev haddinden fazla sessiz olduğu için odamda yankılandı. Doldurmayı bitirdikten sonra şişeyi gürültüyle yere koydum ve bardağı dudaklarımla buluşturdum, ilk içtiğimde hafifçe boğazımın yanmasına sebep olan ve ağzımda kötü bir tat bırakan şey şimdilerde sudan hafif geliyordu. Yudum yudum içeyim, hızlanmayayım derken yeni bir bardak doldururken buldum kendimi. Bir ara gözlerim yerdeki şişenin hemen yanında duran telefona takıldı, ve aklımda beliren tek bir isim oldu. Telefonu elime alıp şifresiz ekranı açtım ve fotoğraflara girdim, Başak'ın gözleri kapalıyken çekmeyi başardığım fotoğrafı açtım. Uyuyordu, belki de sadece gözlerini dinlendiriyordu. Ne yaptığı umrumda değildi, gözleri kapalıyken her zamankinden daha da belli oluyordu sürekli gizlemeye çalıştığı mimikleri, yüz hatları. Dibinde kalan son damlaları da içmeye gerek duymayıp oturduğum yerden kalkmadan viski şişesini çöpe doğru fırlattım, hemen yanına gürültüyle düştü. Umursamayarak Başak'ın numarasını buldum, son konuştuğumuzdan beri sağlam bir açıklamayı hak etmişti. Tanımadığım birileri benim hakkımda atıp tutsa ben de merak ederdim ortada neler döndüğünü. Tam numaranın üzerine basacakken durdum, ona ne diyebilirdim ki? Gizlice fotoğraflarını çektiğimi söyleyemezdim. Sosyal medya hesaplarından bulduğumu da, çünkü internetle hiçbir şekilde alakası yoktu. Sıkıntıyla sol elimi saçlarımın arasından geçirdim, beynim durmuş gibiydi, nasıl açıklama yapacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu. Dakikalar sonra aklıma babam geldi. Ben konuşmasam da olurdu, o gerekenleri söylerdi ve Başak kesinlikle ondan şüphe duymazdı. Belki de duyardı, ama babamın benden daha inandırıcı olacağı çok bariz bir şekilde ortadaydı. Zaman kaybetmeden babamı aradım, telesekreterdeki sinir bozucu sese sahip kadın başka bir görüşme yaptığını söyleyince beklemeden kapattım. Babamın bu saatlerde telefonu hep meşgul olurdu, genelde işiyle ilgili görüşmeler yapardı ve bunca şeyin arasında bana geri dönmezdi. Sıkıntıyla oflayarak yerimden kalktım ve odadan çıktım, hızla merdivenlerden indim ve evi terk ettim. Vakit kaybetmeden garaja doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım, arabanın kapısının kulpuna elimi attığımda kilitli olduğunu fark ettim. Hızlı hareketlerle cebimde anahtarlarımı aradım, kısa süre sonra buldum ve aceleyle kapıları açarak şoför koltuğuna geçtim. Tek elimi kullanıyor olmam istesem de istemesem de her şeyi yavaşlatıyordu. Elimden geldiğince hızlı hareket etmeye çalışarak motoru çalıştırdım ve sağ elimi anahtarın üzerinden çekip direksiyona yerleştirdiğimde gaza yüklendim. Babamın bürosu eve oldukça uzaktı, yaklaşık yarım saat süren bir yolculuğun ardından iş yerine ulaştığımda arabayı uygun bir yere park ettim ve indim. Avukatların bürolarıyla dolu binaya doğru ilerlerken arabanın kapılarını kilitledim. Hızlıca binaya girdiğimde beklemeden merdivenlere yöneldim, babamın odasının önüne geldiğimde arkamdaki sekreterin ''Gökhan Bey bu şekilde giremezsiniz!'' demesine aldırmadan odaya daldım. Tahmin ettiğim gibi babam bir elinde telefon, masasında oturmuş önündeki bir dosyaya bir şeyler karalıyor, aynı zamanda da biriyle konuşuyordu. Beni görünce arkamdaki sekretere eliyle dışarı çıkmasını işaret etti, kapı kapanınca odadaki koltuklardan birine oturup babamın konuşmasının bitmesini bekledim. Kısa süre sonra ''Sonra daha detaylı bir şekilde inceleyebiliriz, Adnan Bey. Görüşmek üzere.'' demesi üzerine baygın bakışlarını bana çevirdi ve elini cebine atıp beş yüz lira çıkardı. Bana doğru uzatarak ''Yeterli mi?'' demesi üzerine elindeki parayı ona geri uzattım.
''Bu defa param bittiği için gelmedim, baba.''
''Ne oldu?''
''Çok önemli bir sorunumuz var.''
Dediğimin üzerine sırıtıp ''Benim değil, anlaşılan senin önemli bir sorunun var ve yardım istemeye geldin.'' dedi ve alayla alçıdaki koluma bakarak devam etti. ''Yine kavgaya mı karıştın?''
Gözlerimi devirip bakışlarımı yüzünden kaçırdım, ''Hayır.''
''O halde sorun nedir?''
''Sorun,'' dedim derin bir nefes alarak, ''Bir kız."
''Yoksa düzenli sevgili mi yaptın?''
Konuşmama fırsat vermeden yeniden gülmeye başladı, ''Artık sevgilisi olan erkeklerin kızların kölesi olacak kadar sefil olduklarını düşünmüyor musun?''
''Of, hayır baba. Sevgili yaptığım felan yok, sanırım birinden hoşlanıyorum,'' omuzlarımı silktikten sonra zorlanarak sıraladığım cümlelerin devamını getirdim. ''Ya da aşık oldum, yaklaşık iki ayda ne oluyorsa ondan işte...''
Dediğimin üzerine ciddileşti, ''Kızın haberi yok mu ondan hoşlandığından? Ve en önemlisi, kim bu şanssız kız?''
İç çekerek Başak'ın bana dediklerini ve Begüm'ün yaptıklarını anlattım. Bitirdiğim her cümleden sonra yüzünde oluşan şaşkınlık ifadesi görülmeye değerdi. Sözümü bitirdiğimde konuşmasını bekledim, ama o uzun bir süre sessiz kalmayı tercih etti. Bir ara bakışları önündeki dosyayı bulunca dayanamayıp konuşmaya başladım.
''Bir şey demeyecek misin?''
Bakışlarını önündeki dosyadan alıp suratıma sabitledi, ''Aşık olacak başka bir kız bulamadın mı?''
Aşık değilim, diye geçirdim içimden. Şimdiye kadar hiçbir kıza karşı bu şekilde bir şeyler hissetmemiştim. Bu aşk değil, henüz çözemediğim başka bir şeye benziyordu.
''Bar sürtüklerine veya üniversitedeki aptal kızlara mı aşık olmamı bekliyordun?''
''Çevrende başka kız olmadığına göre mutlaka gün gelince onların arasından kendine göre birini bulacağını düşünüyordum,'' gözlerine yerleşen hafif merak ifadesi eşliğinde ''Benden istediğin nedir?'' diyerek cevap beklemeye başladı.
''Bu durumu Başak'a açıklayamam, benim yerime sen konuşursan daha uygun olur.''
Gülümseyerek, ''İfadenden de anlaşılıyor Başak'a karşı güzel hislerinin olduğu, bunca yıldır ilk defa bir kıza karşı farklı şeyler hissediyorsun. Üzgünüm ama Başak'ı arayarak bunu berbat edemem, en iyisi yanına gidip yüz yüze kendin konuşman.''
''Ne? Bir de yüz yüze diyorsun, bu mümkün değil. Başak'ın benden hoşlanabileceğini düşünmüyorsun herhalde?''
''Her şey mümkün,'' yeniden önündeki dosyaya döndüğünde ''Şimdi git ve korkak olma, işlerim başımdan aşkın.'' diyerek telefonunu eline aldı. Hiçbir şey demeden odadan çıktım, dalgın dalgın merdivenlere yöneldiğimde neredeyse yuvarlanıyordum. Kendime bile doğru düzgün itiraf edemediğim bir şeyi, Başak'a nasıl itiraf edebilirdim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsal
Teen FictionBirbirlerinden güç alan iki ayrı ruha, iki ayrı bedene ve iki ayrı kalbe sahipti onlar. Bu olgular her ne kadar birbirlerinden ayrı olsa da, görünmez bir iple bağlanmışlardı sanki. Bedenleri sıkıca kenetlenen ve sonsuzluk vaat eden kalplere, ruhları...