Gömleğinin düğmelerini özenle iliklerken, sıkıntıyla aynanın yansıttığı yatağın üzerindeki ceketlere baktı Gökhan. Hangisini giymesi gerektiğini düşünürken, aniden odaya giren babası onu tüm düşüncelerinden koparmıştı. Murat Haznedar, önce kendi odasında giyinen oğluna, sonra da yatağın üzerine serilen ceketlere baktı. Tam konuşmak için ağzını aralayacağı sırada, Gökhan ona fırsat vermeden gömleğinin son düğmesini de ilikleyerek söylenmeye başladı.
"Sanırım bu iş sandığımdan daha zor olacak," büyük gardırobun bir kapağını tamamen kaplayan aynanın karşısından ayrılıp yatağa yönelmişken, konuşmaya devam etti. "Öyle bakacağına yardım etsen diyorum, babacığım?" Son kelimesinin her hecesini bastırarak söylemişti, üzerine bir de ses tonuna kattığı ima eklenince Murat Haznedar kapının yanından ayrılıp yatağın üzerinden kahve-krem rengi tonlarında bir ceket alarak Gökhan'ın eline tutuşturdu.
"Bunu denemelisin," diyerek oğlunun verdiği ceketi giymesini izledi. Ona bakarken kendi gençliğine ne kadar da çok benzediğini düşünerek, sessizce iç geçirdi. Murat Haznedar oğluna sandığından fazla bir değer veriyordu, fakat oğlunun gözünde sadece para sıkıntısı çekmemesini sağlayan bir banka hesabı gibi göründüğünü düşünüyordu. Ama yıllardır yanıldığının farkına varamamıştı.
Gökhan ceketi giydiğinde, onu gülümseyerek izleyen babasına kaydırdı bakışlarını. Babasına sandığından fazla değer veriyordu, fakat babasının ona sadece geçmişte yaptığı bir hata gözüyle baktığını sanıyordu. Yıllardır her ikisi de, birbirlerini gerçeklerle değil, görmek istedikleriyle görmüştü. Genç adam yatağın yanından ayrılıp yeniden aynanın karşısına geçtiğinde, ceketin vücuduna tam oturduğunun farkına vardı.
"Bedenlerimiz uyuşuyor," dedi gülümseyerek. Babasının iyi bir zevki ve görünüşü vardı. Henüz kırk iki yaşında olmasına rağmen otuzlarında gibi görünüyordu.
Oğlunun dediği şey üzerine Murat Haznedar da aynanın yanına gelerek, Gökhan'ın beceriksizce giydiği gömleğin yakalarını düzeltti. Giydiği pantolonun ve içindeki gömleğin rengiyle hoş bir uyum sağlamıştı seçtiği ceket. Gökhan'ın bu zamana kadar giydiği tek ceket, deri ceket olduğundan dolayı alışması biraz zaman alacaktı. O yüzden bu akşam güzel geçeceğini umduğu yemek sırasında hoş bir görünüm elde etmek için kendisinden yardım almaya karar vermişti. Sanki babasının düşüncelerini okumuşçasına Gökhan gözlerini aynanın yansıttığı ceketten aldı, ve "Zevkin gerçekten mükemmel, bunu şimdi daha iyi anlıyorum." diyerek bakışlarını babasının üzerine dikti. Murat Haznedar, cevap olarak küçük bir tebessümü yeterli gördü. Gökhan aynanın karşısından ayrıldığında, dudaklarından neredeyse fısıltı halinde çıkan birkaç sözcük bıraktı havaya.
"İlgilendiğin için teşekkür ederim."
Zorlanarak kurduğu cümlenin ardından, babası güven verircesine bir elini oğlunun omzuna attı ve "İyi şanslar," diyerek Gökhan'ın odadan çıkışını izledi. Hayattaki tek varlığı olan oğlu, onun için yüksek bir önem arz ediyordu. Yatağının yanındaki etecerin üzerinde duran içki bardağını alarak odasının terasına çıktı. Oğlunun arabasına binip gözden kaybolmasını izlerken, "Keşke sana verdiğim değerin farkında olabilseydin," diye geçirdi içinden.
*
Başak, şaşkınlık dolu bakışlarını elbise ve uzun ceketten alarak, onu gülümseyerek izleyen yaşlı kadına dikti gözlerini.
"Anneanne, bunlar inanılmaz!" dedikten sonra, hızla ona doğru ilerlemeye başladı ve elindeki kıyafet parçalarını yatağının üzerine bırakmasını sağlayıp anneannesinin ince bedenine sardı kollarını. Kulağına "Teşekkür ederim." diyerek fısıldadıktan sonra, kollarını yaşlı kadının bedeninden ayırdı ve birkaç adım geriledi. Gökhan'ın akşam yemeği teklifini istemeyerek kabul etmiş, sonralardan biraz değişikliğin iyi gelebileceğini düşünerek kendinden emin bir şekilde dışarıya çıkmaya karar vermişti Başak. Gökhan'ın davetinin üzerinden saatler geçince, kıyafet olarak ne giyeceğini düşünmeye başlamıştı. Şık ve hoş bir mekana, kot ve tişört ile gidemeyeceğine göre giyecek farklı bir şeyler bulmalıydı. İşte tam bu sırada, her zaman olduğu gibi anneannesi imdadına yetişmişti. Ona eskiden giydiği kıyafetlerden hâlâ yeni gibi duranları verebileceğini söylemiş ve şimdilerin trendi gibi duran iki parçayla girmişti Başak'ın odasına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruhsal
Teen FictionBirbirlerinden güç alan iki ayrı ruha, iki ayrı bedene ve iki ayrı kalbe sahipti onlar. Bu olgular her ne kadar birbirlerinden ayrı olsa da, görünmez bir iple bağlanmışlardı sanki. Bedenleri sıkıca kenetlenen ve sonsuzluk vaat eden kalplere, ruhları...