8. Bölüm - Üç Yıldız

491 54 200
                                    

Selam vermeye bile korkar vaziyetteyim şu an. Can güvenliğim tehlikede, korkuyorum.

Evet, son bölümün üstünden ne kadar zaman geçtiğinin farkındayım ancak yapacak bir şey yok yani ne yapayım, sınavları mı erteleyeyim?! (Muhtemel azarlardan yırtma çabaları)

Yalnız 94 ortalama yaptım ilk sınavlardan ha (sözlüler daha girilmedi), bir tebrik bekliyorum. Tamam tamam alkışa gerek yok ndksndksksmsk (ortamı yumuşatayım da kırgınlıklarını unutsunlar kafası)

Neyse, galiba yırtamayacağım. Daha fazla uzatmanın da manası yok, buyrun bölüme geçelim efendim. Bölüm sonunda buluşmayı da ihmal etmeyelim.

Medya: Less - Yalanlar

Lütfen bol bol satır arası yorum yapmayı ve yıldızımızı parlatmayı unutmayın ✨💖

Yazım hatası görürseniz lütfen çekinmeden söyleyin.

İyi okumalar!

-0-0-0-0-0-0-0-

Ağızlarında yalanlar var

Doğrusunu bileni konuşturmazlar

Her şeyin en iyisini yaptıklarından

Bildiğini okur, bildiğini yaparlar

Dağıttıklarına dönüp bir bakmazlar

Umursamadıklarından

-0-0-0-0-0-0-0-

Hayat, zıtların savaşıdır. Doğumlar ve ölümler, iyiler ve kötüler, yalanlar ve gerçekler.

Ne tarafta durmak istediğiniz çoğu zaman size bağlı olsa da bazen bazı şeyler yanlış gider. Ya da doğrudur ama herkes yanlış zanneder.

Yıllardır sürdürdüğüm, sürdürmekten de öteye geçip içinde yaşadığım yalan bugün son bulmuştu. Yalanımın hakkını öyle iyi vermiştim ki herkes inanmış, bana hainmişim gibi bakmıştı.

Olması gereken buydu ama keşke böyle olmasaydı.

Bir görev dört seneme mâl olmuş, senelerimin yanında sevdiklerimi de benden almıştı. Hoş, zaten görevden hemen önce sevdiklerimi oluşturan kişilerin büyük bir bölümünü kaybetmiştim.

Geçmiş geçmişte kalsın, ben bugünüme bakarım diyerek içinde bulunduğum ana odaklandım.

Sana uzaylı görmüş gibi bakıyorlar.

Doğru.

En son söylediklerimden sonra Göktürk Albay haricinde herkes bana tabiri caizse aval aval bakmaya başlamıştı. Şu an bir tanesine geçirsem ne olduğunu anlaması muhtemelen birkaç saatini alırdı ama neyseydi, ben sabırlı bir insandım.

Gözlerimi tek tek üstlerinde gezdirmeye başladım. Neredeyse hepsi yıllar önce bıraktığım gibiydi ama ufak tefek değişiklikler vardı tabii, hafif çizikler ve birkaç küçük yara izi. O kadar da olurdu gerçi, sonuçta bu da bizim mesleğin cilvesiydi.

Kendini ilk toparlayan Selçuk olmuş olsa da Bertuğ yüzbaşı da çok geçmeden boğazını temizlemiş ve bakışlarını benden çekmişti. En sonunda diğerleri de kendine geldiğinde Mete üsteğmen duyduklarını sindiremediğini belli eden bir sesle "Anlayamadık komutanım, ne demek istiyorsunuz?" dedi.

Vatan Çiçeği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin