Yine ben, yine ben, yine ben!
Evet, galiba ben geldim. Şimdi buraya geldim ama nasıl geldim ben de bilmiyorum, sakın sormayın, Kemal Sunal taklidi yapmak istemiyorum.
Bütün bir ay boyunca yatıp sonra tutuşan ve iki günde bölüm yazıp üç günde düzenleyip paylaşan yazarınıza merhaba deyin bakalım jxoansksmsk
Neyse çok uzatmıyorum, bölüm sonunda görüşelim.
Yazım hataları varsa lütfen belirtmekten çekinmeyin.
Rica etsem yıldızımızı parlatıp satır arası yorum yapar mısınız? 💖✨ (Çaresiz yazar emojisi)
Medya: Sufjan Stevens - Fourth Of July
İyi okumalar!
-0-0-0-0-0-0-0-
Acaba buraya hiç gelmese miydik Umay?
Beni delirtme, yemin ederim sırf susman için kafama sıkarım.
Akşamdan beri burada kıçımız çürüdü ve ben artık uyumak istiyorum.
Ben de uyumak istiyorum. Uyumam mümkün değilse bir kutu sakinleştirici içip bayılmak istiyorum. Yüzbaşıdan rica edip bu sefer kafamı en sağlamından yardırmak ve orada beyin kanaması geçirip ölmek istiyorum. Ben şu an bilincimin kapanacağı herhangi bir şey istiyorum.
Her şeyimi ortaya koyup yardım istemek isterdim ama zaten etim de kemiğim de sizin, sayın TSK mensupları. Rica ediyorum bana yardım edin, uyuyamıyorum.
Alt tarafımı komple dümdüz eden sandalyeye inat biraz daha yayıldım ve gözlerimi tekrardan yumdum. Akşamdan beri anladığım bir şey varsa o da aniden içine düştüğüm şehir hayatının bende jet lag benzeri bir etki yarattığıydı. Her ne kadar oraya düştüğüm güne milyon kere lanet etmiş olsam da acı bir gerçek vardı ki dağları fazlasıyla benimsemiştim ve bunu daha yeni fark ediyordum. Mesela şu an bir ağacın tepesinde veya soğuk bir mağarada incecik tişörtle uyuyabilirdim ancak ben burada sandalyenin tepesinde acı çekiyordum. İmdat diye bağırmama son bir saniye falandı.
An itibariyle maalesef hangardaki kırık koltuğu kaldıranların yedi ceddine sövmüş bulunuyordum ama hak ettikleri de acı bir gerçekti. Önceden orada olan koltuk kırık da olsa iş görüyordu. Hem mademki kaldırmışlardı, neden yerine yenisini koymamışlardı?
Hava neredeyse aydınlanmak üzereydi ve ben henüz bir gram uyku uyuyamamıştım. Giren-çıkan kişi çok olur diye dinlenme odasını işgal etmek istememiş ve uyumak için hangara gelmiştim fakat günün aydınlanmaya yaklaştığı bu vakitlerde keşke gidip bir benzinliğin köşesine falan kıvrılsaydım diye düşünmeden edemiyordum. Dün gece de uyuyamadığımı göz önünde bulundurursam -hastaneden kaçmış ve sokak arasında sabahı beklemek zorunda kalmıştım- bu gidişat hiç hayırlara alamet değildi. Alışık olmam, uykusuz kalmaktan hoşlandığım anlamına gelmezdi.
Senin iç sesin olmak da zor be Umay. Önceden böyle değildin, birkaç senede yabani kesildin başıma.
Gerekirse kendimi vururum diyorum, hala konuşuyor musun?
Ve bir o kadar da maganda.
Susmayan iç sesime karşı belimden silahımı çekip mermiyi namluya sürmek istiyor olsam da henüz silahımı teslim almadığım için maalesef bu mümkün değildi.
Ağla bir de istersen, Umay?
Uykusuzluktan yok olmak istediğim saatlerin birinde aklımdan yere yatmayı geçirmiştim ama birkaç saniye içerisinde bunu düşünmenin bile saçma olduğu kanısına varmıştım. Oldu da birisi hangara girerse rezillik boyumu geçerdi ve ben orada boğulurdum. Gerek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatan Çiçeği
Actionİsminin anlamı "çiçek" olan kadın ve adı Toprak olan adam. Adam plastik bir çiçeğe benzetti kadını. Plastik çiçekler toprağa tutunamazdı. O, Toprak'a tutunamadı. Kadın o çiçeği aldı, namlusuna taktı. Silahını ateşlediğinde namludan çıkan çiçek vurdu...