"Sakinleş Ülkü. Panik atağın lüzumu yok şimdi. Derin nefesler alıp ver. Sen söylemezsen kimse bilmez."
Ellerimi yıkarken derin nefesler alıp veriyor ve içimden kendime devamlı olarak bunu telkin ediyordum.
Ben söylemezsem kimse bilmezdi. Kimse yanlış bir şey düşünmezdi.
Zaten ortada yanlış anlayacak bir şey yoktu.
Üstelik arkadaşım dediğim kişi benim niyetimin ne olduğunu biliyor olmalıydı. Arkadaşlar birbirlerini tanımaz mıydı?
Kendi sesim kafamın içinde yeniden yankılanırken ellerimi havlu kağıt ile kuruluyordum. "Panikleyecek bir şey yok. Firdevs seni tanıyor." diye geçirdim içimden.
Başımı kaldırıp aynadaki yansımamı kolaçan ettiğimde kaşlarımın çatık olmasından hoşlanmadım. Tuvaletten ne zaman çıkıp yanıma geldiğini bilmediğim Nisa, ne zaman başladığını bilmediğim sözlerine devam ederken ben ifademi düzeltmeye çalışıyordum.
Aynadan göz göze geldik. Meraklı gözlerle yüzüme bakıyordu. "Ne desem?" diye sordu.
Gözlerimi kırpıştırarak sözlerinin öncesini düşünmeye koyuldum. Tek kelimesini bile hatırlayamıyordum. "Anlamadım. Bir daha söyler misin?"
Nisa, "Of Ülkü!" diye söylenirken hâlâ ellerimde çevirip durduğum havlu kağıdı çöpe attım. Lavabolara ilerleyip ellerini yıkamaya başladı. "Çınar kahve içmeye davet etti." deyip yanıtımı dinlemek için duraksadı. Gözleri aynadaki yansımama tırmanmıştı.
"Ee?" Nisa ile yeniden aynadan göz teması kurdum. Çünkü söylemek istedikleri bu kadarla sınırlı olamazdı.
"Ben de ertelemek istiyorum." deyip ezbere bildiğim sebepleri sıralamaya başladı. "Çünkü öncesinde biraz daha tanımak istiyorum onu. Ayrıca fazla özgüvenli olduğu için de açıkçası biraz çekiniyorum. Bu yüzden de arkadaşıma kahve sözüm var diyeceğim."
"Bu senaryodaki arkadaş ben mi oluyorum?" Kalçalarımı lavabo tezgahına dayayıp gülümseyerek kollarımı bağladım.
"Evet. Ben de ona böyle bir bahane sunacağım." derken ellerini kuruladı ve telefonunu aldı.
"Sen bu çocukla neden görüşmek istemiyorsun? Mesele sadece tanımak istemen mi gerçekten?"
Bir süre ekrana bakarak düşündü. "Bilmiyorum. Dedim ya; özgüveninden de çekiniyorum galiba." diye mırıldandı.
Nisa'nın derdi üzülmek istememesiydi apaçık. Önceki ilişkisinden edindiği tecrübe ile biraz daha temkinli davranmaya başlamıştı. Ancak yine de bence aldığı bu gard biraz fazlaydı. O telefon ekranına bakarken uzun bir nefes verdim.
"Görüşmeden bilemezsin ne kadar özgüvenli olduğunu. Mesajlaşırken herkes özgüvenlidir. Yüz yüze gelince her şey değişir." dediğim esnada kadrajına yüzümü almıştı. "Kaldı ki özgüven kötü bir şey değil. Senin korkun; kendini beğenmiş biri olması. Belki öyle biri değildir. Bunu yüz yüze gelmeden göremezsin. Kaç haftadır konuşuyorsunuz daha yüz yüze gelmediniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Göğün Portresi
Teen FictionGökdemir ve Ülkü, lisede birbirlerine aşık olmuş ancak henüz sevgili bile olamadan yolları kötü ayrılmış iki gençtir. Yıllar sonra üniversitede yeniden karşılaşırlar. Ülkü lisans eğitimine devam ederken Gökdemir lisans üstü eğitimi için gelmiştir. ...